Temsilcimiz Gülsüm Kav Yarın Haber'e konuştu
Platformun da isminden yola çıkarak, nedir kadın cinayetlerinin sebebi? Özetleyebilir misiniz?
Türkiye’de kadınların bugün somut sorunu, kelimenin tam anlamıyla bir “hayat” meselesi olan kadın cinayetleridir. Kadınlar, her gün, modern bir hakkını kullanmak istediğinde bir erkek tarafından o erkeğin kararıyla öldürülüyor. Töre söz konusu olmadan da cinayet işlendiğini, bunun herhangi bir adli olay değil kadınların ezilmesi ile ilgili bir politik konu olduğunu anlatmak, gerçeği ortaya çıkarmak için “kadın cinayeti” terimini özellikle ismimizde de kullandık. Bunun önemli sonuçları da oldu: artık “ihtiras”, “aşk”, “kıskançlık” cinayeti ya da bir kendini kaybetme anı olarak ele alınıp gerçeğin üzeri örtülemiyor. Ve cinayetleri durdurmak için kuvvetli bir kadın mücadelesi var.
Sebepleri konusunda ise birkaç çelişik şey iç içe yürüyor; toplumsal ilerleme ve kentleşmeyle birlikte kadınlar için de olumlu değişiklikler oluyor; kadınlar modern haklarını daha fazla arıyorlar. Örneğin metropollerde yaşayan kadınlarla yapılan araştırmalarda, kadınların -özellikle genç nesillerde- geleneksel evlilik yerine evlenmemeyi ya da flört ederek evlenmeyi seçtiği, en büyük hayalleri sorulduğunda “ekonomik bağımsızlık hayalinin” önde geldiği görülüyor. Kadınlar daha fazla eğitim aldıkça ve çalıştıkça, alışverişe, gezmeye gitme özgürlükleri artıyor, vazgeçilmezleri sorulduğunda “aile ve çocuklar” cevabı yanında “ özgürlük ve insan ilişkileri” cevabı yükseliyor. Giderek daha fazla kadın ve genç kuşaklar ideal kadını “iş kadını” olarak tanımlıyor, siyasete aktif katılmak ve aday olmak istiyor, partilere üye oluyor, örgütleniyor. Kadınlar artık sadece kendi ailelerin değil, “büyük şehirlerin” bir parçası oluyor, büyük çaplı aidiyetler kuruyor.
Erkek egemenliğinin hakim olduğu koşullarda, bütün bunlar erkeklerin çıkarlarıyla çelişiyor. İktidarını, gücünü ve çıkarlarını kaybedeceğini düşünen erkekler, kadınların hak arayışına ayak diriyor. En sık “boşanmak ya da ayrılmak istenen ya da reddedilen erkek” cinayet işliyor. Ama kadınlar, ucunda ölüm olduğunu gördüğü halde kendi kararından, hayatını ele almaktan geri durmuyor, vazgeçmiyor. Kadın cinayetlerinde, bir tür hayatını seçme hakkı ve büyük insanlığın parçası olma uğruna ölüm söz konusudur diyebiliriz. Modernleşmenin ilerlediği, kadınlarında bundan payını alma mücadelesi verdiği bu tarihsel dönemi, kadınlar lehine politikalar uygulayan özgürleştirici bir siyaset yönetiyor olsa, kadınlar ve bütün bir toplum için çok olumlu sonuçları olacak. AKP ise kadınların varlığına ve haklarına saldıran siyasetiyle erkeklere cesaret kazandırıyor ve bunun sonuçlarını yaşıyoruz.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu birçok kez Meclis’e milletvekilleriyle görüşmeye, Meclis önünde eylem yapmaya gitti. Bir yasadan bahsediyorsunuz sürekli. Nedir bu yasa?
