Yarın Kadın eki dosya haber
31.12.2014
Yarın Kadın eki için 2014 yılındaki kadın cinayetlerindeki artışın sebeplerini araştırdık.

 Platform verilerine ve toplumda gözlenebilen gerçeklere göre kadınlar her alanda hakları için mücadele ederken öldürülüyor. Kadınlar hak mücadelesini eğitim, istihdam, sağlık gibi alanlarda verirken, hükümetin bu alanlarla ilgili kadın dostu olmayan çalışmaları 2014 boyunca kadın cinayetlerinin artışına sebep oldu:

 

Kadın cinayetlerini değil boşanmaları durdurmaya çalıştılar

2014’e girerken Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kadın cinayetleri başta olmak üzere kadına şiddeti durdurmak üzere harekete geçmesi beklenirken, Bakanlık 20.000 boşanmayı engelleyeceğiz açıklamasında bulundu ve boşanmaları engellemeye yönelik uygulamalar izledi. Bu kadın dostu olmayan politikanın da etkisini büyük ölçüde ortaya koymasıyla, 2014’te 294 kadın öldürüldü ve 2013’e göre daha fazla kadın cinayeti gerçekleşti. Şiddeti kabul etmeyerek ayrılmak isterken öldürülen kadınların sayısı da aynı şekilde arttı. Boşanmaya karar verip bunun için harekete geçebilmek için kadınlar yıllarca mücadele etmiştir. Kadın mücadelesinin bu kazanımını geri sarmaya çalışan gerici politika kadınların toplumsal koşullarını zorlaştırdı. Hükümetin çalışmaları kadınların içerisinde şiddet gördüğü evlilikten çıkmamasına yönelik oldu, şiddetten kurtulmak isteyen kadınların koşullarını iyileştirmeye yönelik bir çalışma ise olmadı.

 

Kadınlar koruma altında öldürülmüyor dediler

 2014 Temmuz ayında ise korumanın etkin uygulanmasıyla ilgili kadın mücadelesi verenlerin basıncı sonucunda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam açıklama yaptı ancak hiç gerçekçi olmayan bir şekilde kadınların koruma altında öldürülmediğini söyledi. Bu ayda 12’si koruma altında olan 35 kadın öldürüldü. Bakanlığın 6284 sayılı Koruma Kanunu’nun uygulanmasına önem vermemesi ve denetlememesi sonucu şiddetten ve öldürülmekten korunmak isteyen birçok kadına karakollardan hukuksuz bir şekilde “korunma dilekçesiyle kağıtlarımızı bitiriyorsun”, “tehdit aldığını ispatlayamazsan ceza alırsın, korunma kararını bozdur”, “bir şey yapmaz sen evine gir” gibi ifadelerle etkin koruma sağlanmadı. Aile Bakanlığı’nın kadınları korumaya karşı gösterdiği ihmalin sonucu olarak cesaret bulan erkek şiddeti daha fazla kadın cinayeti işledi.

 

Çocuk yaşta evlilikler “masumaneymiş”

 Ayşenur İslam göreve geldiği zaman “ Çocuk yaşta evlilikleri masumane buluyorum” diyerek çocuk yaşta evliliklerin önünü açmıştı. Yılın sonlarına doğru eğitimde yapılan değişiklikler ise bu sözleri kanıtlar nitelikte. Bunun yanında verilere baktığımızda sadece 2014 yılında öldürülen kadınların okuyor olması gereken %25’i, 25 yaşın altında. Erken yaşta evlendirmelere geri götürmeye yönelik bu gerici politika kadın cinayetlerinin artışına sebep olmakta.


Kadınların kahkaha atmasına bile tahammülleri yok

Yine 2014 Temmuz ayında Bülent Arınç  “Kadınlar iffetli olacak, her yerde kahkaha atmayacak” şeklindeki sözleriyle kahkaha atan kadınları hedef gösterdi. Kadınların toplumda kendilerini ifade etme haklarını ihlal eden ve kadının erkekle aynı ifade özgürlüğüne sahip olmadığını belirten bu açıklamanın yapıldığı ayda 35 kadın öldürüldü. Hükümetin kadın haklarıyla ilgili gerici politik söylemlerde bulunması uygulamalara ve topluma yansıyarak kadınların artan sayıda öldürülmesine sebep oldu.


