2018 Ocak-Kasım Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Davaları Yargıda Cinsiyetçilik Raporu
2018 yılında ise takip etmekte olduğumuz davalardan 35 tanesi sonuçlandı. Sunuçlanan davaların ise 24’ü kadın cinayeti, 3’ü yaralama, 6’sı cinsel saldırı, 1’i çocuk istismarı, 1’i tehdit davası.
Takip etmekte olduğumuz ve 2018 yılı içerisinde sonuçlanan kadın cinayeti davalarının 10’unda iyi hal veya tahrik indirimi uygulanarak faillere indirimli bir şekilde ceza verildi, 14’ünde ise senelerdir ailelerle ve kadınlarla birlikte verdiğimiz mücadelemiz sonucunda faillere söz konusu indirimler uygulanmadı.
Yetkililer vazgeçirmeye çalışıyor kadınlar sessiz kalmıyor
Son dönemde kadınlardan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na gelen başvurular çoğunlukla erkekler tarafından gerçekleştirilen kadınlara yönelik yaralama, tehdit ve hakaret suçları hakkında. Söz konusu suçlarda kadınların en çok şikayetçi olduklarını ifade ettikleri durum; suçlar meydana geldikten sonra kadınlar polis merkezlerinde sanıklar hakkında şikayetçi olmak istediklerinde polisin durumu zorlaştırmak istedikleri yönünde. Yani polis merkezlerindeki memurların, kadınları “Süreç çok uzun sürecek, zaten sanık ceza almayacak, çok yıpranacaksın” gibi söylemlerle şikayetlerinden vazgeçirmeye çalışması. Ama kadınlar, bütün bu yıldırma çabalarına rağmen ısrarla şikayetçi oluyorlar ve Platform’a başvurarak söz konusu suçlar hakkında kamuoyu oluşmasını, davalarının diğer kadınlara örnek olmasını, güç vermesini istiyorlar. Ve kadınlar 6284 sayılı kanuna dayanarak koruma kararını almakta da tek başlarına olduklarında sürecin çok zor ilerlediğini, koruma kararını zorluklarla birçok vazgeçirme çabasına rağmen aldıklarını ifade ediyorlar. Ve bu suçlara maruz bırakılan kadın arkadaşlarımız, her fırsatta tüm kadınlara asla vazgeçmemeleri gerektiğini, asla yalnız olmadıklarını anlatıyorlar, onları da sessiz kalmamaları için mücadele etmeye çağırıyorlar ve diğer kadınlara cesaret vererek toplumda emsal oluyorlar.
Özlem Gökhanoğlu bu konuya ilişkin yakın bir örnektir. Erkek arkadaşı tarafından darp edilen Özlem, polis aracında bile erkek arkadaşının fiziksel şiddetine maruz bırakılmıştır. Ve buna rağmen karakolda şikayetçi olmak istediğinde polisler tarafından aynı söylemlerle şikayetinden vazgeçirilmeye çalışılmıştır. Fakat kadın arkadaşımız tüm bu yıldırma çalışmalarına rağmen sanıktan şikayetçi oldu, aldığı koruma kararına rağmen sanık kendisine ulaşmaya çalışmaya devam etti. Geçtiğimiz günlerde ilk duruşması görülen davada sanık uyguladığı şiddeti “üzgünüm” diyerek kabul etti. Ancak böyle bu durumda üzgünlük, pişmanlık savunması arkasına ilk sığınması değil bu erkeklerin. Süreç içerisinde yaşadıklarıyla birlikte aynı süreci başka kadınların da yaşamaması adına Özlem de platformumuza başvuran birlikte mücadele ettiğimiz kadınlardan birisi.
Kadriye moroğlu lisesinde öğretmenin öğrencisine karşı cinsel taciz işlediği iddiasıyla açılan bir dava var. Olayın çokça tanığı, aynı suça maruz bırakıldığını söyleyen çokça öğrenci var. Buna rağmen öğretmenin okuldaki görevine devam etmektedir. Öğrencilerin hep birlikte yaşanan olayı protesto etmesi, tacize karşı birlikte durması, ertesi gün üniversitelilerle birlikte okul önünde eylem yapılması çok önemlidir. Bu örnekler senelerdir kadın cinayetlerine, kadına yönelik şiddete karşı verilen mücadelenin sonuçlarıdır. Artık yaşları fark etmeksizin kadınlar kadına yönelik şiddete, cinsel tacize ve diğer suçlara çok güçlü bir şekilde itiraz ediyor; diğer kadınlara susmamalarını ve mücadele etmelerini öğütlüyor, yalnız olmadıklarını hatırlatıyor. Bunlar tesadüf değil, önemli kazanımlardır.
