Gülsüm Kav, her hafta yazılarıyla grigazete.com'da
30.7.2014
Platform Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, her hafta yazılarıyla grigazete.com'da olacak. Bu haftaki yazısını sizlerle paylaşıyoruz.
Kadın kardeşlerimiz öldürülmesin
Türkiye’de uzun zamandır kadınların canları pahasına kendi hayatlarını seçme mücadelesi var.  Her gün kadınların yaşam hakkının ortadan kaldırıldığı somut olaylarda, kadınların boşanmak ya da ayrılmak istediği için, kendi hayatına dair karar almak istediği için öldürüldüğünü görüyoruz.
 
Kadınlar eğitim almak, çalışabilmek, toplumsal hayata katılabilmek, mutlu değil ise ayrılmak, istedikleri gibi giyinebilmek, istediği kadar çocuk doğurmak ya da doğurmamak, istemedikleri teklifleri reddetmek istiyorlar. Yani modern haklarını kullanmak istiyorlar.
 
Kadınlar olabilecek en sağlıklı şeyi; dünyalı olmayı istiyorlar.
 
Karşılarında ise eski Adem.  Hayatın gelişmesine erkek egemenliği ayak diriyor.
 
Birbirinden farklı erkekler farklı yerlerde ama benzer bir kurguyla, kadın öldürüyor. Kahvaltıyı hazırlayanı, aynı kahvaltıda bıçaklıyor. Çocuğunun annesini balkondan atıyor. Öldürüp araçla üstünden defalarca geçiyor.
 
Yaşadığımız erkek egemenliğinin çok uç bir biçimidir.
 
Ancak tarih kadınların canları pahasına kazandığı hakların çok örneklerini gördü; oy hakkı mücadelesi bile böyledir.  Bu mücadele sonucunda seçimlerde oy vermek de sorun yaşamıyoruz. Ama hayatımızı seçmek konusunda sorun yaşıyor hatta öldürülebiliyor isekbunu durdurmak için mücadele şarttır.
 
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu da böyle dedi ve yıllar içinde önemli bir mücadele biriktirdi. Çözüm yolları ve yeni imkânlar da biriktirdi. Buradan size seslenmem debunun parçasıdır;
 
Merhaba.
 
*
 
En sık sorulan soruyla başlayalım: Kadın cinayetleri arttı mı? Yoksa görünürlüğü mü arttı?
 
Hükümet, cinayetler ve şiddet artmadı, görünürlüğü arttı diyor. Gerçek şudur; bu görünürlük dahi ancak mücadele ile kazanıldı. Ayrıca artışı ilk telaffuz eden, son yedi yılda kadın cinayetlerinin %1400 arttığı açıklayan aynı hükümettir. İşte o meşhur verinin kaynağı, 2010 yılında dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, aile içi şiddetle ilgili soru önergesine verdiği cevaptır. Bu sözlerinin ardından kadın cinayetlerini durdurmak için büyük bir mücadele başlayacağını bilse belki de söylemezdi, herhalde bin pişmandır.
 
O vakitlerde tam da Münevver Karabulut’un öldürüldüğü günlerdeydik.  Hafızalarımızda ise bir kadının öldürülmesine dair Güldünya’nın hatırası vardı. Aklımıza “töre” saikıyla işlenencinayetler geliyordu. Öldürülen hep kadın oluyordu ama bu ölümler töre cinayetlerine hem benziyor hem de benzemiyordu. Yani doğrudan “töre” olmadan, kadınların da içinde yer aldığı bir aile meclisi kararı olmadan, sadece bir erkek tarafından verilen kararla öldürülüyordu kadınlar. Sevim hemşire, Ayşe Paşalı boşandıkları adamlar tarafından öldürüldüler.
 
Onların hayatını kaybetme şekli, çok acı oldu ama bize bir gerçeği gösterdi: Türkiye’de kadınlar korunmuyordu ve kadın cinayetleri için cezalar caydırıcı değildi.
 
*
 
Kadın cinayetleri gerçekten durdurulabilir. Ayşe Paşalı’yı ve nice kadın kardeşimizi öldüren şey çok temel birkaç görevin yerine getirilmemesidir. Çağımızda depremde bile daha azinsanın ölümü sağlanabiliyorsa, kadınlar da öldürülmeyebilir. Devlet kadınları korumak için seferber olmalı, alarma geçmelidir. Bütün olanaklar devletin elindedir ve başka pek çok durumda cömertçe kullanılabilen kaynaklar, kadınlar talep etiklerinde elbette kullanılmalıdır.Kadınların ödedikleri vergiler ölmelerini engellemek için yetmelidir.
 
İşte bunu sağlamak için kadın hareketinin 5 temel talebi var:
 
1.?Cumhurbaşkanı, başbakan ve meclisteki bütün parti liderlerinin kadına yönelik şiddeti kınaması
 
2.?6284 Sayılı Korunma Kanunun etkin uygulanması
 
3.?Ceza kanununda caydırıcı ceza
 
4.?Kadın Bakanlığı kurulması
 
5.?Cinsiyet ve cinsel yönelim eşitliğini esas alan yeni anayasa
 
Türkiye modernleştikçe, kadınlar daha fazla haklarını arıyor. Yani temelde iyi bir şey yaşanıyor, kadınlar daha fazla toplumsallaşıyor. Bu demektir ki, bu dönemde kadınlar desteklenip güçlendirilseler bambaşka iyilikte bir Türkiye’ye kavuşacağız.  Bu talepler bunun yolunu açacak.
 
Ve kadınların yaşam hakkına kavuştuğu bir ülkede, bütün toplum iyileşecektir.