Esas istedikleri Ortaçağ’a geri dönüş

 2014’ün son aylarına gelindiğinde ise, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’nden 1 gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan bir kadın konferansında “Kadın erkek eşitliği fıtratta yoktur” dedi ve soru sormak isteyen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu temsilcileri salondan zorla çıkarıldı. Ardından aralık ayında Eğitim Şurası karma eğitimi ortadan kaldırmaya yönelik açıklamalarda bulundu. Hükümetin eğitim alanında izlediği bu gerici politika kadınların erken yaşta eğitiminin kesilmesi, toplumsal alanlardan uzaklaştırılıp eve kapatılmasıyla birlikte şiddet görmesine ve öldürülmesine neden oluyor.

 

Kadınların doğumu AKP kontrolünde

 Yine aralık ayında Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ise “Sezaryen kadının fıtratına ters. Sezaryen bir hak değildir, olması gereken normal doğumdur” diyerek kadının kendi bedeni ve yaşamı üzerinde söz söyleme hakkını geriletmeye yönelik açıklamalarda bulunmuştu. Sağlık alanındaki bu gerici politikalar  her gün 3’er 4’er kadın cinayeti yaşanmasının önünü açtı  ve aralık ayında 24 kadın öldürüldü.


Kadın cinayetlerini durdurmak mümkün

Kadınların yıllar süren mücadeleler sonucu aldığı hakları geriletmeye çalışan ve ayrıca kadınların toplumda tam bir eşitlik için mücadele ederken almaya çalıştıkları haklarını almasına engel olmaya yönelik gerici politikalar, kadın cinayetleri başta olmak üzere kadına şiddeti körüklemektedir. Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’nün ayı olan kasımda olduğu gibi ülke çapında kadın cinayetlerine karşı kadın mücadelesiyle ve güçlü bir kadın konferansıyla, kadın cinayetlerine karşı kadınların çözümlerinin uygulanması için kadınlar omuz omuza hareket ettiğinde kadın cinayetlerinde azalma yaşanmaktadır. Ancak hükümetin kadınların haklarını geriletmeye yönelik politikaları ülke çapında kadın cinayetleri başta olmak üzere kadına şiddeti arttırmaktadır. Bu durumda hükümet kadınların yaşama haklarıyla ilgili talep ve çözümlere karşı direnmemeli ve kadın dostu olmayan gerici politikaları terk etmelidir. 

 

Cezai indirimler kadın cinayetlerini arttırıyor

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu öldürülen kadınların aileleriyle birlikte kadın cinayeti davalarını takip ediyor. 2014 yılında takip edilen pek çok dava ağırlaştırılmış müebbetle sonuçlandı. Ancak takip edilmeyen pek çok kadın cinayeti davasında ve bizzat Platformun takip ettiği bazı davalarda katillere haksız tahrik ya da iyi hal indirimi adı altında ceza indirimleri verilebiliyor. Ya da davalarda bizzat katiller devlet ağzıyla konuşarak indirim istiyor. Örneğin Sivas’ta görülen kanser hastasıyken öldürülen Ayşe Topçu’nun katili kemoterapi gören karısının kendisine saldırdığını iddia ederek indirim istedi ve tahrik indiriminden faydalandı. Yine benzer bir şekilde Sakarya’da 17 yaşındaki Emine Yayla’yı öldüren kocası erkeklik onuruna hakaret edildiğini iddia ederek indirim istedi ve tahrik indiriminden faydalandı. Hükümetin açıklamaları birebir adaletin tesis edilmesine yansıyor.

 

Fidan Ataselim- Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu İstanbul Temsilcisi:

