Gülsüm Kav: Bu sene 8 Mart'ın anlamı yurtta hayır, dünyada hayır

Röportajın tamamı:
Bu yıl 8 Mart kadınlar açısından ne ifade ediyor? Bu yılki 8 Mart’ı diğer 8 Mart’lardan ayıran ne?
Bu sene 8 Mart’a referandum gölgesinde gidiyoruz. Bütün toplum nefesini tutmuş referanduma odaklanmış durumda. Bu açıdan 8 Mart’ın gündeme gelmesi çok önemli, tarihsel günümüzün yayılmasını isteriz. Çünkü aslına bakarsanız bu yıl 8 Mart’ın her senekinden farklı politik bir önemi de var. Şöyle ki dünyada yükselen bir kadın düşmanlığı var.
En son Amerika’da Trump’ın başkan seçilmesiyle kadınlar ayaklanmış ve buna karşı hazırlıklarını yapıyor, eylemlerini yapıyor, bu çağrıları yapıyor durumdalar. Türkiye’de de bu dönem yine kadın düşmanlığını dolu geçirdiğimiz bir döneme denk geldi. Ve yine aslında tam olarak da tüm kazanılmış modern haklarını geriye çekecek bir rejimin de oylanacağı referandum dönemine denk geldi. Biz hep söyleriz dünyadaki tüm kadın kardeşlerimizle kaderimiz bir diye ama 2017’nin 8 Mart’ında tam olarak böyle. Bu yıl 8 Mart, yurtta hayır, cihanda hayır, dünyada hayır yılı diyebiliriz. Dünya kadınları, kadın hareketi ‘hayır’ diyerek greve hazırlanıyor. Biz de Türkiye’de 8 Mart’a hemen onun arkasından önümüzde bulunan referandumdaki ‘hayır’ çalışmalarıyla hazırlanıyoruz.
Bir yandan 8 Mart referandum gölgesinde gibi oluyor. Ama aslında 8 Mart’ta biz ne kadar kuvvetli alanları doldurur ve ne kadar kuvvetli bir direniş ortaya koyarsak, aslında 8 Mart referandumu aydınlatacak, ona ışık verecek önemli bir mücadele günümüz. Bu nedenle bu yıl çok kuvvetli bir 8 Mart’ın her yılkinden daha da fazla önemi var.
Bu sene boyunca kadınlar önemli kazanımlara imza attılar. Bu örneklerde olduğu gibi 8 Mart’ta da kuvvetli bir kadın düşmanlığına karşı çıkışla, haklarımızı ve özgürlüklerimizi sahiplenişle, bunu güçlerimizi birleştirerek tüm Türkiye’de kuvvetli bir şekilde yerine getirdiğimizde, alanları doldurduğumuzda çok büyük bir moral kaynağı olacak. Referandumun kaderini de değiştirmekte önemli tetikleyici bir güç olacaktır kadın mücadelesi diye düşünüyorum.
Kadınlar birlikte güçlü
Kadınlarla güçlerimizi birleştireceğiz dediniz. Bu bağlamda nasıl bir 8 Mart olacak? Kadın hareketi 8 Mart’a nasıl hazırlanıyor? 8 Mart kapsamında neler yapılacak?
Bu yıl çok fazla ortak zemin var. Bu da çok olumlu bir gelişme. Her sene ortak 8 Mart mitingleri yapılır, gelenekseldir bunlar. Bu eylemler yapılır ama bu sene gündemimize referandumun gelmesiyle beraber çok daha önden kadınlar ortak zeminler kurmaya başladılar. Referandum merkezli “Hayır Diyen Kadınlar” zemini kuruldu. Bunun illerde yine tezahürleri var. Yine 8 Mart’a hazırlıkları ve ABD’deki kadınların ve 30 ülkeye yayılan grev çağrılarına Türkiye’den cevap vermek için tek başına olmaz “Kadınlar Birlikte Güçlü” diye bir zemin oluşturuldu. İllerde yine farklı kadın örgütlerini, demokratik kitle örgütlerini, siyasi partilerden kadınları bir araya getiren önemli birlik zeminleri var. Her zamankinden daha fazla kadınlar bir araya gelerek, güçlerini birleştirerek 8 Mart’a hazırlanıyorlar. Tek başına asla olmaz, bizim ‘asla yalnız yürümeyeceksin’ sloganımızda olduğu gibi kadınlar birlikte güçlü, ne yaparsak birlikte yapıyoruz.
