Platform aileleri Radikal'de-3
13.7.2014
Radikal gazetesinin Platform ailelerini konu aldığı yazı dizisinin üçüncüsünü paylaşıyoruz.

 Bazı kadın cinayetlerinde şiddete maruz kalan kadınlar, aileleri ve çocuklarının gözleri önünde öldürülüyor. Aileler cinayet anının birebir şahidi olabiliyor. Eski nişanlısı tarafından öldürülen Nuray Çelik’in annesi Bingül Çelik ise yaşanan olayda hem kızını hem de kocasını kaybetti. 



İzmir Kemalpaşa’da yaşayan Nuray Çelik, bir sene önce ayrıldığı nişanlısı Serdar Biberoğlu tarafından 27 Ekim 2013’te pompalı tüfekle vurularak öldürüldü. Çelik ailesinin evinin karşısında bulunan inşaat halindeki bir apartmandan ateş açan Biberoğlu, Nuray’ın babasını da sırtından vurarak öldürdü. Anne Bingül Çelik ise bu olaydan şans eseri kurtuldu ama eşinin ve kızının öldüğü ana birebir şahit oldu. 

 

Yaşadığı şok anının etkilerini hala üzerinden atamadığını söyleyen Çelik, olay anını şöyle anlattı: “Sabaha karşı evimizin penceresine taş atıldı ve cam patladı. Eşim ve ben ne olduğunu anlamak için balkona çıktık. İlk önce doğalgaz patladı sanmıştım ama daha sonra karşıdaki inşaatta birinin gölgesini gördüm. Eşime hemen içeri girmesini söyledim. O kısacık zamanda oldu ne olduysa. Ben içeri girdim ama eşim giremedi ve sırtından vuruldu. Hemen eşimin başına gidip eşimi kucakladım. Benim bağırışlarıma Nuray çıktı, baba diye bağırdı ve o sırada kızım da vuruldu. Arka arkaya patlayan ateşin içinde buldum kendimi biranda. Sonra öğrendik ki kızımın eski nişanlısıymış gölgesini gördüğüm.” 



“BU EVİN HER YERİ KOCAMI VE KIZIMI HATIRLATIYOR” 



Cinayetin yaşandığı evde yaşamaya devam etmek, kızını ve eşini kaybeden Ayşe Çelik için cinayet anını sürekli taze kılıyor. “Bu evin içinde kızım devamlı gözümün önünde. Mutfağa girip yere bastığımda sanki eşimi eziyorum gibi geliyor. Hani eşim kanlar içinde yatıyordu ya o zeminde... Bakıyorum mutfağa, sanki hala kanlar içinde orada yatıyor. Aslında taşınmak istiyorum bu evden ama hala karar veremedim ne yapacağıma” diyor Çelik. 

Teselliyi yine ailesinde bulan Çelik, bu süreci onlarla beraber aşabildiğini şöyle söylüyor: “ Olayın üzerinden 9 ay geçmesine rağmen, hala evin zili çalınca kapıdan içeri gireceklermiş gibi geliyor. İlk zamanlarda zilin başında Hasan’ım, Nuray’ım diye bağırıyormuşum. Ben hatırlamıyorum tabi, yeni yeni kendime geliyorum zaten. Çoğu zaman kalbime bir ağrı giriyor. Evin direğine mi yanacaksın, evladına mı yanacaksın. Ama şükürler olsun 3 tane kızım ve torunlarım var, eğer onlar olmasaydı iyice delirirdim.” 



“TARİFİ İMKANSIZ BİR ACI YAŞIYORUM” 



Nuray ve Serdar Biberoğlu’nun nişanlılık ve sonrasındaki ayrılık döneminde Nuray’ın en yakınındaki isimlerden biri ablası Canan Binici. Olayı ilk duyduğu anı ve sonrasında yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Gecenin ilerleyen saatlerinde telefonuma gelen bir bildirimle katil Serdar Biberoğlu’nun Facebook’ta paylaştığı yazıyı gördük eşimle beraber. ‘Size söylemiştim, yapacağım…’ gibi bir garip bir yazı. O sersemliğimizle anlamaya çalışırken telefonum çaldı, annemin üst kat komşusuydu arayan. “Baban ve Nuray silahla vuruldu” dedi. Direkt aklımıza o yazı üzerine Serdar geldi. Annemin evine nasıl gittiğimi bile hatırlamıyorum. Gittiğimizde zaten olaylar gelişmiş, kardeşim tedavi için götürülmüştü. Babam ise evden battaniye ile indiriliyordu. Sadece ezan sesini duyarak kendime geldiğimi hatırlıyorum. O şoku çok uzun bir süre yaşadım.” 



