Kadın mücadelesi verenlerden Başbakan'a cevap
Kabataş’ta yaşanan olaylarla ilgili Başbakan Erdoğan her gün yeni bir açıklama yapıyor. En son geçtiğimiz kadına yönelik şiddete değinerek, sokak ortasında boşanmak istediği eşi tarafından bıçaklanan Şirin öğretmene atıfta bulanarak, “böyle adalet olmaz. Karakolun bir kapısından girip bir kapısından çıkıyorlar” diyen Başbakan, ne vaat ettiği gibi Şirin Öğretmeni hayatta tutmak için harekete geçmişti, ne de bir daha kadına yönelik şiddete değinmişti. Bugünkü açıklamasında da Kabataş’ta yaşananların koşulsuz kabul edilmesini gerektiğine halkı ikan etmek için “kadının beyanının esas” alınması gerektiğini vurguladı. Başbakan’ın açıklamalarını Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel temsilcisi Gülsüm Kav ile değerlendirdik.
Başbakan neredeyse feminist olacak
Gülsüm Kav şunları söyledi: “Başbakan bugün "Kocasından şiddet gören kadın, iddiasını ispat etmek için elinde kayıtla mı gelecek? Sokakta kurşunlanarak öldürülmüş kadın, cesedinin yanına görüntü kaydı mı koyacak” diye sordu. Kabataş konusu, başbakanı neredeyse feminist yapacak; kadın ve şiddet söz konusu olduğunda meğer ne kadar da beyanı önemser imiş, kadını ispat yükünden kurtarır imiş demek isterdik ama durum bu değil. On iki yıldır, hiçbir hükümet döneminde görülmediği kadar kadının varlığına ve haklarına saldıran, daha 1 gün önce, ona böyle soruları sormayı öğreten kadın mücadelesine hiddetlenerek “şiddet söz konusu olunca, aslan kesilenler nerede?” diye fırça atan başbakan, şimdi kadın hakları savunuyor öyle mi?”
Başbakan’ın bunları söylemeye hakkı yok
Kav, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak takip ettikleri davalardan da örnekler vererek, Başbakan’ın aynı hassasiyeti tüm kadınlar için göstermediğine dikkat ekti. Kav: “Başbakanın cinsel saldırıya ve şiddete uğrayan, öldürülen kadınları ağzına almaya hakkı bile yok. Haziran ayında, aynı tarihlerde bugün davası görülen Muhterem Göçmen ölümden kurtulmak istediğinde “bütün polisler Gezi’de” denilmiş, ertesi gün Muhterem öldürülmüştü. Haziran’dan önce ve sonra her gün kadın kardeşlerimiz öldürüldü. Platformumuz yılar boyunca başbakanı, Türkiye’de kadınların en büyük acısı olan kadın cinayetleri konusunda açıklama yapmaya çağırdı. Hep sustular, ölümleri seyrettiler. Şimdi sokakta kurşunlanarak öldürülmüş kadınları ilk defa ve böyle ağzına almaya hakları bile yoktur. Bu öldürülen kadın kardeşlerimizin ailelerine ve tüm kadınlara karşı çok büyük bir ayıptır, ayıp” dedi.
Her kadın için Kabataş kadar hassas olsun
Kav, Başbakan’ın açıklamalarındaki çelişkiye dikkat çekerek şunları kaydetti: “Ama madem bu kadar hassaslar şiddet konusunda, o zaman öyle sözünde anıp geçmek olmaz şiddete uğrayan kadınların, her biri için Kabataş için yaptırdığı kapsamlı inceleme araştırma yapılsın”
Başörtüsüz olunca şiddet mübah mı?
Kav sözlerine şöyle devam etti: “Başörtülü öldürülmüş olan kadınlar da var, yakınları da var. Ve başörtüsüz olunca şiddet mubah mı? Örtüsüz olunca “Fürûat mı” başbakan için? Yani örtülü, örtüsüz bütün kadınların uğradıkları her tür şiddet aynı biçimde gündemde tutulsun o zaman.