Pek çok hak ihlaline uğramakla beraber çok ihtiyaç duyduğumuz bu evrede hak arama yollarımızın da tıkandığı, kadın kazanımlarının ortadan kaldırılmaya çalışıldığı bir seneye tanıklık ettik. Kadınlar çok korkutuldular da. Buna rağmen bütün bu OHAL ve baskı koşullarında kadınların cevabı asla sessiz kalmak olmadı. Hiçbir saldırıya sessiz kalmadık. Hepsine tepki gösterdik. Ve adeta baskı arttıkça kadınların direniş kuvveti de arttı. Burada kadın hareketi çok önemli kazanımlara da imza attı.
Daha doğrusu şöyle de denilebilir, Türkiye’deki bu baskı ortamında, OHAL şartlarında kazanım elde edebilen, bu OHAL politikalarına ve antidemokratik gidişata geri adım attırabilen tek dinamik, kadın hareketi oldu. Çocuklarla ilgili utanç önergesi diye adlandırdığımız önergeyi durdurmuş olması, yaşam tarzıyla ilgili geri adım attıran açıklamalar yaptırabilmiş olması gibi örneklerini sayabiliriz. Bütün bu kazanımları da kadınlar güçlerini birleştirerek ortak mücadeleyle elde ettiler.
.png)
Dünya kadın hareketini de konuşacağız ama Türkiye için belirlenmiş bir program var mı? Program belirlendi mi ya da önümüzdeki süreçte mi belirlenecek?
Büyük şehirlerde başlamış durumda. Ortak mitingler için başvurular başladı. İstanbul bakımından 5 Mart’ta Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda büyük bir mitingimiz olacak. Bununla beraber 8 Mart’ta CHP’li kadınların çağırdığı başka bir eylem de var. Bununla beraber 8 Mart akşamı yürüyüş var. Çok sayıda eylem var. Büyük şehirlerde miting tarihleri yavaş yavaş netleşmeye başladı. Ortak mitinglerin ve mücadelenin olduğu her yerde biz Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak orayı güçlendirmek üzere hareket edeceğiz.
Bunun olamadığı çok sayıda ilimiz var bizim, biz Türkiye genelinde örgütlü bir kadın örgütüyüz. Ortak bir eylemin olmadığı her yerde de Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu kendi eylemlerini gerçekleştirecek. Bunu da dünya kadın hareketi ile bağ kurarak, yurtdışında dünya çapında yapılan grev eylemlerine de selam göndererek, Türkiye’de OHAL şartlarında etkin, tam, gerçek anlamıyla grev olmasa bile bunu eylem biçimlerini bularak dünya hareketinin parçası olarak yapmayı düşünüyoruz.
Kadınlar Hayırla yaşayacak
Kadınlar Türkiye'de bu sene meydanlara hangi taleplerle çıkacaklar? Sloganları ne olacak?
Aslında bakarsınız bizim her sene dile getirdiğimiz taleplerimiz, yaşadığımız sorunlar devam ediyor ve bu sene daha da arttı. Kadın cinayetleri arttı, cinsel şiddet arttı. Kadın işsizliğinde Avrupa'da birinci ülkeyiz. Çocuk istismarı arttı. Yaşam tarzına müdahaleler var. Bu açıdan her yıl dile getirdiğimiz ve çözüm aradığımız sorunların yine devam ettiğini görüyoruz ama bu sene başta da konuştuğumuz gibi referandum yaklaşıyor. Tüm toplum için olduğu gibi kadınlar için de çok önemli bir değişiklik yaratacak bu rejim değişikliği.
