Kadınlar yaşasın diye 4 güçlü kadın ozan
Bir tatil günüydü ve ben yataktan çıkmanın zorluğuyla mücadele ederken bir yandan da instagram postlarına bakıyordum. Yatak 1 – Ben 0. Bu esnada Ceylan Ertem’in Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu için 10 Haziran’da bir konser düzenlediğini ve Dilara Sakpınar, Elif Çağlar ve Yasemin Mori ile sahnesini paylaşacağını gördüm. Kadın cinayetlerine dur demek için bu güçlü 4 kadının perspektifinden Türkiye’de “Kadın” Ozan Olmak üzerine sohbet ettik. Yaşamak için mücadele veren her bir kadın için birkaç dakikanızı ayırıp buraya* bakmanızı rica ediyor ve şimdi sizlerle röportajımızı paylaşıyoruz.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız platformunu bir de sizden dinlemek istiyoruz. Dayanışma konseri fikri nereden çıktı, kısaca özetleyebilir misiniz bize bu süreci?
Ceylan Ertem: Sürekli takip ettiğimiz bir platformdu zaten. Bir gün bana yazdılar, birlikte bir şey yapabilir miyiz diye. Çok yakın arkadaşlarım, çok da sevdiğim Elif Çağlar, Yasemin Mori ve Dilara Sakpınar’ı aradım.
Elif Çağlar: Maalesef yakın dönemde arkadaşımızı da kaybetmiştik. Değer Deniz biliyorsundur, o zaman da cenazeye gittiğimizde o ekip vardı. Selen Gülün’ün daha önce Kadınlar Matinesi konserine konuk olarak gittim. Yine aynı platforma bağış toplamak adınaydı. O yüzden beni Ceylan çağırdığı zaman bak böyle bir şey yapmak istiyoruz ama çok kişi olalım, daha çok dolsun orası, hep birlikte bir şey yapalım, var mısın dedi tabi ki varım dedim.
Ceylan Ertem: Platformun web sitesinde “Biz ne yapıyoruz?” kısmını okurlarsa ne kadar cesurca işler yaptığımızı göreceklerdir. Bu konseri kaçırdığı için kimse üzülmesin, orada birtakım şeyler var, banka numaraları gibi. Gönüllerinden koparsa bir şeyler yatırabilirler çünkü bu kadınlar şiddet gören bütün kadınlarla birlikte hayat mücadelesi veriyor.
Şu anda mecliste bugüne kadarki en yüksek kadın vekil sayısına ulaşıldı. Bu durum toplumda kadının yerini değiştirecek mi?
Ceylan Ertem: Umarım, ben hiçbir şeyi devletten beklemiyorum. Bir şeyler değişecekse de tahrik indirimi özellikle çok önemli.
Yasemin Mori: Resmi nikâh zorunluluğunun kaldırılması da var.
Dilara Sakpınar: Ama bence ne olursa olsun orada kadınları görmek bile önemli bir şey. Tabi ki yapılması gereken çok şey var ama dediğim gibi, görmek bile çok önemli. Bu bir şeyleri değiştirecektir. Birilerine, kadınlara güç verecektir.
Elif Çağlar: Umarım algıları değiştirir. Şu an yüksek oranı yaşıyoruz ama hala az düşünüldüğü zaman aslında kadın milletvekilleri. Bu bir devlet politikası haline gelmediği sürece çözülecek olduğuna dair umutlarımız azalıyor maalesef.
Örneğin; Mor Çatı’nın kurucularından Filiz Kerestecioğlu milletvekili şu an. Kendisi Kadınlar Vardır adlı bir marş bestelemişti; Sezen Aksu, Nazan Öncel, Aylin Aslım ve daha birçok isim birlikte yorumlamıştı. Sizin hiç böyle bir girişiminiz oldu mu? Kadınlar için bestelediğiniz bir şarkı?
Elif Çağlar: Bu albümde Man Down diye şarkı var. Onu Gazze’de olaylar çok kötü olduğu zaman yazmıştım. Şu ana kadar yayınlanmış özellikle kadınlıkla ilgili, kadın şiddetiyle ilgili bir şarkım yok ama yazdığım ve kendime sakladığım bir iki şey var fazla içsel bulduğum için. Ama ilk fırsatta doğru bir projenin içinde onları da paylaşmak istiyorum.
Peki, “Bu şarkı kadınlara umut verebilir, bana umut veriyor” dediğiniz şarkılar var mı?
Elif Çağlar: Man Down’dan sonra bir mesajı olsun diye kapanış parçasına “Pieces of Heaven” diye bir şarkı koydum. Ne olursa olsun bir şekilde tutunmak, bir şeyleri affetmek, ilerlemek ve iyi yanından bakmak zorundasın. Bizler bu cennetin parçalarıyız aslında, bir şekilde bir araya gelip o cenneti oluşturmanın bir yolunu bulmalıyız mesajıyla albümü bitirdim. Onun herkese umut vermesi ümidiyle ben de onu oraya koydum.
