Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar günü. Elbette 8 Mart’ın en önemli gündemi de kadın cinayetleri. Bu en önemli olma hali, kadın cinayetlerinin kadınların yaşam hakkı mücadelesi ile birlikte anılmasında yatıyor. Çünkü kadınlar yaşamak için büyük bir mücadele veriyor. Defalarca kez devlete başvuruyor, ayrılmak istiyor, karşı çıkıyor, platformlar kurarak direniyor.
Giderek arttığı tüm yetkililer tarafından şiddetle reddedilen, yalnızca daha çok görünür olduğu iddia edilen kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet, tüm toplumun ve en çok da kadınların farkında olduğu çok somut ve de nihayetinde giderek artan bir gerçek olarak önümüzde duruyor.
Çelişkili açıklamalar
Peki, “en yetkili” kişiler kadın cinayetleri konusunda ne söylüyor? Başbakan Erdoğan son günlerde nihayet kadına yönelik şiddet konusunu gündemine aldı. “Kadınlar şiddete karşı seslerini yükseltsin”, “Bu işin üzerine nasıl gideceksek gidelim”, “Adalet Bakanımla görüştüm” gibi sözleri son dönemde Başbakan’ın ağzından ilk kez duyduk.
Başta Başbakan ve Cumhurbaşkanı olmak üzere tüm yetkilileri, gerek katıldığı televizyon programlarında, gerekse yaptığı eylemlerde kadın cinayetleri konusunda açıklama yapmaya davet eden Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verdiği mücadele bu açıklamaları tetikleyen en önemli etken oldu.
Yaşam hakkı mücadelesi “ideolojik”miş
Bu açıklamalar kadınların yaşam hakkı mücadelesinde tutup kopardıkları kazanımlardı, defalarca kez de bu açıklamaların takipçisi olacaklarını söylediler. Ancak bu açıklamaları hafifleten ve bunlarla çelişen açıklamalar da durmadı. Başbakan Erdoğan, “Kadına yönelik şiddet abartılıyor. Şiddeti ideolojik olarak kullanıyorlar” sözlerini tam da “Bir kadını 8 yerinden bıçaklıyor, sonra mahkeme salıveriyor. Bu nasıl adalet anlamıyorum” söyleminin hemen bir gün sonrasında sarf etti. Bir kadını öldürmek kastı ile tam 8 kez bıçaklayan erkeğin salıverilmesi adaletsiz bulmak da mı abartılı? Kadınların yaşam hakkı mücadelesi de, Başbakan’ın kendi söylemlerine muhalefet eden tüm kesimlere yapıştırdığı “ideolojik” damgasını sonunda yedi. Her gün 5-6 kadın cinayeti haberi aldığımız bugünlerde, kadınların yaşam hakkı için son derece ideolojik ve kararlı bir şekilde mücadele etmesi Başbakan’ın düşüncesinin aksine kadın cinayetleri karşısında kazanımlar getiriyor. Örneğin kadınlar bu ideolojik mücadeleleri sayesinde yetersiz olan yasaları değiştirebiliyor, kadın cinayeti davalarında katillerin ceza indirimi yerine ağır cezalar almasını sağlayabiliyorlar.
Kendisiyle çelişen Başbakan’a hiç vakit kaybetmeden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’den yanıt geldi: “Kadına yönelik şiddetle mücadelede örnek alınan bir ülkeyiz.” Fatma Şahin, nasıl bir örnek olduğumuzu açıklarken de, çok değil, birkaç hafta önce beğenmediğini açıkladığı kadınların korunması kanununu en önemli örnek olarak gösterdi. Yine Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun yoğun çabasıyla yasalaşan ve ardından geçen 10 ayın ardından baskılar sonucu yönetmeliği yürürlüğe girebilmiş olan 6284 sayılı koruma kanunu hakkında tutarsız açıklamaları, kadınları korumak yerine kocaları ile barıştıracak timler kurmaya gayret eden yaklaşımları Fatma Şahin’i de kadına yönelik şiddetin abartıldığını söyleyen Başbakan’ın hemen yanına yerleştiriverdi.
Başbakan kadınları 3 çocuk-5 çocuk doğurmaları konusunda uyardığı sıklıkla kadın cinayetlerini durdurmak üzere mesajlar vermiyor. Kadınları korumayan idari görevlileri uyarmıyor. Cumhurbaşkanının ise ağzını bıçak açmıyor. Hepsi adeta geçtiğimiz günlerde yazan Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç’a katılıyor. “Kadınların çalışması şiddeti körüklüyor” demişti Ali Bulaç. Bu doğru tespitin ardından ise akıllara zarar biçimde eklemişti: “Bu nedenle kadınlar evde otursun.” Başta Başbakan, Cumhurbaşkanı ve hatta kadın istihdamı üzerine çalışmalar yapsa bile bu açıklamalar karşısında sessizliğini koruyan Fatma Şahin de dahil tüm yetkililer, yaşam mücadelesi veren kadınların değil, onlara bu mücadeleyi bırakmalarını salık veren Ali Bulaç’ın yanında yer alıyor.
Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Başbakan, Cumhurbaşkanı ve Aile Bakanı başta olmak üzere açıklamaları bekliyoruz. Bakalım bugünkü açıklamalar da kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin abartıldığı, kadınların yaşam hakkı mücadelesinin “ideolojik” olduğu, kadınların şiddete uğramaması için çalışmaması, evde oturması ve en az 3 çocuk doğurması gerektiği üzerine mi olacak?