Literal Affairs: Her 40 Saatte Bir Kadın Öldürülüyor
2.3.2014
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, Literal Affairs Blog'unda, Alican Kozoğlu'nun sorularını yanıtladı. Röportajı sizlerle paylaşıyoruz.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, 2010 yılında pek çok farklı kuruluştan kadının bir araya gelmesiyle bir araya gelmiş. 4 yıldır sayısız davanın peşinde ve tarafı olan platformun kurucularının hepsi uzun zamandır kadın hareketinin içinde olan insanlar. Böyle başlıyor sözlerine Gülsüm Kav, Galatasaray’da bu röportaj için bir araya geldiğimizde.

 

Kav, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun temsilcisi, sırf geçen hafta 4 farklı şehirde dava takibi yapan, bir yandan da hekimlik görevini yerine getiren bir kadın. Kadınların Türkiye’de katledilmesinin bu kadar cezasız kalması, erkek egemen sistemin bir canavar misali yaşam hakkına tecavüz etmesi, her aklı başında insanı etmesi gerektiği gibi, Kav’ı yıllar boyunca rahatsız etmiş. Kırılma noktası ise, 2004 yılında akrabası tarafından tecavüze uğrayıp hamile kaldığı için aile kararıyla öldürülen Güldünya Tören cinayeti olmuş. O günden bu yana aktif olarak kadın cinayetlerine karşı durmak adına kendi payına düşeni yapmaya başlayan Kav, platformun kuruluşundan sonra takip ettiği ilk cinayet davasının yine tüm ülkede büyük ölçüde tepki gören bir cinayet olduğunu söylüyor; Münevver Karabulut cinayeti.

 

“Münevver Karabulut cinayeti ile Türkiye’de hayat hakkı meselesinin artık hak ettiği önemle gündeme getirilmesi gerektiğini düşündük. Bunu görev bilen bir platform olmalı dedik. Kadın hareketinin tüm öğelerini birleştiren bir platform olabilmek için bir süre beklemek gerekti. Çok sayıda kadın kuruluna, siyasi partilerden kadınlara ve sendikalara öneriler götürdük. 2010 yılında bir araya geldiğimizde takip ettiğimiz ilk dava Münevver Karabulut oldu.”

 

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun hedeflerinden biri, bu cinayetlerin kitlesel iletişim araçları ile kamuoyuna duyurulması, cinayetlere karşı bir algı yaratmak. Buna rağmen Kav, Münevver Karabulut cinayeti davası ile alakalı medyanın kullandığı dilden çok rahatsız olduklarını söylüyor. “Davanın ele alınış biçimi bizi çok rahatsız etti. Ortada genç bir insanın testereyle parçalanıp öldürüldüğü bir cinayet varken olayın magazinsel boyutu; kurbanın katille olan ilişkisi, telefon mesajları ön plana çekildi. Bundan çok rahatsız olduk. Kadın kuruluşlarından birisi çıkıp bu soruna dikkat çekecek mi diye bekledik ama kimsenin bir şey söylememesi, medyanın magazinsel söyleminin kabul görmesi ayrıca rahatsız edici oldu” diye ekliyor.

 

Kav, platformun kadın cinayeti gerçeğini bu biçimde kabul etmeyişi, ardındaki gerçeği arayan çalışmaları sayesinde bugün geleneksel medyada bir değişiklik yaşandığını söylüyor. Dünya görüşü ne olursa olsun her kesimin gazetesinde kadın cinayeti tabirini kullanmak zorunda olmasını, haberlerin üstünün örtülmemesini buna bağlayan Kav, kadın cinayetlerinin sadece adli bir mesele ya da bir üçüncü sayfa haberi olmadığının altını çiziyor.

 

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu takip ettiği davalarda verilen cezanın ağırlaştırılmış müebbet olmasını hedefliyor; bunun için çalışıyor. Çünkü ceza müebbet olduğunda katil ceza indirimi alabiliyor, aflardan yararlanabiliyor böylelikle ceza etkisiz kalıyor. Bir başka insanın yaşama hakkına kast edecek kadar insani kavramlar dışına çıkmış biri gerçekten alacağı cezayı hesaba katıyor mu? Cevap evet. Kav, cinayet sonrası yapılan delil taramalarında bunu kanıtlayan olgulara rastlandığını söylüyor. 7 Aralık 2010’da tecavüze uğradığı ve şiddet gördüğü eski eşi tarafından 11 yerinden bıçaklanarak öldürülen Ayşe Paşalı’nın cinayet davasının ardından katilin bilgisayarında yapılan delil taramasında katilin TCK’yı ve alacağı cezaları araştırdığı ortaya çıkmış.

