11.1.2016
Diyanet son iki haftadır kadınlarla ilgili verdiği fetvalarla gündeme geliyor. Hayatımızda "Diyanet fetvaları" diye konu başlığı açıldı. Baktığımızda ise Diyanet'in sözlerinin IŞİD'in açıklamalarına benzer, Ortaçağ'dan bile daha geri olduğunu görüyoruz. Nişanlıların el ele tutuşmasından, ensesti meşrulaştırmaya ve kadınların kürtaj hakkına kadar Diyanet'in hiç de görevi olmayan kadınlara dair her konuda fetva verdiği günlerden geçiyoruz.
Her şeyden önce şunu söylemek gerekir ki: Diyanet'in insanlık onuruna sğımayan, evrensellikten bu denli uzak karanlık fikirlerinin tartışılması dahi tehlikelidir. Nişanlıların ele ele tutuşmasının caiz olmadığı, babanın öz kızına şehvet duyabileceği, kürtajın cinayet olduğunu söyleyen zihniyet Dünya'da sadece IŞİD'de var olan zihniyetidir. Diyanet açıkça IŞİD'in zihniyetini savunmaktadır. Bu konuların tartışılmaya açılması bile bu zihniyeti meşrulaştırmaktır.
Dolayısıyla bizler Diyanet'in bu sözlerinin doğruluğunu ya da yanlışlığını tartışmak şöyle dursun, bu sözlerin zikredilmesinin dahi önümüzdeki günlerde çok daha canavarca hisle işlenen kadın cinayetlerinin birebir sebebi olacağını biliyoruz. Genel Temsilcimizin Meclis'te dile getirdiği "somut adım atılmazsa önümüze çok daha büyük kadın cinayetleri olacak" sözü ne yazıkki aradan bir hafta bile geçmeden Özgecan Aslan cinayetiyle doğrulanmıştı. Buügn de söylüyoruz: korkarız ki Diyanet'in bu açıklamaları daha da karanlık günlere işaret etmekte.
Kadınların bu açıklamaları kabul edeceğini, bunun karşısında susmayı bekleyeceğini düşünmek elbette yine ancak karanlık bir zihniyetin körülüğüdür. Diyanet "kadınlar ne derse desin, biz fetvayı veririz" gibi bir zihniyetle hareket ediyor. Toplumun yarısını oluşturan kadınları tamamen yok sayıyor, bir özne olarak görmüyor, kendi istediği gibi oynatabileceği bir nesne olarak görüyor. Soruyoruz: Yaşam hakkı için ayaklandığı bir 2015'ten sonra kadınlar susar mı, bunu kabullenir mi?
Ayrıca Türkiye'de sadece Sünni Müslümanlar yaşamıyor. Farklı etnik kökenden, inançtan, mezhepten yaşayan birçok halk var. Devletin her şeyden önce bütün inançlara karşı eşit mesafede olması gerekir. En önemlisi de hukuk devleti hukukla yönetilmelidir. Kadınlara dair açıklama yapmak Diyanet'in görevi değil ancak hukukun görevi olabilir.
Açık ve net: Diyanet susmalıdır. Kendi üzerine görev olmayan kadınların meselelerine karışmamalıdır. Özellikle de bu IŞİD'den alıntılara benzeyen fetvalara derhal son vermelidir. Diyanet "ben söylerim, olur" mantığıyla giderse bunun iki sonucu olur: Bir: çok daha fazla kadının, çok daha korkunç şekillerde öldürüldüğü cinayetler yaşanır. İki: Kadınlar bunun karşısında susmaz, yaşam hakkına sahip çıkar. Diyanet'i uyarıyoruz: kadın düşmalığı demenin bile yetersiz kalacağı bu karanlık açıklamalarına derhal son ver!