1 Mayıs günü İstanbul’da sadece 1 Mayıs’ı kutlamak isteyenlerin değil tüm halkın yaşam hakkı, seyahat özgürlüğü, ifade özgürlüğü, gösteri hakkı, örgütlenme özgürlüğü ve konut dokunulmazlığı gibi pek çok temel hakkı ve özgürlüğü ağır biçimde ihlal edilmiştir. Bu ağır ihlaller karşısında demokratik tepkilerini gösteren, temel hak ve özgürlüklerini korumak ve kullanmak isteyenler ise daha ağır ihlallerle bastırılmaya çalışılmıştır.Kolluk kuvvetlerinin müdahalesi öldürme kastı ile gerçekleştirilen bir saldırıya dönüşmüştür.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yaygın ve yoğun gaz kullanımını işkence ve kötü muamele saydığı Ali Güneş kararına rağmen kolluk kuvvetlerinin yoğun şekilde gaz kullanması, 1 Mayıs günü ağır yararlıların hastaneye gönderilmemesi, ambulansların geçişine izin verilmemesi, ambulanslara , evlere ve hastane bahçesine gaz atılması , bu eylemlerin hep beraber değerlendirildiğinde yaşananların işkence ve kötü muamele kapsamında kaldığı açıktır.
İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun yaptığı açıklamalar Anayasa'nın toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının önceden izin almaya bağlanmaması ve tüm sınırlamaların hakkın özüne ve demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamaması kriterlerini, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının bunların yapılacağı yeri belirlemeyi de içine aldığını kurala bağlayan AİHM kararını yok saydığını göstermektedir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü dayanağı Anayasa olan bir haktır. Anayasa uyarınca, herkes önceden izin almaksızın toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkına sahip bulunuyor. Anayasa'nın “Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı” başlığını taşıyan 34. maddesi şu şekilde düzenlenmiştir; “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.” Taksim'de toplanmanın yasaklanması “milli güvenliği, kamu düzenini, suç işlenmesinin önlenmesini, genel sağlığı, genel ahlakı ve başkalarının hak ve özgürlüklerini korumayı” sağlamamaktadır. Bununla birlikte valiliğin, Taksim’e ilişkin yasaklama kararını orantısız güç kullanarak uygulaması kamu düzenini bozmuş, polisin işkence ve kötü muameleye vardırarak suç işlenmesine neden olmuştur.
1 Mayıs günü yaşananların açık bir şekilde Taksim’i halka kapatmak fikrinden doğmuşur. İstiklal Caddesi'nde eylemlerin, yürüyüşlerin , basın açıklamalarının yasaklanmasının nedenini çok açıktır . Başbakan Tayyip Erdoğan 1 Mayıs Taksim tartışmaları sırasında : “Şu an illa Taksim demeniz bana AKP iktidarına karşı yapıyoruz dedirtir, ben bundan bunu anlıyorum” diyerek muhalefete tahammülünün olmadığını göstermiştir.
1 Mayıs sonrasında Taksim'in ve çevresinin protestolara uygun olmadığını artık izin vermeyeceklerini açıklayan Tayyip Erdoğan bu şekilde demokrasi adına çok önemli bir gerilemeye de sebep olmuştur.
Adalet Arayışında Hukukçular Platformu olarak anılan bu hak ihlallerine karşı, yukarıda açıkladığımız sebeplerle gerekli yasal yollara başvuracağımızı bildiririz.
Adalet Arayışında Hukukçular Platformu