Renkler tuzağı ve toplumsal cinsiyet eşitliği
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği bilinen ve tüm toplum kesimleri tarafından kabul edilen, çeşitli şekillerde dile getirilen bir gerçektir. Bunun doğal bir sonucu da: Kız çocuklarına ve kadınlara yönelik şiddet küresel çapta bir insan hakkı ihlali olarak izlenmektedir. Eşitsizlik toplumsal, kültürel ve ekonomik kalkınmanın önünde ciddi bir tehdittir. Bu eşitsizlik toplumun yarısını oluşturan kadınların eğitimden, sağlık hizmetlerinden yararlanmasına engel olurken anne ölümlerini, kadın cinayetlerini, erken yaşta evlilikleri ve daha pek çok problemi de içinde barındırabilmektedir. Bu sorunlar dünya genelinde, kültürel ve ekonomik sınırlardan bağımsız olarak tüm kadınları etkilemektedir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) verilerine göre dünyanın her yerinde kadınların %30’u eşlerinden veya cinsel partnerlerinden fiziksel ve cinsel şiddet görüyor. Yine dünya genelinde kadınların % 7’si yasal olmayan partnerlerinin cinsel saldırılarına hedef oluyor. Dünyada 100-140 milyon kadın ve kız çocuk kadın sünneti olarak bilinen insanlık dışı uygulamaya maruz. Yaklaşık 70 milyon kız çocuk, kendi istekleri dışında 18 yaşından önce evlendiriliyor. Savaşın bir parçası olarak alınıyor, satılıyor, tecavüze uğruyor.
Toplumsal eşitsizliğin yarattığı şiddetin aile ve devlet kurumu üzerindeki etkileri göz ardı edilemeyecek kadar büyüktür. Şiddetin bedeli, dolaylı veya dolaysız, aile ve ülke ekonomisi üzerinde çok büyük bir yük oluşturuyor.
Son yıllarda kadın şiddetinin boyutlarını ortaya çıkartmak için çok sayıda bilimsel araştırma yapıldı ve yapılıyor. Böylece şiddetin altında yatan nedenleri ve risk faktörlerini öğrenme sansımız olabilir.
Bu araştırma sonuçlarından ilk önemli konu Adalet ve sağlık alanındaki iyileştirmeler olacaktır. Önce yaşayacaksın ve adalete ulaşacaksın.
İkinci önemli sonuç: öncelikli müdahaleler, daha çok düşük ve orta gelirli ülkelerde ve gruplara uygulamalarla başlamalıdır.
Bir başka önemli vurgulama da kadın-erkek ilişkilerindeki eşitsizliği yok etmek ve sosyal normları değiştirmek olmalıdır. Bunun için şiddetin önlenmesinde erkeklerin ve oğlan çocuklarının “erkeklik- maskülinite” konusunda farkındalık ve eğitimi önemlidir.
Erkekler bazı toplumsal kazanımlarını kaybedebilirler ama erkekliğin körüklenmemesi ile “güçlü” olma zorunluluğundan kurtulacak eşitliğin mutluluğunu yaşayacaklardır
Gülten SönmezSeber
gsonmezseber@gmail.com