Oy verme hakkımızın bile ortadan kaldırıldığı, parlamentonun ortadan kaldırıldığı, bizim genel siyasi kültürümüzde 'egemenlik hakkı' diye tarif ettiğimiz; yurttaşın egemenlik hakkının, Meclis'in ortadan kaldırıldığı bir sistem dayatılıyor referandumla.
Referandumun bu kadar yakında olması 8 Mart'a da tabii ki etki ediyor. Bizi çağlar öncesine gönderecek bir otoriter rejime yani bir tür saltanata ve genelde erkek yöneticinin olduğu, başkanın eşini atadığı Azerbaycan örneğinde olduğu gibi bir aile saltanatına 'Hayır' diyerek hazırlanan kadınlar olarak 8 Mart'ta da bunu dile getirmek istiyoruz. Çünkü 8 Mart'ta kuvvetli bir şekilde bunu dile getirmenin hemen arkasından referandum sürecinde de etkili olabileceğini, güç kazandıracağını, 'Hayır'ın üstün gelmesinde önemli bir dinamik yaratacağını düşünüyoruz. Çünkü referandumdan önceki ilk büyük eylemler de olacak bizim 8 Mart eylemlerimiz, bu eylemleri ne kadar güçlü kılarsak o kadar referanduma 'Hayır' diyenlere moral olarak da yansıyacak bir çekim merkezi olabilecektir. 'Hayır' çalışması yapan kadınların ortak zeminleri de çekim merkezi olabilecektir.
Bu nedenle de 8 Mart ana sloganı olarak; elbette ki kadınların yaşadığı ortak sorundan hareketle ama 'Hayır' perspektifimizle birleştirip 'Kadınlar Hayır'la yaşayacak' sloganını belirledik. "Kadınların nefes alması, yaşaması bu memlekette ancak 'Hayır' diyerek bu rejimi durdurursak mümkündür"e işaret ederek hazırlanıyoruz. Platformumuz bakımından biz referanduma, kadınların yaşam hakkını da ve tüm diğer haklarını da seslendirerek hazırlanıyoruz. Yani ana çerçevemiz bu, "Kadınlar Hayır'la yaşayacak" diyeceğiz.
.png)
Kadın düşmanlığının ilk şekillendiği coğrafyadayız
Siz de sözlerinizde sıkça geçirdiniz, 8 Mart için uluslararası bir grev örgütlendiği konuşuluyor. Aynı zamanda Amerika'da 21 Ocak itibariyle kalabalık kadın eylemleri olmuştu. Bahsi geçen grev nasıl bir grev olacak? Türkiye kadın hareketi bu grevle nasıl bir bağ kuruyor?
Dünyada da ne yazık ki kadın düşmanlığının yükseldiği, mizojininin yükseldiği bir evredeyiz. Kadın düşmanı popüler liderler seçimler kazanabiliyorlar, ABD'de, Fransa'da bunun örneğini görüyoruz. Bu yeni liderler değil yalnızca, Rusya'da Putin yönetiminde kadına yönelik şiddetle mücadele yasasında değişikler yapılarak, şiddet aile içerisine örtülmeye çalışılıyor. Kadınların kazanımlarına geri adım attıran böyle yasa çalışmaları var. Bununla beraber Polonya'da kürtaj yasaklanmaya çalışıldı ama Polonyalı kadınlar ayaklandılar. Güney Amerika ülkelerinde aynı bize benzer biçimde kadın cinayetleri çok çok yüksek seviyede, şiddet çok yüksek seviyede ve koca kıtada kadın hareketi hep ayakta. Buradan Ortadoğu'ya geldiğimizde Ortadoğu'da kadınların köle olması gerektiğini düşünen IŞİD ve benzeri bir cihatçı yaklaşıma karşı mücadele eden bunu gerileten kadınlar var bir tür laiklik mücadelesi var.