Kadın cinayeti davalarında devreye giren Ceza Kanununda da çok önemli bir boşluk var. “Kadın Cinayeti” hala yazılı hukukta yerini almış değil, davalar “kasten adam öldürme” maddesiyle görülüyor. Biz, fiilen elde ettiğimiz “kadın cinayeti” teriminin adıyla tanımlanmasını ve “töre cinayetlerinde” olduğu gibi ağır ceza verilmesini istiyoruz. Cinsiyeti ya da cinsel yönelimi nedeniyle öldürmek, insanlık suçudur. İndirimlerin devam ediyor oluşu, bu insanlık suçunun devamına ve kadınların hayatını kaybetmesine yol açıyor. Bu noktada, Türkiye’nin dört bir yanında takip ettiğimiz onlarca dava deneyimine yaslanarak hazırladığımız TCK Ek Madde önerimiz var. Esası kadın cinayetlerinde ve cinayete giden şiddet sürecinde – tehdit, yaralama, hürriyetinden alıkoyma gibi- caydırıcı cezaya dayanıyor. İlk kez 25 Kasım 2013’te Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde Meclise götürdük, gündeme gelmesi için uğraşıyor idik. Yeni yargı paketinde çocuk ve kadına yönelik suçlarda düzenleme olacağı açıklanınca kalktık ailelerle beraber tekrar meclise gittik, teklifimizi yeniden sunduk, tüm partilerle ve konuyla ilgili iki komisyonla görüşmeler yaptık, her görüşmede ne kadar haklı olduğumuz teslim edildi, ailelere sözler verildi. Paket Adalet Komisyonunda görüşülürken de toplantıya avukat arkadaşımız katıldı, önerimizi yeniden sundu, bu kez sadece dinlediler ve hala bir cevap yok. Dolayısıyla şu anda gündemde, hem evrensel hukukun gereğini hem öldürülen kadınların ailelerine verilen sözlerin yerine getirilmesini sağlayacak bir bizim madde teklifimiz, bir de AKP’nin yeni yargı paketi var. Hedefimize ulaşana dek eylemlerimiz de devam ediyor.
AKP, kadın ve çocuk cinayetlerine çözüm getirmeye göz kırptı daha önce. Sizin önerdiğiniz teklif ile bu bahsettiğimiz paket arasında ne gibi bir fark var?
Mecliste görüşülmeye başlanan AKP’nin yeni yargı paketinde birbirileriyle alakasız ve torba kanun şeklinde birçok madde var ama kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet ve önerdiğimiz bir tek cümle bile kendine yer bulamıyor. Üstelik kapıyı çocuklarla açtılar ama kamuoyunun baskısıyla kadınları da içereceğine dair vaatlerde de bulundular. Sonra AKP yine bildiğini okudu; pakette kadının adı yok, çocuklarla ilgili suçlarda ise muhafazakâr bir yaklaşım var. Ayrıntılı hukuki değerlendirmeyi, kadın cinayeti davalarına emek veren avukat arkadaşlarımız yaptılar, daha etraflı orada da görebilirsiniz.
Tabii yasa önemli, ama uygulanması da aynı derecede önemli. Karşılaştığınız örneklerden de yola çıkarak, kadınlar için çıkan yasaların uygulamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Doğru, yasal kazanımlardan sonra da uygulanması için mücadele başlıyor. Kadına yönelik şiddet siyasal bir mesele, biz de ancak örgütlü ve siyasal mücadele ettiğimizde haklarımızı elimize alıyoruz. Örneğin korunma konusu. 6284 sayılı yasaya göre, kadının şiddet gördüğü ve tehdit edildiği durumda, devlet gereğinde koruma memurlarıyla, gereğinde sığınma evlerinde ve çok sayıda önleyici tedbir ile korumakla yükümlü. Ama yayınlanmasında çok emeğimiz olan bu yasa uygulanmıyor, kadınlar ya evlerine geri gönderiliyorlar, ya da koruma kararı “kağıt üzerinde kalıyor”. Polis çağrıldığında gelmiyor, gelse erkek ile ahbaplık ediyor, sığınma evi bulunamıyor ya da şartlar çok kötü oluyor, kimlik bilgileri gizliliği gibi çok özel tedbirlerde bile skandal hatalar yapılabiliyor, kadınlar koruma altındayken bile öldürülebiliyor. Oysa bütün imkânlar devletin elinde ve kadınların da o kamu kaynaklarında alın teri var. Çalışmasa bile evde suyu, elektriği kullanırken bile ödediği vergiler var. Kadınların ödediği vergiler, hayatlarını kurtarmaya da elbette yetmelidir.
Peki AKP neden kadınların haklarını vermek istemesin? Sizce niçin kadına şiddete ve kadın cinayetlerine yönelik bu önlemleri almıyor?
Çünkü siyasal olarak eşitliğe de, kadın haklarına da tahammülü yok. “Aile” üzerinden siyaset yapıyor, ayrı bir özne olarak görmediği kadınlara sadece oy ve çocuk istemek için sesleniyor. Oysa kadın cinayetlerini kınamadan, aileyi de koruyamıyor. AKP döneminde kadın cinayetlerinin arttığı, ailelerin de perişan olduğu, son on yıla ve somut olgulara baktığımızda açıkça görülüyor.
Halkına yumruk atan bir başbakan, tekme atan bir danışman varlığında, kadına yönelik şiddet biter mi? Soma’da olduğu gibi toplumun bir acısını çözmeyi öneren teklifleri dikkate almamanın nasıl bir açıklaması olabilir? Başka her durumda alınabilen A’dan Z’ye tedbirler neden kadınlar için alınamıyor? Çünkü AKP, kadınları, ölümleri, aileleri, halkın dertlerini hiç önemsemiyor. Açıkça ortaya çıkmış olan başka motivasyonları var. İnsan hayatını değil, parayı ve koltuğu önemsiyorlar.