İlk olarak kadına yönelik şiddetle ilgili açıklamalar yaptıklarında topluma doğrudan etkisi oluyor. Örneğin kadınların lehine değil de kadın düşmanı açıklamalar yaptıklarında kadın cinayetlerinin arttığını görüyoruz. Her sözleri kadın katillerinde öldürme gerekçesi olarak vücut buluyor. AKP hükümeti Kürtajı yasaklamaya çalıştığında bir kadın kardeşimiz öldürüldü kürtaj yaptırdığı için. Kadınların sokaktaki kıyafetleri ile ilgili laf ettiklerinde bir kadın kardeşimizin davasında katil tayt indirimi almaya çalışıyor. Cumhurbaşkanı kadın erkek eşit değildir dediği bir ülkede kadınların biz de erkeklerle aynı haklara sahibiz demesine engeller konuyor.Ve şimdi güncel olarak Cumhurbaşkanı 5 çocuk doğurun diyor, doğum kontrol yöntemleri vatana ihanettir diyor. Toplumumuzda herkes gibi iş yaşamına girmiş, çok çocuk doğurmak istemeyen, hiç çocuk doğurmak istemeyen kadınlar için bu söylenilenler kadınların hayatını karartacak. Erkek egemenliği kadından kendini üstün gören, kadını sadece malı gibi gören anlayışlarla, yetkililerin bu sözleriyle yeniden üretiliyor. Erkekler de tüm bunlardan güç alarak meşruiyet kazandıklarını düşünerek kadınlara şiddet uyguluyor, kadınlar daha fazla öldürülüyor. Ayşenur İslam ilk defa kadına yönelik şiddete sıfır tölerans demişti sonunda iyi söyledi. Ama söyledi ve geçti sonraki konuşmaları tam tersi yönde ilerledi. Olumlu bir açıklama yaptıklarında da somut adım atmalarını istiyoruz ki kadınlar sadece lafta değil gerçek hayatta da kalabilsin.

 

Mülkiye Birtane - HDP Milletvekili:

Kadın cinayetleri yıllardır süren bir sorun. Hükümet politikalarının rolü büyük. Siyasetçilerin bu konuda şiddeti önleyici açıklamalar yapmaları, toplum üzerinde etkileyici olacaktır; ancak sadece açıklamalarla geçilecek bir durum değil. Hem yasal boyutunun düzeltilmesi hem de şiddete karşı topyekun programların hazırlanması gerek. Medya ve eğitimde düzenlemlere gidilmesi gerek.  Yetkililer sessiz kaldığında şiddet eğilimli insanlar cesaretlenir. Kadına şiddete karşı mücadelenin 25 Kasım ve o haftayla sınırlı kalmaması gerek. Bu uzun bir süreç. Verdiğimiz mücadelenin sonuna kadar arkasındayım .

 

Hülya Güven - CHP Milletvekili:

Cinayetlerin temelinde yatan hükümet politikasıdır. Kız çocukları okumayınca, eğitimli bireyler olmaları mümkün değil. Sivil toplum kuruluşlarının araştırmalarından biliyoruz ki çocuk yaşta evlendirilen kız çocuklarının sayısı arttıKadına şiddet; iktidarın söylemleri, cezaların yeterince uygulanmaması ve şiddeti uygulayanların bundan ceza almayacaklarını bilmesinden kaynaklanıyor. Bir Bakanın “ Elleri kırılsın” demesi onun çaresizliğini göstermektedir. Hükümetin önleyici tedbirleri alması gerekir. Asıl amaç kadınları eve kapatmak ve her şeye boyun eğen bir kadın profili yaratmak. Yoksulluk eğitimsizliğe, eğitimsizlik yoksulluğa sebep oluyor. Bunların da önüne geçilmeli.

 

Safiye Özdemir - Eğitim-Birsen Kadın Komisyonu Genel Başkanı:

Çözümün eğitimle başlaması gerektiğini düşünüyorum. Kadının birey olarak özgür iradesiyle hareket edebileceği, insan olarak kadın ve erkek arasında bir fark olmadığının, Allah katında da böyle olduğunun oturtulması lazım. Gazatelerden 3.sayfa haberlerinin kalkmalı. Değerleri ayakta tutan, toplumsal travmalara iyi gelen haberler olmalı. Televizyonda şiddetin olmadığı program yok. Şiddet yanlısı rol insanları etkiliyor. Böyle programlarla insanlar özendiriliyor. Uygulamalarda mevzuatta eksiklikler var. Şiddet gerçekleştikten sonra tedbir alınıyor.  Şiddet gerçekleşmeden yapılması gerekenler ve sivil toplum örgütleriyle devletle birlikte neler yapılabilir bunlar üzerine düşünülmesi gerek.

 

Tülay Kaynarca- AKP Milletvekili:

Sayının arttığı verisi sağlıklı değil. Şiddete sıfır tolerans diyen güçlü duruşumuza rağmen devam eden olumsuzluk dünyanın her yerinde aynı, Türkiye’de de var. Toplumsal zihniyet dönüşümü gerek. Yani ben evimde sokağımda mahallemde çözüm arayacağım. Diğeri kendi bölgesinde. En önemli adım bireysel değişimdir.


  • YAZAR
  • Editor