Kahkaha atan kadınlar - Murat Belge
3.8.2014
Murat Belge'nin kadın cinayetlerinin gerçek analizine örnek teşkil eden yazısını paylaşıyoruz.

Kahkaha atan kadınlar

 
Bülent Arınç’ın birkaç gündür tartışması süren sözlerini ben bu partinin siyaset meydanına çıktığı 2002 yılından beri yaptığı en önemli siyasî beyanat olarak değerlendirdim. Önemli ve aynı zamanda “açıklayıcı”. Köklü bir geleneğe dayanıyor; ama aynı zamanda AKP’nin başında hükümet olduğu topluma nasıl bir biçim vermeyi tasarladığını da ortaya koyuyor.
 
Kullandığı kelimeler, o kelimelerin özetlediği dünya görüşü, değer sistemi yeni, özgün bir şey değil. Tersine, bir hayli eski. Ayrıca yaygın da. Bugün o şirketlerden biri anket yapsa, “Adam doğru söylüyor. Tabii kadın öyle davranmalı” diye cevap vereceklerin sayısının bayağı yüksek olacağını tahmin ediyorum. “Çoğunluk” olması da şaşırtmaz.
 
Bu muhafazakâr toplumun en muhafazakâr olduğu konu bu: kadınları disiplin altında denetlemek.
 
Bunun da yalnız Türkiye’de ya da yalnız Müslüman toplumlarda böyle olduğunu söyleyemeyiz. Kadın- erkek ayrımının dünyadaki ilk (büyük) işbölümü olduğu söylenir. Formülü erkekler lehine olan bir işbölümüdür. Her yerde üç aşağı beş yukarı böyle olmakla birlikte, Müslüman toplumları, “kitaba uygun” davranmakta daha gayretli oldukları için, bu alanda da “Şu olacak, bu olmayacak” türünden yığınla kayıt kuyut geliştirmişlerdir. Kaç/ göç gibi âdetlerle bu toplumsal cinsiyet konusunu her an görülür/ hissedilir bir ayrım haline getirmişlerdir.
 
Modernleşme süreci hayatın her alanında etkilerini hissettirdiği için zor bir süreçtir. “Değişmek”, dünyanın en zor işidir. Ama bu zorluğun en zor kısmı gene kadın- erkek hayatında ortaya çıkar. Bir erkeğinkine karşı ancak iki kadının tanıklığı geçerli sayılırken, kıza kalacak miras erkeğe kalacağın yarısıyken, bütün o tesettür kuralları vb. birdenbire kadın- erkek eşitliği diye bir icat çıkması, büyük bir şok olmuştur. Halen de sindirilememiş bir şeydir bu. Dolayısıyla elbette “siyasî” bir olaydır. Kadınların oy hakkı elde etmesi, kadınların eşit işe eşit ücret talep etmesi, daha pek çok şey talep etmesi, bu eşitliği veri kabul eden zihinlerin başımıza getirdiği belâlardır. Sıradan erkek, henüz, karısını hangi durumlarda döverse haklı olacağının hesabını yapma aşamasında --oraya kadar gelebildiyse. Bütün bu kadın cinayetleri de son analizde bu kaynağa indirgenebilir.
 
Onun için Bülent Arınç’ın sözleri en önemli siyasî beyanat. “Bizim partimizi sürekli iktidarda tutun, bu toplumun uğradığı büyük tahribatın verdiği hasarı gidermeye çalışalım. Okullarımızı buna göre yeniden yapılandıralım, gerekli ve faydalı başka kurum, ne gerekiyorsa onları da kuralım. Böylece, edepli, iffetli bir toplum meydana getirmeye çalışalım. Siz bizi seçmeye devam edin, biz evelallah bu işleri yaparız. Orada burada kah kah gülen, serbest serbest hareket eden kadınları zapturapt altına alırız. İçkiyi yasaklarız. Hep beraber iftar ederiz... vb...”
 
Bu kapıyı bir süre önce Tayyip Erdoğan aralamıştı. Kazandığı üçüncü seçimle, artık açma vaktinin geldiğini düşündüğü kanısındayım. Her Müslüman toplumda olduğu gibi burada da bu özlemleri hep duyagelmiş bir çekirdek grup olduğu kesin. Ama oranı, etkileme alanı ne kadardır, onu çok iyi bilmiyoruz.
 
Varlıkları şüphe götürmeyen bu kesimin bizim korktuğumuz, onların da umduğu kadar kalabalık olmadığı kanısındayım. Ama, sonuç olarak, bugün Türkiye’de hayatın her alanında süregelen ve epey de süreceği anlaşılan bir mücadele var. Mücadelenin konusu “Nasıl yaşayacağız” sorusu olunca, bunun her köşe bucağa yayılması da doğal.
 
 
 

  • YAZAR
  • Editor