Kaynak göstermeden, detayları belli olmadan yayılan bu ve benzeri haberler üzerinden nafaka hakkının tartışmaya açıldığının farkındayız.
Bu tip haber metinlerinde ne kişinin ne zamandır nafakasını ödemediği ya da ödeyemediği ne de ödediği nafaka miktarının ne kadar olduğu yazıyor. Haberlerde ve iddialarda hukuki sürecin nasıl ilerlemiş olduğuna dair bilgiler verilmiyor. Bunun yanı sıra mahkeme kararı ile nafaka alan kadınlara dair birçok bilgi veriliyor. Bugün yayılan haberde de kadının Avustralya’da yaşadığı bilgisinin paylaşıldığı gibi.
Kadın düşmanları, nafaka karşıtları ve buna alan açan medya ile bunlar bilinçli olarak, kadının haksız yere nafaka aldığını ima etmek için eklenmiş oluyor. Hepsi nafaka hakkını “eşit olması için düzenleyeceğini” söyleyen Aile Bakanının açıklamalarının ardından geliyor.
Haberde geçtiği gibi “geçen ay nafakasını ödemediği için cezaevine girdiği” iddiası üzerine düşünmenizi isteriz. Çünkü bunun için tazyik hapsi süreci uygulanana kadar icra takibi başlatılmış, borç yine ödenmemiş, dava açılmış, duruşma yapılmış olmalıdır. Bu işlemler bu kadar hızlı ilerlemiş midir?
Tekrar belirtmekte fayda görüyoruz ki yoksulluk nafakası evlilik birliğinin sona ermesi ardından maddi zorluğa düşen tarafa diğer tarafın gelirine göre bir oranla geçimlik ödemesidir. Her boşanmada nafaka kararı çıkmayabilir. Koşullar değiştiğinde mahkeme kararı ile kaldırılabilir, miktarı yeniden düzenlenebilir.
Burada sorgulanması gereken maddi zorluğa düşen tarafın neden çoğunlukla kadınlar olduğudur. Milyonlarca kadını ilgilendiren alacakları milyonlarca nafaka değil. Hayatlarında örselenmiş, eğitim alamamış, bir iş tecrübesi edinmesini geçelim çalışmayı hayal dahi edememiş kadınların boşanmaları ardından hayatlarını idame ettirmelerine sadece ufak bir katkıdır. Ufak bir katkı diye bahsettiğimiz miktarların her iki taraf için de günümüz koşullarında önemli olduğunu biliyoruz. Burada yapılması gereken şey bakanlıkların öne çıkardığı gibi kadınların sadece aile içerisinde ele alınması olmamalı. Ya da erkeklerin iddia ettikleri mağduriyetlerinin öne çıkarılması da olamaz.
Herkesin maddi zorluğa düşmeyeceği bir hayatı yaşayacağı çalışma koşullarını oluşturmak, ücretleri buna göre belirlemek gerekir. Kadınların fıtrat diye niteledikleri toplumsal cinsiyet rolleri ileri sürülerek uzak bırakıldıkları istihdama ve eğitime tam katılımını her düzeyde sağlamak gerekir.
Kadınların nafaka hakları için de nafakaya ihtiyaç duyulmayacak eşit ve özgür günler için de mücadele edeceğiz.