AKP’ye kadınların daha çok oy verdiği gibi bir istatistik de var. Bu çelişkiyi nasıl okuyorsunuz?
AKP hem kapitalizmi ilerletmeye mecbur hem de bunun kadınlar için yarattığı kendi kafasına yatmayan sonuçları istemiyor. Sorunu binlerce yıllık geleneğe yaslanarak aşmaya çalışıyor. Kadınların durumlarındaki önlenemez modern değişimi, “emperyalist batının bir oyunu”, “yozlaşma” olarak suçlayıp, her şeyin alt üst olacağı korkusu yayarak kendi muhafazakarlığını avutucu bir çare olarak sunuyor. İşlerin karışması, zor bela kurulan bir “düzenin bozulması” korkusu, daha zor da olan kadını var olanı korumaya itiyor. Bu sadece bir “yanlış bilinç” değil, maddi temeli var. Kadın her istikrarsızlıkta, erkekten çok daha farklı ve ağır bir fatura ödüyor, bu yüzden güvene daha çok ihtiyaç duyuyor. Değişen şeyler karşısında, kadın için telafi edici hiçbir yeni şey olmadığı durumda eskiye sarılıp korunmaya çalışabiliyor. Arkasında yüzyılların ezileni olmak var, ekonomi var; aile bütçesinden sorumlu olmak var, enflasyon artmasın isteği var, var da var. Burada asıl soru, kadınların umudu olan bir kadın kurtuluş hareketini ve AKP’ye karşı güçlü bir siyaseti bizim nasıl sağlayacağımız. Sadece bize benzeyen kadınlar için değil, toplumun çoğunluğunu oluşturan kadınlar için derde deva olup bir güven verebilmek bizim asıl konumuzdur.
İktidarın yanında muhalefetin de kadına şiddeti ve kadın cinayetlerini nasıl ele aldığı önemli. Kadın cinayetleri konusu yeterince sahipleniliyor mu? Platform çalışmalarına dahil olan muhalif yapılar kimler?
EHP’li kadınların yaptığı geniş çağrıya cevap verenlerle kurulan platformun “çatı” niteliğinde bir kadın örgütü olması önemliydi. Bu noktada çok değişik ittifaklar ve her kesimden bireysel katılan birçok kadın kardeşimizle bir araya gelebildik. Türkiye’nin değişik bölge ve illerinde CHP, ÖDP, BDP gibi siyasi partilerin yanı sıra, KADER, Demokratik Özgür Kadın Hareketi, İMECE, Kadın Emeği Derneği ve yerel bazı kadın kurumlarıyla, Siyah Pembe Üçgen gibi LGBTİ örgütleriyle, DİSK, Eğitim Sen gibi sendikaların kadın komisyonlarıyla ortak dava takibi ve eylemler yapıyoruz. Konya’da Baro aracılığıyla muhafazakâr kesim dava eylemimize, MHP’li kadın vekiller imza çalışmamıza katılabiliyor. Herkese açık çatı niteliğinde mücadeleyi sürdürüyoruz. Buluşamadıklarımız da var, bu da kadın politikasındaki farklılıklar düşünüldüğünde olabilir bir şeydir. Önemli olan kadınların her gün can veriyor olmasının, kadın hareketinin gündeminde olabilmesiydi. Çünkü uzun süre toplumun gündeminde olan şey, kadın kurumlarının gündeminde yer almadı. Yıllardır olmayan nihayet bu sene 8 Mart’ta oldu; miting alanlarında, kürsülerde, her yerde, ortak biçimde kadın cinayetleri gerçeği dile getirildi, protesto edildi, uğruna mücadele sözü verildi. Bugün yasa tartışmalarında da kadın cinayetleri sahipleniliyor, olumlu gelişmeler var, devamının gelmesini diliyorum.
Şöyle bir düşündüğümüzde AKP döneminde bile mücadele ederek haklar kazanabildik; kadınlarla ilgili bazı iyileştirmeler yapmak zorunda kaldılar. Koruma kanunu yenilendi, kadınların soyadını seçmesi düzenlendi, başörtülü kadınların kamusal alanda var olmasını kısıtlayan yasak kaldırıldı vb. Bugün ise haklarımıza kavuşabilmek için AKP’yi geriletmeye, kadın katili bir cumhurbaşkanı olmasını önlemeye mecburuz. Gezi Direnişinde bu kavrayışın en üst örneğini gördük. Ardından gelen her AKP saldırısına anında yanıt veren eylemler önemlidir. Birlikte bastırır isek, kadınların öldürülmediği bir Türkiye mümkün olacak.