Bir kadına zarar vermek ya da bir kadını dilediğince kullanmak erkeğe verilen bir hakmış gibi davranılıyor toplumumuzda. Ne yazık ki her gün buna örnek olaylara şahit oluyoruz. Sizce toplumdaki kadın algısını değiştirmek için neler yapabiliriz?
Dilara Sakpınar: Biz müzisyen olduğumuz için öyle bir şey söyleyebiliriz ya da kendi adıma en azından öyle diyebilirim. Biz müzisyeniz ve yapabileceğimiz en kuvvetli şey müzik yapmak, müzikle beraber birilerini bu çatı altında toplamak; müzik sözleriyle, duruşumuzla buna destek olmak, farkındalık yaratmak olabilir. Bence en kuvvetli şey o. İllaki politik olmasına gerek yok ama yaptığınla bir şey söylüyorsan o zaman fark yaratabilirsin.
Elif Çağlar: Müziği hepimizin hayat algısında bir şeyleri değiştirmek için, bir şeyleri en olumlu ve en hızlı şekilde iyileştirebilmek için, belki de o yaralar için her zaman kavuşabileceğimiz bir ilaç olarak görüyorum.
Kadın olmanın toplum tarafından dayatılan zorluklarıyla nasıl mücadele ediyorsunuz müzisyen olarak? Rol modelleriniz var mı?
Elif Çağlar: Nükhet Ruacan Türkiye’de ilk kadın caz vokalistlerden, o jenerasyondan, bunun için senelerce savaşmış. Randy Esen çok önemli, bu işin eğitimi için, performans için savaşan… Sheila Jordan kendi döneminde bahsi görmüş, beyaz bir kadın olduğu için neden siyah müziğinde hep onların yanındasın diye kendi etrafından gördüğü baskılar var. Bunlar zaten güçlü figürlerdi benim hayatımda, ama benim motivasyonum, müziğin içine girdiğim andan itibaren daha lisede ve üniversitede “müzisyen dediğin kadın güzel olsun, önümde şarkı söylesin, güzel giyinsin ve tamam yeterli”, bunu hissetmemle başladı. Bir kadın müzisyen olarak ben bundan nefret ettim en başından itibaren. O yüzden, performansçı olmama rağmen gittim kompozisyon okudum. Çünkü kaldıramadım şunu, neden bir şey yapmak için aranjör tutmam lazım, aranjörlere de bakıyorsun piyasanın %90’ı erkek. Ben şöyle bir imaj algıladım ve bu benim algıladığım ve içerlediğim bir şey oldu, herkes böyle yapmalı diye demiyorum da… İşin içine girdiğim anda bir baktım “sahnede durma kısmı sana yakışıyor güzel ama arka planı da yapacak bir erkek var her zaman, merak etme”, böyle bir endüstriye hoş geldin diye algıladığım için onu reddettim. O yüzden, “kompozisyon okuyacağım, enstrüman öğreneceğim, bunu yapmayı öğreneceğim ne demek prodüktör olamazmışım” dedim.
Müziğiniz büyüyerek, daha güçlü tutunarak ilerliyor. Nerelere ulaşacak bu güçlü kadınların sesleri? Kadın ve müziğe dair beklentileriniz, beklentilerin ötesinde hayalleriniz neler?
Ceylan Ertem: Eskiden çoğunlukla erkek müzisyenlerin, erkek şarkı yazarlarının şarkılarını söylüyorduk kadınlar olarak. Şimdi kendi şarkılarımızı söylüyoruz, kendi dilimizi yarattık. Ben Cadı Avı yaparken Seyyal Taner, Ayşegül Aldinç, Bergen ve böyle bir sürü kadının şarkısını söyledim. Bergen’in yüzüne kezzap atılmış ve kocası şu anda ben onu mezarından da çıkaracağım benim olacak diyen bir adam olduğu için kadının mezarı demir parmaklıklarla çevrili. Onun yerinde olsam ne olurdu? Ya da Müzeyyen abla neden çıkıp rakıyı attı oraya? Ya da Seyyal Taner niye motosikletle çıktı pavyonda? Bunlar Batı özentisi diye değil. Burada başka bir şey var. Kadın atalarının yaşadığı, çektiği… Denizkızı Eftalya diye dünyada başka kadın şarkıcı yok. Kadın denize açılmak zorunda kalıyor şarkı söyleyebilmek için ve kıyıya insanlar toplanıp onu dinliyor. Denizkızı deniyor ona. Şimdi bunların hepsini düşünerek ben doluyorum. Sonra arkadaşlarımız öldürülüyor ve bunların izleri bizi etkiledi, bize bir yol açtı. Yasemin şu anda belki de hiç tanımadığı bir kızın yolunu açıyor. Yani burası böyle sapa bir yolmuş. Biraz ataerkil bir yol. Ve hepimiz zamanımızın gelmesini beklemişiz ve zamanının gelmesini bekleyenler de var. Biz sadece müzikal, müzikle ilgili size cevaplar veriyoruz belki burada. Politik rakamlarla konuşamıyoruz, kalbimizle konuşuyoruz. Ama bize baktıkça çok umutlanıyorum. Çok köklü bir ağaç gibi. Bu çok fazla insanı, dinleyiciyi etkileyecek. ‘Elektrik gitar, heavy metal, hard rock, erkek!’ böyle değil artık. Hani çığlık çığlığa şarkı söyleyen kızlar var. Bütün forumlara, sözlüklere bak hepimizin ağzına s*çıyorlar, bir linç var. İşte detone, şöyle yapıyor böyle yapıyor, onu giymiş –ulan Iggy Pop yıllardır üstsüz çıkıyor. Giyerim şortumu, sana ne. İstersem peçe de kapatırım ama seni ilgilendirmez. Müzeyyen ablanın dediği gibi “Kah giderim medreseye ders okurum hak için kah giderim meyhaneye dem çekerimkime ne” hani kime ne?