Bakanlık önce yasamızı geçirmeli
Kav Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığını da eleştirerek şunları söyledi: “Aile Bakanlığı Kabataş konusunda davaya müdahil olacakmış, olmayan bir dava yerine son derece net ve olmuş olan, öldürülmüş olan kadınların davalarına müdahil olsun mesela.
Başbakan madem şiddete bu kadar duyarlı, Meclis’e sunmuş olduğumuz, aylardır orada bekleyen kadına şiddet ve cinayet konusunda caydırıcı ceza teklifimizi yasalaştırsın mesela”
Halk inanmıyor artık
Kav, bu hafta Samsun ve Düzce’de halk tarafından kurtarılan kadınları da anımsatarak sözlerini şöyle tamamladı: “Yani başbakan önce şiddete uğrayan bir kadını ağzına almaya hak kazansın da ondan sonra bakalım ne diyor. Şu anda kendini sihirbaz sanıyor; olmayan şeyi-Kabataş olayını - var etmeye, olan şeyi -para dolu ayakkabı kutularını - yok etmeye çalışıyor illüzyon ile. Bu toplum buna inanır mı? İnanmıyor, ayrıca artık devletin yapmadığını yapıyor; bu hafta kadınları şiddetin elinden halkımız kurtardı, gerçek anlamda kadın cinayetlerini durdurdu”
Konya’da öldürülen Yadigar’ı hatırlattı
Öldürülen Muhterem Göçmen’in kız kardeşi Çiğdem Evcil ise, öldürülen tüm kadınları hatırlatarak şunları söyledi: “Bir tane kadını alıyor, “çocuğunun yanında benim türbanlı bacım tartaklandı” diyor. Onu her türlü inceliyor, araştırıyor. Hadi Muhterem Göçmen’i bir kenara bırakın, diğer kadınları bırakın daha bir ay önce bir kadın ceza evi önünde çocuğunun gözü önünde deşildi, kurşun yağmuruna tutuldu. O zaman niye çıkıp böyle bir açıklama yapmadı. Sonuçta o da bir insan. Bu ülkenin evladı, bu ülkenin kadını. onun için de diyebilirdi: “benim bacım ulu orta, göz önünde, ceza evi önünde, o kadar güvenlikli ortamda, çocuğunun gözü önünde kurşuna dizildi, şiddete uğradı.” Diyemiyor, şiddet uğrayan kadınların hiç birini sahiplenmiyor. Bir tane kadın tartaklandı, ki öyle bir şey zaten belirlenmiş ortada yok, bunun arkasında durup, bir de bakanlık olarak müdahil olup davasına katılıyorlar.”
Ocak ayında 27 kadın öldürülürken neredeydin?
Evcil sözlerine şu soruları sorarak devam etti: “Bugün işte yine açıklama yapmış: “Kadınlar sokak ortasında bıçaklanıyor, kadınlar sokak ortasından öldürülüyorlar.” Geçen sene 300’ün üzerinden kadın öldürülürken neredeydi? Ocak ayında 27 kadın öldürülürken neredeydi?”
Başbakan’ın bacısı olmam
Evcil, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun kızkardeşi Muhterem Göçmen için adalet ararken yanında olduğunu kast ederek sözlerini şöyle bitiriyor: “Bugün illa bir tane türbanlı kadın yalan beyanla ortaya çıktı diye kadınlar yeni mi aklına geldi? Demek ki hepimiz türbana gireceğiz. Zaten bunu istiyor. O zaman belki koruyacak. Ben türbanlıyım ve onun bacısı olmak istemiyorum. Çünkü benim toprağın altında yatan bir sürü bacım ve arkamda benim bacım dediğim, sahiplendiğim insanlar var. Onun bacım dediği zaten pinponlar. Onlarla bacılık yapmaya devam etsin.”