Mahalleliyi baskıyı değil yaşamı savunmaya çağırıyoruz
TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerini Araştırma Komisyonu’nun çeşitli kamu kurumlarını dinlediği toplantıda AKP’li vekil İsmet Uçma kadına yönelik şiddete çözüm olarak “mahalle baskısını” önerdi.
Kadınlar şiddet mi görüyor ki?
Uçma konuşmasında “Şu kadın-erkek ayrımından kurtulmamız lazım. Fiziki gücünüz yetse siz erkekleri daha çok döversiniz mesela” diyor. AKP’nin kadına yönelik şiddetin üstünü örtmeye çalışmasının, kadın cinayetlerini ise tümden yok saymasının açık bir örneğidir bu konuşma. Hükümetin kadın cinayetlerini durdurmak için etkili ve gerçek önlemler almamasındaki esas neden zaten kadın erkek arasında eşitsizlik olduğu gerçeğini yok sayması hatta bu eşitsizliği normal bulmasıdır. Bu Ortaçağ kafasına göre kadınlar zaten güçsüzdür, zaten susup evlerinde oturmalıdırlar.
Devlet korumuyor, mahalleli ne yapsın?
Devlet elinde kadın cinayetlerini araştırmak için tüm imkanları bulundurmasına rağmen, senelerdir kadın cinayeti verileri elimizde yok cevabı veriyorlar. Ellerinde her bir kadını koruyacakları kadar polis gücü bulundurmalarına rağmen her kadının başına polis mi dikeceğiz diyorlar. 6284 sayılı koruma yasasının uygulanmasına dair tek bir düzenleme ve kontrol mekanizması bile geliştirmiyorlar, öldürülen kadınların çantalarından koruma kağıtları çıkıyor. Tam burada da belirtelim ki koruma yöntemlerine dair durum hiç de Uçma’nın dediği gibi değil. “‘Yüzüme baktın, psikolojimi bozdun’ diye karakolu aradığında 6 ay uzaklaştırma alıyorsa” diyor ya bize gerçeği söyleyelim; kadına şiddet uygulayan o erkeklere uzaklaştırma ihlalinde hiçbir yaptırım uygulanmıyor.
Ellerinde bu kadar imkan ve yasa yapmaya dair her tür yetkiyi bulunduran hükümet kadınların hayatta kalması için kılını kıpırdatmazken mahalleliye ne yüzle görev yüklüyorlar?
“Mahalle baskısı” önerisinin gerçek yüzü Ortaçağ’dır
Komisyonda yapılan bu açıklamanın kadına yönelik şiddeti, kadın cinayetlerini durdurmak için mahalleliyi göreve çağırmak olmadığını çok iyi biliyoruz. Tayyip Erdoğan esnaflara yaptığı konuşmalarda onların mahallenin geleneklerini koruyan en önemli öge olduğunu söylemişti. Bu zihniyet “kocası sever de döver de” zihniyetidir.
AKP’nin verdiği mesaj açık. “Mahalle baskısı” demek kadınların kendi kararlarını almasını engellemeye çalışan ve kadın cinayetlerine neden olan erkek egemen zihniyetin daha da artması demektir.
İşte AKP’nin söyledikleri:
-Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan her fırsatını bulduğunda kadınlara üç çocuk yetmez beş çocuk yapın diyor.
-Başbakan Davutoğlu anneliği kadınların tercihi olarak değil askerlik olarak görüyor.
-Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam modernleşmenin aile yapısını zedelediği için olduğunu söylüyor. Yani kadınların en modern hakları olan boşanmak istedikleri için öldürüldüğü ülkemizde Aile bakanı neredeyse öldüren erkeği haklı buluyor.
-Sağlık Bakanı Müezzinoğlu kadınların tek kariyeri anneliktir diyor.
Tüm bu AKP’nin söylediklerinde, kadınların esas olarak öldürülme sebebi olan kendi kararlarını verme, modern haklardan faydalanmak istemelerine karşı olduğunu görüyoruz. Bu zihniyet kadın cinayetlerini durdurmaz, arttırır.
AKP’nin esas istediği toplum düzeni olan bu mahalle baskısına cevabımız net: Kadınlar Ortaçağı değil modern olanı istiyor. Hatta bu uğurda hayatlarını bile ortaya koyuyorlar. AKP’nin halkı yobaz olmaya çağrısına karşılık bizler onları kadınların yanında olmaya, yaşamı savunmaya çağırıyoruz. Çünkü biz kadına baskı uygulamayan ve onu koruyan mahalleliyi de biliyoruz. İstanbul’da polisin korumadığı Hasret Kara’nın hayatını kurtaran mahallelidir bu zihniyetin panzehiri. Ancak Hasret Kara’yı mahalleli koruduktan sonra AKP çevresinden gelen tepkileri gördük ki, Hasret’i 43 yerinden tornavidayla yaralayan kocasını canlı yayına çıkartarak aklamaya çalıştılar. AKP’nin istediği mahalleli, kadınları koruyan değil, Yakup Kara’yı aklayan mahallelidir.
“Mahalle baskısı”na karşılık bizim önerilerimiz ve taleplerimiz:
1) Cumhurbaşkanı, Başbakan ve meclisteki tüm siyasi parti liderleri kadın cinayetlerini kınayan açıklamalar yapsın
2) 6284 sayılı koruma kanunun etkin uygulanması
3) Ceza kanununda caydırıcı ceza
4) Kadın Bakanlığı kurulması
5) Cinsiyet ve cinsel yönelim eşitliğini esas alan anayasa