Kadriye Menkeş’in yakınları Kadriye'nin 30 yıl boyunca kocası Mehmet Menkeş’ten şiddet gördüğü ve sırf toplum baskısından dolayı evliliğini sürdürdüğü belirtti. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Kadriye Menkeş’in cenazesinin olduğu gün Sahip Çıkıyoruz eylemlerinden birini gerçekleştirerek Kadriye Menkeş’in mezarına karanfillerini bırakmıştı. Ardından Platforma ulaşan aileyle birlikte mücadelerini birleştirerek pek çok eylemde birlikte hareket etti.

 

 

Adliye önünde basın açıklamasını okuyan Platform Bursa temsilcisi Elif Karan:

“Kadriye Menkeş tıpkı diğer kadın kardeşlerimiz gibi kadın cinayetine kurban gitmiştir. Onu korumayan devlet, onu ölümle burun buruna 30 yıl geçirmeye mahkûm eden erkek egemen düzen Kadriye’nin ölümünden bizzat sorumludur. Devletin görevi, her ne olursa olsun kadınları hayatta tutacak ekonomik ve toplumsal düzenlemeleri yapmaktır” dedi.

 

 

Öldürülen Kadriye Menkeş’in yeğeni Gülşen Günay, Türkiye’de artan kadın cinayetlerine dikkat çekerek:

“Teyzem Kadriye Menkeş de cinayete kurban gitmiştir. Yıllardır devletin sağlık kurumlarında şizofren tedavisi gördüğü eşi tarafından defalarca şiddet görmesine, ölümle burun buruna gelmesine rağmen bu toplumda tek başına yaşamayı göze almaktansa ölüm tehlikesiyle yaşamayı tercih etmek zorunda kalmıştır. Bu cinayetler son bulmalıdır. Devlet daha ciddi tedbirler almalıdır” diyerek başka Kadriyelerin ölmemesi için bütün kadınları mücadeleye çağırdı.

 

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun davaya müdahillik talebi reddedilirken, adli tıp raporu gelmediği için bir sonraki duruşma 27 Haziran günü, saat:14.00'a ertelendi.

 

Davaya katılan platform üyeleri ve Kadriye Menkeş’in yakınları Yarın Gazetesi’ne şunları kaydetti:

 

 

"Kadınlar zaten hep eziliyordu, ama kadınlar haklarını aramaya başladıklarında ekonomik olarak, ancak erkeklerde ve toplumda kültürel olarak kadına bakış açısı değişmediği için kadına hala meta olarak bakıldığı için bu sefer kendi hayatlarını kurmak isteyen kadınlara karşı bu tür cinayetler artmaya başladı. Trafikte ölen insan sayısı kadar kadınlar öldürülüyorlar. Maktulün çocukları ailenin kutsallığına inandığı için babamıza sahip çıkmalıyız diyerek mahkemede bulunuyorlar, annelerinin hakkını arayamıyorlar. Çünkü toplumda böyle bir zihniyet var. Davada sanık şizofreni hastası, ama olmayabilirdi de. Birçok kadın cinayeti erkek hasta olmadan tasarlayarak cinayeti işleyebiliyorlar. Böyle bir hastayla yıllarca yaşamak zorunda bırakılan bir kadından söz ediyoruz, burada toplum suçlu değil mi? Aslında bunun da bu boyutta yargılanması gerektiğini düşünüyorum. Sosyoekonomik koşulları gereği hasta bir adamla silah zoruyla olmasa bile yıllarca yaşamak zorunda bırakılmış, toplumun bakış açısı gereği. Kocasını zor gününde terk etmek istemediği için ölüm tehdidi altında yaşamış. Burada toplumsal mekanizmalar işlemiyor demek ki orada da bir önleme durumu söz konusu olmalıydı." dedi.

 

 

"Devletin bir an önce tedbir alması gerekiyor. Özellikle bu tarz hasta olanlara özel klinikler açılması gerekiyor ve insanlar da bu yönde bilinçlendirilmesi gerekir. Kesinlikle önlem alınmalıdır. Devlet kadınları tam anlamda demek ki korumuyor ki bu gibi cinayetler karşımıza çıkabiliyor. Ciddi anlamda bir koruma sağlanabilse kimse buna cesaret edemez." dedi.

 

 

"Kimse hastalığının arkasına sığınmasın. Herkes cezasını çeksin. Adalet yerini bulsun. İsteğimiz müebbet hapis. Katiller çıkamasın oradan tek isteğimiz bu. Bu tür hastalıklar için de iyi klinikler yapılsın onlar bu kliniklere kapatılsın, orada tedavi görsün isteğimiz budur sağlık bakanlığından da. Kadınlar öldürülmesin, çocuklar annesiz kalmasın." dedi.