Yaralama ve cinsel saldırı davalarında sanıklar tutuksuz yargılanıyor
Yaralama ve cinsel saldırı suçlarından dolayı görülen davalarda da sanıkların tutuksuz yargılandığı şekilde süren davalar çok sayıda. Bu yüzden kadınlar davalarının duruşmalarına gitmek istemiyor, karşı tarafın kendilerine zarar vermesinden korkuyor. Son dönemde yaşanan örnekleri de olduğu gibi kadınlar 6284 sayılı kanuna dayanarak çıkarılan koruma kararına rağmen öldürülüyor, şiddet görüyor. Burada da kadınlar, devletin kendilerini korumaması gerçeği ile birlikte yaşam özgürlüklerinin kısıtlanmasıyla karşı karşıya kalıyor. Kadınlar sanıktan korkarak, günlük yaşantısında birçok kısıtlamaya giderek yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor ve bu süreçte yalnız olmamak, başka kadınlara da örnek olmak için Platformumuza başvurarak bizimle birlikte hareket ediyor. Kadınlar, 6284 sayılı Kanun'un önemini vurguluyor, diğer kadınlara susmaları, sessiz kalmamaları için çağrı yapıyor.
Burada da en güncel örneklerden birisi. 3 erkek tarafından tecavüze uğrayan kadın arkadaşımız. Arkadaşımız olay sonrasında karakola şikayetçi olmaya gittiğinde alınan hastane raporlarından tecavüze ilişkin bulgular mevcut fakat ikinci duruşması görülen davada sanıklar tutuksuz yargılanıyor, kadın arkadaşımız bu yüzden duruşmalara gelemiyor.
Veya bir diğer örnek ise 6284 sayılı koruma kanunundan faydalanmasına rağmen polis gelmediği için bıçaklanan Azize Yaman. Azize Yaman’ın davasında sanık 2 yıl 9 ay ceza aldı. Daha önce de ölüm tehditleri eden, boşanma aşamasındaki eşini en sonunda öldürmeye teşebbüs eden sanığa verilen bu ceza caydırıcı değildir. Örneğin bu davada kadın arkadaşımız son duruşmalara failden korktuğu için gidememişti. Çünkü tutuksuz yargılanıyordu şahıs, bu gibi durumlar çokça görülüyor yaralama ve tehdit davalarında.
Yargılama süresi kadınları yıpratıyor
Bir diğer husus da failin akıl sağlığının yerinde olup olmadığına dair sağlık kurumlarından rapor istenmesi ve bu raporun beklenmesi ile geçen aylar boyunca dava hakkında karar verilememesi, yargılama sürecinin uzaması. Sanıklar çoğunlukla raporu kendisi talep ediyor; “akli dengelerinin yerinde olmadığı, bipolar bozuklukları olduğu” yönünde savunmalar yapıyorlar. Bu “akli dengesi yerinde değil” savunması Ayşegül Terzi davasından bile gördüğümüz bir olay. Ancak bu raporun alınmasındaki süreç hızlandırılmadığı sürece davalar sonuçlanamıyor, sanıklar aylarca tutuksuz bir şekilde yargılanıyor ve bu süreçte kadınların yaşam hakkı kısıtlanıyor, kadın arkadaşlarımız sanıkların kendilerine yeniden bir şey yapmasından, söz konusu dava yaralama davası ise sanığın kendisini öldürmesinden korkuyor.
Örneğin bir buçuk senedir dava sürecini birlikte takip ettiğimiz kadın arkadaşımız Handan Aşkın boşanmak istediği erkek tarafından felç bırakıldı. Sanık tutuklu yargılanıyor ancak aylardır Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinden rapor bekleniyor karar verilebilmesi için. Ve böylece sanıkların cezalandırılmasındaki süreç uzuyor.