Türkiye'nin, Ortadoğu'nun, İspanya'nın ve Güney Amerika kıtasının bölgesi biraz daha kader birliği içerisinde diyebilirim.Çünkü erkeklerin en eski önyargısı, en eski nefret biçimi olan kadın düşmanlığı yani mizojininin ilk şekillendiği tarihsel coğrafi alandayız ne yazık ki. Mizojini ,Tarihi Akdeniz Havzası'nda şekilleniyor. Çok eski bir tarihi var bu nedenle bu havzada bulunan ülkelerde kuvvetli bir erkek egemenliği var. Biz buna 'erkek egemenlik', 'ataerkillik' diyoruz İspanya 'maçoluk' diyor. Ama çok benzer bir şekilde, kadınlar öldürülüyor, kadınların sesleri kan dondurucu bir biçimde ölümle kesiliyor. Ölümlü durumlar için mücadele eden ülke sayısı çok fazla.
En son ABD'de Trump'ın seçilmesiyle birlikte kadınların buna cevabı da muhteşem oldu. ABD'li kadınlar şöyle yanıt verdi; "Trump'ın kadın düşmanı politikalarına karşı onun ilk 100 gününde kadın düşmanı politikaları geri çevirmeye dönük eylemlerle cevap vereceğiz."
21'inde (Ocak) büyük eylemler oldu ve 8 Mart'ı da sadece ABD merkezli değil tüm dünyada yükselen kadın düşmanlığına karşı mücadelenin sembolü olarak grev ilan ettiler. Bu grev gün boyunca ve tüm anlamıyla bir grev olmayabilir. Kadınların çağrısında da bu yer alıyor; telefonunuzu kapatmak da olabilir, sembolik bir şeyle eylemler yapmak da olabilir. Her ülkede katılma koşulları her neyse nasıl katılım gösterebiliyorsa tüm kadın kardeşlerimizin bu ruhta ortaklaşması asıl meseledir. 30 tane ülkede de bu çağrı ayrı ayrı tekrarlanmaya başlandı. Türkiye'den de "Kadınlar Birlikte Güçlü" diye bir zeminle buradan da ses verilecek.
.png)
Sevilecek en iyi şey eşitliktir
Türkiye'ye dönecek olursak, referandum yaklaşıyor. Türkiye, OHAL'de referanduma gidiyor. Bu referandum kadınlar açısından ne ifade ediyor?
Yine Dünya ile de çok bağlı bir durum. Türkiye'de de, Dünya'da da, "bütün insanlar eşittir, insanların sömürülmediği eşit ve özgür yaşadığı sosyalizm mümkündür" fikrinin gerilemesinden dolayı akıl ve aydınlanmanın gerilemesinden dolayı ne azap yaşarsak, yaşıyoruz diye düşünüyorum. Dünya'da bunun çeşitli yansımalarını görüyoruz.
Sevilecek en iyi şey nedir diye sorarsanız eşitliktir. Bu fikirden uzaklaşılmış olması en fazla kadınlara etki ediyor. Bir şiddetin yükselmesi de, "insanlar eşittir, kardeştir, özgürdür" gibi önemli fikirlerden uzaklaşılması da önce kadınlara dönük başlamasa bile en çok etkilenenler, en eski ezilenler, en fazla eşitsizliğe maruz bırakılanlar kadınlar oluyorlar. Dünya'da neden kadın düşmanlığının yükseldiğinin bir açıklaması bu.
Bizde de egemenlik haklarından, oy kullanma haklarından, herkesin eşit bir biçimde bunu yapmasından uzaklaşılan her siyasi adımın faturası kadınlara daha ağır çıkıyor. Bunun başkanlık rejimiyle şöyle bir ilgisi var; başkanlık rejimi zaten tek kişiye bütün otoriteyi veren aslına bakarsınız Osmanlı'da bile olmayan bir Ortaçağ yönetimi, bir tür tiranlık. Hiçbir başka danışma, dengeleme mekanizmasının olmadığı bir aile saltanatı.