 

“Bu bizim için çok önemli bir örnekti; TCK için ek madde önerimiz böyle gelişti. Çünkü cinnet vari bir durumun yaşanmasıyla gerçekten nadir karşılaşılıyor. Ben geçen dört senede sadece bir tane gördüm. Bunun dışında yaşadığımız tipik, tekrarlanan olgular var; cinayeti tasarlama ve cezayı araştırma. Duruşma süreçlerinde de kanıtlayabiliyor bu; bütün katiller ya iyi hal indiriminden, ya pişmanlık indiriminde, ya akıl sağlığının yerinde olmayışından elde edilen indirimden ya da en haksız indirim olan haksız tahrik indiriminden faydalanmaya çalışıyor.”

 

Cezaların göze alınabilir olması kadını daha öldürülebilir kılıyor. Hem metropollerde hem de küçük illerde dava takibi yapan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, kadın öldüren erkeklerin hepsinin aynı sebepleri öne sürdüğünü aynı cümleleri kullandığını söylüyor. Soyut bir kavram gibi gelse de, Kav “erkek egemenliği” kavramının sistemli bir biçimde, ortak bir örgüye dayanarak kadınları öldürdüğünü görmenin mümkün olduğunu düşünüyor. Kadınlara pek çok ülkeden daha önce seçme ve seçilme hakkının verildiği Türkiye’de kadın hayatı ile ilgili hakları çok zayıf yaşıyor ki erkek gözünde öldürülebilir bir konumda. Töre cinayetleri konusunda cezanın arttırılmasının ardından oranların düştüğüne dikkat çeken Kav, TCK’nın ilgili maddelerinin değiştirilmesi ile kadın cinayetlerinin genelinde benzer sonuçlar elde edilebileceğini de sözlerine ekliyor.

 

“Türkiye’de erkeklerin kadın öldürmeyi akıllarından geçiremeyecekleri ağırlıkta cezalar getirilmeli.”

 

Kav, şu anda mecliste bekleyen bir ek madde önerileri olduğunu söylüyor. “Cinsiyet ve cinsel yönelim sebebiyle, bu temelde işlenen cinayetler de ağırlaştırıcı sebep sayılsın, bir tür insanlık suçu kapsamına alınsın diye uğraşıyoruz. Bunun da peşindeyiz. LGBTT örgütleri tarafından da yürütülen çalışmalar var” diyor ve ekliyor “Son pakette beklediklerimiz olmadı.” 

 

Platform, LGBTT örgütleri ile birlikte de çalışmalara imza atıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu için kadın tanımı nedir sorusuna kişinin beyanın esas alındığını söyleyerek yanıtlayan Kav, cinsiyet yönelimini görünmez kılmadan, öldürülen transseksüellerin cinayetlerinde de taraf olduklarının bilinmesini istiyor. Kav’ın gözünde cinsel yönelimi görünmez kılmak insanların bireysel haklarına saygısızlık etmek anlamına geliyor.

 

Ülkede Ocak ayı itibariyle her 40 saatte bir, bir kadın öldürülüyor. Bu kadınlar erkek egemenin kendilerine dayattıklarını kabul etmedikleri, haklarını kullanmak istedikleri için öldürülüyor.“ Bugünlerde Türkiye’de öldürülen kadınların kendi hayatlarını belirleme savaşında can verdiklerine inanıyorum. Bu nedenle bu çok has bir feminizm konusu ama Türkiye’de feminizm buna gerekli önemi vermiyor” diyor Kav.

 

Cinayet ile yaşam hakkı elinden alınanların hakları için savaş veren kadınlar oldukları düşünülünce mağdur bir dilin, bir söylemin kullanılmasını düşünmek bile doğru değil. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu mağdur siyasetinin içinde kaybolup gidecek söylemler üretmiyor. Mücadelenin mağdur diliyle kurulmaması gerektiğine inanıyorlar. “Toplum sonsuz mağdur Adalet ve Kalkınma Partisi’nden zaten bıkmış durumda” diyor Kav “Ajitasyon duymak istemiyor kimse.” Bunun yerine, net bir söylem peşinde platform; yaşam hakkı ihlalini durduracağız diyorlar sade bir şekilde.

 

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, İstanbul’da 9 Mart’ta saat 12.00’de, Kadıköy’de tüm kadınları sokağa davet ediyor.