Bir diğer örnek ise 2014'te Eda Okutgen'i öldüren eski eşinin yargılandığı dava. Bu davada da son duruşmada sanığın akıl hastalığının olup olmadığı hususunda sağlık kurumundan rapor talep edilerek duruşma ertelendi. Bu da bir diğer rapor beklendiği için süreci uzayan dava. Bunlar sadece iki örnek ancak bu konu belirttiğim gibi sıkça karşımıza çıkan ve kadınların hayatını etkileyen bir konu. Bakanlık acilen bu konu hakkında adımlar atmalı, söz konusu raporların alınmasındaki süreçler hızlandırılmalıdır.
Pişmanım diyene iyi hal indirimi veriliyor
En çok gördüğümüz savunmalardan bir diğeri ise “pişmanım”, bir anlık sinirle oldu” şeklindeki savunmalar. Pişmanlık savının sanık veya failler tarafından ileri sürülmediği davalar neredeyse yok denecek kadar. Biz de takip ettiğimiz her dava bu savunma ile karşılaşıyoruz. Sanıklar “pişmanım” diyerek iyi hal indirimlerinden yararlanmaya çalışıyorlar. Fakat biz biliyoruz ki kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet, cinsel taciz/saldırı “bir anlık sinirle” gerçekleşen olaylar değildir. “Bir anlık sinir” şeklinde bir bahane asla kadın cinayetlerinin bahanesi olamaz. Senelerce iyi hal indirimleri hakkında platform olarak çalışmalar yürüttük, yürütmeye devam ediyoruz. Takip etmekte olduğumuz davalarda da bu konu üzerinde titizlikle duruyoruz, çünkü erkeğin pişmanım demesi sonucunda karakolda kendisine şiddet uygulayan eşleriyle barıştırılan kadınların yine aynı erkekler tarafından öldürüldüğü gerçeğiyle karşı karşıyayız. Mahkemelerce iyi hal indirimleri olayın koşulları değerlendirilmeden sadece bir “pişmanım” ifadesine bakılarak kesinlikle verilmemelidir, iyi hal indirimleri kadın cinayeti, kadına yönelik şiddet, cinsel taciz/saldırı davalarında sınırlandırılmalıdır.
Son dönemde Tuğçe Kaleli’nin davası sosyal medyada gündem oldu. Bu olayda sevgilisi tarafından bıçaklanan Tuğçe Kaleli ağır yaralanmış, dalağı alınmıştı. Ancak dava sonucunda sanık hakkında iyi hal (saygın tutum) indirimi uygulandı ve tahliye edildi.
Uğradığı cinsel taciz sonrası karakola şikayete giden fakat sonuç alamayan, sosyal medya üzerinden “Tacizcimi arıyorum” yazısıyla kamera görüntülerini paylaşan Tansu C. Sosyal medyada gündem olmasıyla birlikte platformumuz da süreci takip etmeye başladı ve bu sayede kamera görüntülerinden fail hızlı bir şekilde tespit edildi. Fakat karar duruşmasında duruşmaya takım elbise giyerek katılan fail "Ben önceden tasarlayarak takipte bulunmadım, pişmanım." dedi. Mahkemece iyi hal indirimi uygulanarak cezada indirime gidildi ve kaçma şüphesi olmadığı gerekçesi ile tahliyeye karar verildi. Fakat burada önemli olan sanığın kaçıp kaçmayacağı değil kadının hayatta kalıp kalmayacağını, aynı erkekler tarafından bir kez daha şiddete, tacize uğrayıp uğramayacağıdır. Devlet kadına yönelik suçlarda bu durumları, kadının yaşam hakkını göz önünde bulundurmalı, iyi hale dayalı takdiri indirimleri sınırlandırmalıdır.
Eşi tarafından defalarca fiziksel şiddete maruz bırakılan ve en sonunda ateşli silahla öldürülen Halide Özpolat’ın davasında ise fail “silahı temizlerken kaza ile olduğu” yönünde savunma yaptı. Failin avukatı tarafından ise failin akıl hastası olduğu iddia edildi. Adli tıp kurumundan gelen raporda ise sanığın cezai ehliyetinin tam olduğunun belirtilmesine rağmen sanık hakkında mahkemece iyi hal indirimi uygulandı.