Yakınlarını kaybetmiş ailelerde gözlemlediğimiz eğilimlerden biri olan ölümü kabulleneme durumu, Abla Canan Binici’de de kendini gösteriyor. Şöyle anlatıyor bu hislerini: “Gece uykusuzluklar, olmaması gerekirdiler, keşkeler, gidip gelişler çok fazlaydı. Çok karışık günler yaşadık, psikolojimiz alt üst oldu. Tarifi imkansız bir acı yaşıyorum. 9 ay doldu, hala inanamıyorum öldüklerine. Annemin evine geldiğimde sanki iştelermiş de, ben gidince eve gelecekler gibi hissediyorum. Atamıyorum bu düşünceleri. Ancak mezara gittiğimizde öldüklerini kabullenebiliyorum.” 



“TEHDİTLERİ BİZE SÖYLEMEDİ” 


Uyuşturucu bağımlılığı olan ve çeşitli suçlardan sabıkası bulanan Serdar Biberoğlu, Nuray’ı bir yıl boyunca tehdit etti. Öztürk bu şüphelerini şöyle açıklıyor: “Şimdi yeni yeni fark ediyorum ki kardeşimin farklı korkuları vardı. Bizimle paylaşmıyordu ama son zamanlarda davranışlarından anlaşılabiliyordu. Tehdit altında olmasına ve korkuları olmasına rağmen hayatını Serdar’a göre düzenlemek istemiyordu. ‘Artık hayatımdan tamamen çıksın, ben kendime bir hayat kurayım’ diyordu ama kardeşimi çok uyardım. Bittiğini düşündü, belki cahilliğine geldi ve tehditleri bize söylemedi korkuyla. Nişanlanma esnasında bile tehdit aldığını düşünüyorum. Çünkü uyuşturucu bağımlılığını öğrendiğimizde benim için uyuşturucuyu bıraktı demişti ama böyle olmadı. Birçok şekilde kandırılmıştı yani.” 



KORUMA TALEBİNDE BULUNMAK ÇOK ÖNEMLİ 


Nuray Çelik, eski nişanlısı Serdar Biberoğlu’ndan ayrıldıktan bir sene sonra öldürüldü. Bu süre içinde Nuray ve ailesi Serdar’dan şüphelenmemeye başladı ve Nuray kendisine yönelik tehditleri gizlemeyi tercih etti. Nuray Çelik’in ablası, Nuray için koruma talebinde bulunmamalarını şu şekilde açıklıyor: “Korunma talebinde bulunmadık çünkü kendisiyle olan konuşmalarımızda, ‘Serdar bana bir şey yapamaz, yapmaz, hayatımdan çıktı’ diyordu. Aradan zaman geçince biz de bir şey yapmayacağına inandık, unuttuğunu düşündük. Ama son zamanlarda belli ki bir korkusu vardı. Öldürüldükten sonra arkadaşıyla konuşma fırsatımız oldu. Takip edildiğini de düşünüyormuş.” 



Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu İzmir Temsilcisi Sanem Deniz Kural’a göre, caydırıcılık oluşması adına kadınların koruma için başvurması çok önemli. “Tüm kadınların yaşam hakkı mücadelesine katılmasının koruma kanununun etkin biçimde uygulanması için çok önemli olduğuna inanıyoruz” diyen Kural, koruma kararı elde etme sürecini şöyle açıklıyor, “Şiddete uğrayan kadın kardeşlerimiz öncelikle Aile Mahkemesi veya yaşadıkları yerleşim yerine göre polis, jandarma, valilik veya kaymakamlığa, bazı illerde var olan Baro Kadın Hakları Merkezlerine, Aile Bakanlığı'na bağlı Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri'ne başvurarak koruma kararı alabiliyor”. Sonrasında ise iş kolluk kuvvetlerine düşüyor diyor ve ekliyor, “Elbette kanunun uygulanmaması nedeniyle etkin bir koruma sağlanamıyor.” 



AİLELER, MÜCADELELERİNDE YALNIZ DEĞİL 



Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, 2004’ten beri kadın cinayeti mağduru ailelerin hukuk mücadelesine katılıyor. Platformun avukatlarından Aysu Yazıcıoğlu, müdahillik taleplerinin kabul edildiği davalara olan katkılarını şöyle özetliyor: “6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun eksiklikler içermekle birlikte, bizim mücadelelerimiz sonucu çıktı. Ancak uygulamada sorunlar yaşanıyor. Aileler ile birlikte hukuk mücadelesini yürütmemiz hem yaşanan acıların daha somut şekilde görülmesini sağlıyor, hem de davaların kamuoyu tarafından da bilinirliğini arttırıyor. Davaları birlikte yürüttüğümüz tüm aileler birbirleri ile ilişki içerisindeler ve hikayeleri benzer. Hem bizlerin desteği hem de diğer aileler ile ilişki içerisinde olmaları yalnız olmadıklarını hissettiriyor."