Kadının Seçme Hakkı
17.9.2014
Melda Şener'in Zete'de yayınlanan yazısını paylaşıyoruz.

Bu yazının başlığı sizi yanıltmasın. Bu yazı, gıyabında sanki varmış taklidi yaptığımız bir anayasal düzende, siyasi hak ve ödevlerden olan seçme ve seçilme hakkından kadına düşen payı konu etmiyor; zira bu farklı bir yazıda başlı başına irdelenecek bir konu. Bu yazı, bir kadının insan oluşundan sahip olduğu akıl, mantık, duygusal zeka ve bilumum karakteristik özelliğiyle yapacağı tercihleri konu alıyor. Daha da önemlisi bu yazı, bir önceki cümlede çok doğal şekilde okuduğunuz tercih yapma fiilinin nasıl bir kadının hayatına mal olduğunu anlatıyor.

 
 
31 Mayıs 2013 günü pek çoğumuz bir seçim yaptık. Önceden seçimini yapanlar bunu görünür kılmak için harekete geçti. Sokaklara döküldük. Bize uzaktan bakıp “Deli bunlar, iki ağaç için ne haldeler” dediler. Halbuki bizi sokaklara döken, üzerimize çöken baskı, sesimizi boğan o üslup, elimizi ayağımızı bağlayan uygulamalardı; biz hepimiz özgür yaşamak istedik, bunu seçtik ve bu yüzden sokağa çıktık. Peki sonra ne oldu? Seçimimizi kabul etmediler, bizi gaza, suya, copa boğdular. Günler geceler direnmekle, boğulmakla, mücadeleyle geçti. Keşke hiç bilmeseydik sizi dediğimiz, artık ciğerimizin bir parçası olan insanlar geçti hayatımızdan. Her birinde biraz daha öldük, biraz daha öfkelendik ama yetişip onları geri getiremedik.
 
Kısacası biz bir seçim yaptık ve bizi vurdular arkadaşım.
 
 
Gelin, size buna çok benzer başka bir sahne göstereyim, film bir hayli tanıdık:
 
 
Bir kadın var karşınızda ve bir seçim yapıyor. Bilerek ya da bilmeyerek (hiç önemli değil) içine sürüklendiği hayattan daha iyisini başarabileceğini hissediyor. Kendine değer vereceği, saygı duyacağı bir hayat yaşamak ve bu hayata kendine layık gördüğü insanları almak istiyor. Baskı gördüğü, sesinin şiddetle boğulduğu, elinin ayağının çaresizlikle bağlandığı bu hayatı artık kabul etmiyor, tercih etmiyor, istemiyor. Sonunda bir gün bir seçim yapıp köprüleri yıkıyor, özgürlüğe adımını atıyor, bugün onun 31 Mayıs’ı adeta. Ve sonra bu seçimi yaptığı için onu vuruyorlar. Birden bire. Sokakta, yatak odasının ortasında, minibüste, çalıştığı dükkanın önünde, kaçtığı sığınma evinin kapısında, dünyadaki her şeyden sakındığı çocuğunun gözleri önünde.
 
 
Ali İsmail’in ismini bilmeseydik de yaşasaydı diyoruz ya, içimiz yanıyor güzel çocuğun gülümsemesinde. Ayşe Paşalı’nın ismini de keşke bilmeseydik de yaşasaydı, ya da Yadigar Taşdelen’in, Zeynep Yılmaz’ın, Serpil Erfındık’ın, Çiçek Mayalı’nın, Ferdane Çöl’ün… Size burada onlarca, yüzlerce isim sayabilirim, ağırlığı altında nefes alamazsınız.
 
 
Bir kadının daha iyi bir hayat kurmak için boşanmak istemesi ile bir göstericinin daha özgür bir hayat kurmak için sokağa çıkması arasında ne fark var? Ataerkile gelen her eleştiride yüzünü buruşturanlara, feministleri gördüğünde gözlerini yuvarlayanlara gitsin sesim, söyleyin ne fark var hayatları için seçim yapan bu insanların arasında?
 