Eşi tarafından yine ateşli silahla öldürülen ve cinayet öncesinde eşi tarafından sistematik şiddete maruz bırakılan Birgül Çoban’ın davasında da fail pişman olduğu yönünde savunmalar yaptı. Ve yargılama sonucunda “duruşmalardaki hali gözetilerek” fail hakkında iyi hal indirimi uygulandı.
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun etin uygulanmıyor
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi kanunu için çok çaba sarf ettik. Kadın hareketinin mücadelesiyle bakanlık kadın örgütleriyle aynı masaya oturdu ve yasa düzenlemeleri başladı. Bu yasayı aynı zamanda öldürülen kadınların ailelerinin mücadelemize katılmasına borçluyuz büyük ölçüde. 6284 kapsamında kadınlar; uzaklaştırma kararı aldırabilir, erkek ihlal ederse zorlama hapsi verilebilir, yakın koruma sağlanabilir, sığınma evine yerleşebilir, kimlik bilgileri gizlenebilir ya da değiştirilebilir, çalışma yeri değiştirilebilir, yurt dışına yerleşebilir, yüz değiştirme ameliyatı olabilir ve bunlarla beraber devlet kadınları ekonomik ve sosyal olarak güçlendirmek zorundadır. Bunların hepsi yasada var daha da fazlası İstanbul Sözleşmesi’nde var. Şiddete maruz bırakılan birçok kadın 6284 sayılı kanuna dayanarak koruma kararı alıyor. Fakat koruma kararı kapsamında yapılması gerekenler devlet ve emniyet güçleri tarafından etkin olarak uygulanmıyor. Yukarıda da belirtmiş olduğumuz ve kanun kapsamında uygulanması gereken birçok korumanın ve önleme yollarının uygulanmasında boşluklar yer alıyor. Ve bunun sonucunda kadınların koruma kararına rağmen aynı erkek tarafından tekrar şiddete maruz bırakıldığı, öldürüldüğü örnekleriyle karşılaşıyoruz.
2018 yılı içerisinde takip ettiğimiz davalardan bir tanesi de Fatma Yumuşak’ın cinayetine ilişkin davaydı. Fatma, eşi tarafından şiddet görüyordu ve 6284 sayılı kanuna dayanarak uzaklaştırmakararı almıştı. Fakat uzaklaştırma kararına rağmen kararın son günü eşi tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Fatma'nın katili, birçok davada da gördüğümüz gibi akli dengesinin yerinde olmadığını iddia etti. Biz bu savunmayı çokça kere gördük ve bu iddiaların asılsız olduğunun ispatlanmasını tüm kadınlarla birlikte verdiğimiz mücadelemizle sağladık. Koruma kararı etkin uygulansaydı hayatta olacak olan Fatma’nın davasında da söz konusu iddianın asılsızlığın ispatlanması ve katilin gereken cezayı alması için mücadelemize devam edeceğiz.
Aleyna Can ise 17 yaşında erkek arkadaşı hakkında koruma kararı almıştı. Fakat etkin uygulanmayan koruma kararı sonucunda Aleyna ateşli silahla başından vurularak öldürüldü. Koruma kararına ve başından vurulmuş olmasına rağmen katil kendisini “kaza” diyerek savundu. Kadın cinayeti davalarında ne "kaza" denmesiyle ne de koruma kararına rağmen kadınların öldürülmesiyle ilk defa karşılaşmıyoruz. Hem Aleyna’nın davasında hem de diğer tüm kadınların davasında gerçekleri açığa çıkaracağız. Ve kadınlarla birlikte vermiş olduğumuz mücadele sonucunda elde ettiğimiz 6284 sayılı kanunun etkin uygulanması için mücadelemizi sürdüreceğiz.
Emsal Davalar
Emani’ye 9 aylık hamileyken tecavüz edildi. 10 aylık bebeği ile birlikte öldürüldü. Katillere hiçbir indirim uygulanmadan 132'şer yıl ceza verildi. Bu dava da karar açısından örnek bir davadır, mücadelemiz ve takibimiz sonucunda hem süreç hızlı ilerlemiş hem de failler hakkında indirimsiz ceza verilmiştir.