Yasama, yürütme, yargı gibi asıl erkler ayrılığının tümüyle ortadan kaldırıldığı ama modern çağa yaklaşırken bir tür aydınlanmaya adım attığımız dönemlerde olan Osmanlı'da Tanzimat'la olanların bile ortadan kaldırıldığı bir sistem. Bu kadar eşitsiz bir sistemin en fazla vuracağı kesim kadınlardır.
Boşanma yasak KHK’sı çıkabilir
Bu bir tür ontolojik ama somut olarak hayatımızda ne olur diye düşündüğümüzde biz kadınlar haklarımız gasp edildiğinde gidip hak aradığımız merci Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Bir kere böyle bir meclis olamayacak. İkincisi, bu yeni önerilen rejim değil sistem değişiyor diye dile getiriliyor. Oysa ki sistem değişmesi de çok riskli şuan Türkiye'de. Sistem de değişemez. Dolayısıyla bu yeni değişiklikte adına böyle de desek öyle de desek, kadınlar için çözüm olacak, şu an yaşadığımız sorunlar için çözüm olacak hiçbir şey yok. Kadın yok zaten, hiçbir yerinde kadın yok.
Bu sistem bütün bir toplumu KHK ile, kararname ile yönetmeyi düşündüren bir sistem. Şu an mücadelesini verdiğimiz, geri vermemek ve rahat kullanmak üzere uğraştığımız boşanma hakkı, çeşitli cinsel sağlık haklarımız, modern haklarımız konusu mesela Cumhurbaşkanı’nın tek bir kararnamesiyle yasaklanabilir. Yani yarın bu sistem olduğunda ‘boşanma yasak' KHK’sı çıkar ve yasaklanabilir.
Bu bakımdan kadınlar için, tüm toplum için çok büyük bir risk ama bunu Türkiye halkının sandığa giderek bertaraf edeceğini düşünüyorum. Sadece oy kullanmak yetmez sandıklarımıza sahip çıkmalıyız.
Biz kadınlar çocuklarımıza bu utanç önergesini durdurarak nasıl sahip çıktıysak, sandıklarımıza da sahip çıkmalıyız. Aynı şekilde üzerine titreyerek o sandıklara çocuklarımızın geleceği olan sandıklara, oylarımıza da sahip çıkmalıyız. Hiçbir şekilde referandum çalışmasını riske atamayız. Çünkü bu bizim için hayati derecede önemli bir mesele.
Can meselesi yaşıyorken, şiddet yaşıyorken, geçim yükü yaşıyorken, borç yükü altındayken tüm bu yaşadığımız sorunları adalet aramak için bir merciye başvurmak istediğimizde de yargı, cumhurbaşkanlığı gibi tarafsız organlara ihtiyaç duyuyoruz. Önümüze getirilen şey; bütün bu sorunlara çözüm bulmayıp hak arama yollarımızın da ortadan kaldırıldığı,bize sadece Saray'ın ok işaretleriyle gösterildiği bir ülke yönetimi. Manzara budur kadınlar için, olacak olan budur.
Bu nedenle tüm kadınların 'Hayır'da birleşmesi mümkün mantıki olarak. Şimdiye kadar mevcut hükümet AKP'ye oy vermiş, Cumhurbaşkanı’nı çok seven, sayan kadınların da; çünkü zaten o duracak, o yine görevine devam edecek. Türkiye'de şimdiye kadar ona oy vermiş kadınların da kazandığı birçok hak; çarşılarda, pazarlarda istedikleri yerlerde, istedikleri biçimde başörtüsü takarak ya da takmayarak hayattaki modern haklarının, kamusal hayata karışabilme haklarının ortadan kaldırılabileceği bir rejime doğru gidiyor bu referandumda önerilen şey.