Dilara, bugün beklenen albümünün Hayal’i seslendireceksin. 3 kelime ile hayallerini ifade eder misin bize?
Dilara Sakpınar: 3 kelimeyle? Çok hayalim var. Aslında hayallerimin temeli çok klişe bir şey olabilir ama gerçekten bütün bu konuştuğumuz konuları kapsıyor; sevmeye ve beraber olmaya dayanıyor. Benim en büyük hayalim bunu hem kendi özel hayatımda hem de bir arada olduğumuz yerlerde böyle olması. Çünkü başka türlü ilerlenemez diye düşünüyorum. En büyük hayalim bu.
Ceylan, Son albümün Amansız Gücenik ’in yine harika parçalarından biri, Hırpalandı Mayıs. 2 sene önce gerçekten de çok hırpalandık Mayıs ayında. Ağaçlar büyüsün diye su vermek yerine fikirlerimizle birlikte çürüsün diye çok su verdiler bize. Mayıstan bahseder misin bize?
Ceylan Ertem: Hırpalandı Mayıs’ı aslında sadece Gezi için yazmadım ama şarkıda da dediğim gibi “dün oldu bugün oldu onlar zaten hep böyle puşttu.” Yani Sivas’tan da bahsedebiliriz, Soma’dan da bahsedebiliriz, Gezi’den de, Ali’den de, Özgecan’dan da bahsedebiliriz. Yani aslında bunun hani şarkıda denen şey şu ki –eğer ki birbirimize sarılmazsak ve aşkla yükselmezsek, tutunamayız. Yani aslında şarkının ana fikri bu.
Elif, Son albümünüz “Misfit” çıkmadan önce bir kampanya düzenlediniz. Çok ses getirdi. Ben onu başarıya ulaşan bir kadın hareketi olarak görüyorum. Bu kampanya kadınlar tarafından nasıl ilgi gördü?
Elif Çağlar: Çok teşekkür ederim. Bir sürü kadın müzisyen de müthiş destek verdi. Zaten projedeki arkadaşlarımız, Ceylan’ın, Dilara’nın, Yasemin’in desteği; Birsen Tezer, Jehan Barbur, hepsi destekte bulundular ve yanındayız dediler. Zaten hep diyorlardı. Selen Gülün başta olmak üzere… O açıdan bende öyle bir tarafı da oldu.
Yasemin, Son albümün adı olan Finnari Kakaraska “uzak yerler” anlamına geliyor. Albümün anlattığı uzak yer, bir ütopya var mı?
Yasemin Mori: Ben şöyle hissediyorum, uzaklara gidiyorum ve oradan şarkılar getirip burada söylüyorum. Ben söyledikçe dinleyenler de o uzak yere gidiyor. Dünya bizim sonuna kadar kalacağımız tek yer değil. O sözlerin ve müziklerin aktığı yer, başka bir boyut. Orası daha huzurlu. Bu yüzden müzisyen olmayı seçtim ben de. Orada kadınlar ve erkekler en güzel şekilde var olabilir. Kadın özgür ve daha güçlü. Bence kozmosun enerjisi feminen. Erkek kaosu yaratırken, kadın kozmik dengeyi bulmamıza yardımcı olan. Doğa da öyle, kadınsal. Erkeklerin ele geçirme isteği, silah yapmaları, bunları sulh haline getiren kadın. Dengeyi sağlayamadığımızda ise ormanlar kesiliyor, her yerde gökdelenler yükseliyor. Bir yerde feminen taraf ne kadar güçlüyse orası ahenkle güzelleşiyor. Finnari Kakaraska da öyle bir yer.