 
Kadınlar öldürüldüğünde ortalığı ayağa kaldırmak için illa “dök içini ablana” Seda Sayan’ın “Ay böyle güler yüzlü katil gördünüz mü siz?” demesi mi gerekiyor, (maalesef) yüzbinlerin izlediği bir yayında? Ellerinize sağlık, bir fena sarstınız o ablayı ama bu mudur bizim tepki eşiğimiz yaşadığımız her şeyden sonra? Neyi bekliyorsunuz, “Aile” Bakanı’nın hızını alamayıp bu kez de erkeklere “karılarınıza ve kızlarınıza çığlık atmayı öğretin” demesini mi? Ancak o zaman mı fark ediyorsunuz gecesini gündüzüne katıp mücadele eden, davaları takip eden, tek tek bütün kaybettiğimiz kadınların çetelesini tutan, hayatlarını yazıp onları yaşatan kadın örgütlerini? Yüzünüzü buruşturduğunuz feministler bu kadınlar işte, günaydınlar olsun.
 
 
Devletten güpegündüz cesaret alarak adeta sistematik hale gelen bu cinayetlere karşı tepki vermek için cinsiyetiniz ya da cinsel yöneliminizin ne olduğu bir fark yaratmaz. Kadının insanlık onuruyla yaşama hakkına sahip olması, hepimizin kabul etmek ve savunmakla yükümlü olduğu bir husus. “Ay bu benim meselem değil ki, ne yapayım?” demeyin, bugün uzaktan baktığınız bu “mesele” başka bir gün sevgilinizin, kız kardeşinizin, yakın arkadaşınızın ya da şu size uzaktan selam veren ama asla oturup konuşma fırsatı bulamadığınız kadının meselesi olabilir.
 
 
Bakınız, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre sadece son 3 ayda, Haziran’da 18, Temmuz’da 35 ve Ağustos’ta 24 kadın olmak üzere toplamda 77 kadın öldürüldü. 90 gün ve 77 cinayet. Boşanmak isteyen veya hayatına dair kendi seçimlerini yapmak isteyen kadınların ciddi bir yüzdesi var bu rakamlarda. Örneğin Ağustos’ta öldürülen kadınların yüzde 50′si kendi hayatları hakkında tercihler yaptığı için öldürülmüş. Bunlar Platform’un emek emek çalışarak ulaştığı veriler olmakla beraber, burası hala Türkiye, kim bilir kaç kadın haberimiz olmadan şiddete kurban gitti bilemiyoruz.
 
 
Bir kadın, insanlık onuru hiçe sayılarak öldürüldüğünde artık geriye onun hesabını sormak ve asıl olarak onu neden kurtaramadığımızı anlamak kalıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile beraberinde pek çok kadın örgütü bunu anlamak ve anlatmak için durmaksızın çalışıyor. Çünkü yalnızca hesap sormak, sırf boşanmayı seçtiği için öldürülen kadınları geri getirmiyor. Bu kadınlar yaşamalı ki, o istediği hayatı kursun. Ekonomik bağımsızlıklarını, katılım imkanlarını, kürtaj gibi hayati tercih haklarını tartışabilsin, koruyabilsin.
 
Her bir kadın yaptığı seçim yüzünden zarar gördüğünde ortalığı ayağa kaldırmak, kıyametleri koparmak, birilerini gerçekten titretmek zorundayız. Sosyal medya kullanın, haberi ve tepkiyi yayın ve/veya sokağa çıkın, ama en azından Ayşe Paşalı’nın gözlerine bakıp biraz oturup düşünün bunları. Gezi’yi görmeyi bir kenara bırak, siz onu yaşamış insanlarsınız, hayatın değerini ve mücadeleyi biliyorsunuz. Her birinizin tepkisi, dikkati bir gün başka birini daha etkileyecek, güçlendirecek ve belki kurtaracak. Böyle böyle yeni ve güçlü bir bilincin temelleri atılacak. Uzun lafın kısası, bu sistematik vahşeti ve buna karşı verilen mücadeleyi yok saymayın, görmezden gelmeyin. Kadınlar öldürülmesin.
 
 
Kadın cinayetleriyle ilgili davalar, haberler, eylemler ve istatistikler için Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu resmi web sitesi:
 
 
http://kadincinayetlerinidurduracagiz.net
 
 
 

  • YAZAR
  • Editor