O açıdan kadınlar bunun farkında olmalı. Mevcut hükümete oy vermiş olan kadınların bile getirilmek istenen değişikliğin bu hükümete oy vermekle ilgili işleyişlerde bile risk yarattığı, kendi seçme seçilme haklarında bile risk yarattığını görmeleri. Buna açık olmaları gerekir mantıken. Biraz kadınların böyle de düşündüğünü de gözlemliyoruz ya da araştırma firmalarının yaptığı anketlerde bunu ortaya koyuyor.
Daha fazla kadınların oylarıyla iktidara gelen AKP bu sefer cinsiyet olarak kadınların oylarıyla önde değil. Kadınların tereddütte kalması önemli bir veri. Çünkü biz kadınlar her yeni değişiklikte aslında en öne atılanız. Çok eziyet çektiğimiz için ve 'bu yeni bir şey bizi belki o kurtarır' dediğimiz için her yenilikte, tarihte eski bir zamanda bile yeni bir din sahnesi ortaya çıktığında ilk şehitler kadınlar bile olmuştur.
Bu sefer kadınlar duruyorlar mesela. Çünkü bunda bir yenilik yok. Elimizdeki mevcut hakların bile elimizden alınmaya çalışıldığının sezgisel bilgisinin ben hükümete oy veren kadınlarda bile olduğunu düşünüyorum. Genel olarak hayır önde gidiyor. Cinsiyet olarak hayır diyen kadınlar önde gidiyor. Mevcut hükümeti iktidar yapan kadınların oyları bu sefer öyle gitmiyor. Daha gerideler. Kadınlarda kararsızlar ağırlıkta. Bu bakımdan kadınlar da kendileri için referandumda bize dayatılan bu sistemin ne kadar tehlike arz ettiğinin farkındalar ve buna göre oylarını kullanacaklar diye düşünüyorum.

Meydanda da sandıkta da kadınlar kazanacak
Konuştuğumuz gibi Türkiye'de ortam uzun süredir gergin. OHAL süreci devam ediyor ve kadın cinayetleri de Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun verilerinde görüldüğü üzere artarak devam ediyor durumda. Bu gergin politik ortam kadınları nasıl etkiliyor?
Doğrudan etkiliyor. Şiddet toplumda ne zaman yükselse bu bir sosyolojik kural. İlk kadınları sonra çocukları, daha fazla ezilen, şiddete maruz bırakılan LGBTİ arkadaşlarımızı etkiliyor.
Mesela boşanmak isteyen karısının evine bomba atan adam oluyor şiddet bu dozda yaşanınca. Kullanılan silahlar değişiyor. Ateşli silah kullanımı artıyor. Çünkü silahlanma çağrıları yapan cumhurbaşkanlığı danışmanları var. Bu açıdan silahlanma artışları da var. Şiddetin biçimi de değişiyor. Daha vahşi karakter de kazandı. Bunlar, OHAL döneminin direk kadınlara yönelik başlamasa bile kadınları etkileyen ağır sonuçları.
Bununla beraber 'bu kadar vahim gidişatın acısı kadınlardan çıkarılıyor, bu kadar da olmaz' duygusu da var toplumda. Bunu da biz mesela baskı döneminde tersi beklenirken çalışmalarımıza katılımdan anlıyoruz. Ben hep bir şey yapmak istiyordum artık dayanamadım. Ben de bir şey yapmak istiyorum.' diyen çok sayıda kadın ve destek olmak isteyen erkek oluyor. Toplumda da bu adaletsiz gidişatı sahiplenme refleksi de var. Özellikle belirtmek istedim.
8 Mart'ta bütün kadın kardeşlerimizi alanlarda buluşmaya, önce meydanlarda sonra sandıkta kadınların kazandırmaya davet etmek istiyorum. Biz alanlarda ne kadar kuvvetli buluşursak sandıkta da alanlarda da kadınlar kazanacak.