17 yaşında cinsel saldırıya direndiği için öldürülen Kader Kaya davasında; sanığa çocuk öldürmek, hürriyeti yoksun kılmak ve çocuğu nitelikli istismara teşebbüs suçlarından indirimsiz ceza verildi. Diğer davalara örnek olması gereken, mahkemelere emsal olması gereken bir karardır.
Boşanma aşamasında olduğu erkek tarafından ablası ve yeğeni ile birlikte toplamda 8 yakını ile öldürülen Tuğba Taşçı’nın davasında fail ailesine ait silahı alıp saklaması ardından cinayetleri işlemesine rağmen olayı hatırlamadığı yönünde savunmalar yaparak cinayetleri reddetmişti. Fakat türlü bahanelerle cinayeti reddeden fail hakkında yaklaşık iki yıl süren mücadelemiz sonucunda indirimsiz ceza verildi.
Emine Demirci davası örneğin bu açıdan önemli bir davadır. İzmir'de eşi tarafından pompalı tüfekle öldürülen Emine Demirci davasında "kaza oldu" şeklinde savunma yapan faile mahkeme tarafından beraat kararı verilmişti. Temyiz edilen dava dosyası mücadelemiz sonucunda dava dosyası hakkında Yargıtay tarafından bozma kararı verildi. Bozma kararı üzerine yerel mahkemede görülen davada başlangıçta tutuksuz olan sanığın tutuklu yargılanmasına karar verildi, karar duruşmasında da faile indirimsiz ceza verildi.
Tuğçe Uludağ ise evlenme teklifini reddettiği erkek tarafından koruma kararı olmasına rağmen ateşli silahla vurularak öldürüldü. Bu davada da fail çok tanıdık ifadelerle savunma yaptı, “çok seviyordum, bir anda oldu” diyerek indirim almaya çalıştı. Fakat tüm bunlara karşın Tuğçe'nin ailesi ile beraber yürüttüğümüz mücadele sonucu hiçbir indirim uygulanmadan faile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi.
Helin Palandöken ısrarlı takip altındaydı, fail Helin’i iş çıkışlarında bekliyor, tehdit ediyordu. Sosyal medya hesabında "Gizli bir platonik sapığım var. Sokağa çıkmaya korkuyorum." demişti, okul çıkışı reddettiği erkek tarafından ateşli silahla öldürüldü. Eğer ısrarlı takip suçu olduğu anda önlem alınsaydı, takip suçu cezasız kalmasaydı cinayetin önüne geçilebilirdi. Cinayet sonrasında görülen davada verilen kararda iyi hal indirimi uygulanmadı. Söz konusu indirimin uygulanmaması hem aile hem de kadın örgütlerinin mücadelesinin sonucudur.
Eşi tarafından defalarca bıçaklanıp ardından balkondan aşağı atılan Netice Taşdelen’in davasında da fail tarafından Netice’nin okuma yazma bilmediği halde intihar mektubu bırakıp intihar ettiği iddia edilmişti. Ancak kadın cinayeti olduğu açıkça görülen bu davada mücadelemiz sonucunda, failin indirim uygulanması yönündeki tüm çabalarına rağmen indirimsiz bir şekilde ceza verildi.
Henüz soruşturma aşamasında olsa bile Şule Çet davası da son dönemde yaşanan önemli örneklerden. Sanıklar tarafından intihar ettiği iddia edilen Şule Çet’in adli tıp raporunda cinsel saldırı olduğu, cam etrafında parmak izi olmadığı yönündeki bulgularına rağmen sanıklar tutuklanmamıştı. Ancak üç ilde birden gerçekleştirdiğimiz aynı gün içerisindeki eylemler sonucunda sanıklar tutuklandı. Burada da bir kez daha kamuoyu oluşturmanın önemi ortaya çıkmakta, kamuoyu oluşturulduğunda kadınlar olaya el atıp tepkilerini dile getirdiğinde sürecin hızlandığı, mahkemelerin daha dikkat ve özenle karar verdiği görülmektedir.