Ülkemizin içinden geçtiği bu dönem hepimizin ‘keşke kâbus olsa’ dediği bir dönemdir. 7 Haziran 2015 seçimlerinin ardından yaşadığımız kaos ortamında, Suruç’taki katliam da dahil olmak üzere 68 yurttaşımızı terör saldırılarına kurban vermişken, kronikleşen kadın ve iş cinayetleri durmak bilmedi. Bugün de ne yazık ki kadın cinayetleri ile uyandık. Acı haberler Eskişehir ve Erzurum’dan geldi. Eskişehir’de 40 yaşındaki Hamit Çam, bir süredir ayrı yaşadığı 29 yaşındaki Elif Çam’ı, sokak ortasında 3 yaşındaki kızı E.S.’nin yanında pompalı tüfekle başından vurarak öldürdü. Erzurum’da ise Ahmet Yavuz isimli şahıs, nişanlısı Burcu Şengel ile babası 59 yaşındaki Sahil Şengel’i bıçaklayarak öldürdü. Elif ve Burcu ile birlikte 2015 yılında kaybettiğimiz kadın sayısı 200’e yaklaştı. Kadını, namus ve evin dışında görmek istemeyen anlayışının ürünü bu cinayetler, defalarca ‘dur’ demememize karşın hala devam ediyor. Korkumuz, ciddi önlemler alınmazsa bu cinayetlerin devam etmesidir. Yaşadığımız her olay bir kâbusta olmadığımızın açık göstergesidir. Bizler her sabah yeni insan kayıplarıyla uyanırken, Türkiye’yi ‘sözde yönettiğini’ düşünenler hala derin uykularında uyumaktadır. Hatta bu katliamlara karşı önlem almak bir yana tavırsızlıklarıyla yaşananlara ortak sorumlulukları bulunmaktadır. Bireysel noktaya kadar inen siyasal, toplumsal ve ekonomik sorunlarımız adeta dağ gibi yığılmışken, hala birilerinin koltuklarını kaptırmama derdinde oldukları aşikârdır. Ne yazık ki olumsuz sonuçlanan koalisyon görüşmeleri sırasında AKP’nin tutumuyla bir kez daha gördük ki bu siyasal anlayış sorunları çözmek bir yana her geçen gün katlanarak büyümesine neden olmaktadır.

 

Artık şunu net olarak görmemiz lazım; karşı karşıya kaldığımız sorunlar, can kayıpları, cinayetler birer vaka değil malum zihniyetin yönetim anlayışının kaçınılmaz sonuçlarıdır. Özellikle vahşi bir cinayet sonucu kaybettiğimiz Özgecan Aslan’ın ardından ortaya çıkan toplumsal tepki bile sorumluları harekete geçirmeye yetmemiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na kadın cinayetleriyle ilgili verilen yasa çalışmalarımız siyasal iktidarın karanlık zihniyetinin duvarlarına çarpıp durmaktadır. Kadın cinayetleri her yeni cinayette konuştuğumuz bir konu olmaktan çıkmalıdır. Geniş toplum kesimlerinin katılımıyla derinlemesine sosyolojik araştırmaların yapılıp, bu araştırmaların verileriyle uzun erimli farkındalık yaratacak sosyal çalışmaların bir zorunluluk olduğunu hatırlatıyor, kadın cinayeti haberleriyle uyanmadığımız günler için ‘artık yeter’ diyoruz.

 

Yrd. Doç. Dr. Gülay YEDEKCİ

İstanbul Milletvekili