Kadınlar kimler tarafından öldürüldü?
Mart ayında öldürülen 29 kadının 4’ünün kim tarafından öldürüldüğü tespit edilememiştir. 9’u evli oldukları erkek, 5’i birlikte oldukları erkek, 4’ü tanıdık/akraba, 2’si eskiden evli olduğu erkek, 2’si oğlu, 1’i babası, 1’i eskiden birlikte olduğu erkek, 1’i de kardeşi tarafından öldürülmüştür.
Kadınlar çoğunlukla evlerinde öldürüldü
Kadınların 18’i evinde, 4’ü iş yerinde, 2’si arabada, 1’si arazide, 2’si sokak ortasında öldürülmüştür. 2 kadının nerede öldürüldüğü tespit edilememiştir.
Kadınlar en çok ateşli silahlarla öldürüldü
15’i ateşli silahlarla, 9’u kesici aletle, 2’si boğularak, 1’i darp edilerek öldürüldü. Ve ne yazık ki 2’sinin nasıl öldürüldüğü tespit edilememiştir.
Kadınların çalışma durumu hala tespit edilemiyor
Kadınların çalışma durumlarını tespit etmek ise çok zor. Önemli olan bu verinin de basın mensupları tarafından dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bu ay TÜİK’in açıkladığı verilere göre, ‘ev işleriyle meşgul’ kadınların sayısı bir önceki yıla göre 382 bin daha azaldı. Böylece TÜİK’e göre işgücü dahi sayılmayan kadınların sayısı Kasım 2019'da 11 milyon 359 bine düştü. TÜİK’in verileri bu şekilde açıklaması, kadın işsizliğinin gerçek boyutunun üzerini örtmeye çalışmaktır. Biz biliyoruz ki, çalışma hayatına alınmayan ya da istihdamdan uzaklaştırılan kadınlar toplumda oluşan toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık, şiddet ve kadın cinayetleri tehlikelerine karşı daha korunmasız hale gelmektedir. Ulaşılabilen veriye göre kadınların 8’i bir işyerinde çalışıyor ve 21 kadının çalışma durumu bilinememektedir.
Birbirinden farklı bölgelerde ve illerde kadınlar öldürülüyor ve kadınlar öldürülmediği şehirler istiyor.
6284 ve sonuçları
Şiddet uygulayanlara uzaklaştırma, yakın koruma gibi birçok tedbiri düzenleyen; kadınları maddi olarak güçlendirmekten kimlik bilgilerinin değiştirilmesine kadar birçok hak tanıyan ve kadın örgütlerinin yıllarca süren mücadelesi sonucu yürürlüğe giren 6284 etkin uygulandığı takdirde kadınları koruyor.
Mart ayında öldürülen kadınların 26’sının koruma kararının olup olmadığı bilinmezken; yalnızca 3 kadının uzaklaştırma veya koruma kararı olduğu bilinmektedir.
İstanbul Maltepe'de yaşayan 1 çocuk annesi 35 yaşındaki Hülya Ç., boşanma aşamasında olduğu Bahtiyar Ç. tarafından ateşli silahla yaralandı.
Yine İstanbul'da sokakta yürüyen Sevgi F., Serdar T. tarafından ateşli silahla sokak ortasında saldırıya uğradı. Sevgi F. yaralandı.
6284 etkin kullanılmadığı için Gaziantep’te yaşayan Buket S., cezaevinde bulunan ve boşanmak üzere olduğu Murat S.’nin azmettirdiği babası Mahmut S. tarafından “tayini çıktığı” bahane edilerek kesici aletle yaralandı. Buket S. koruma talep etti.
İstanbul'da yaşayan 22 yaşındaki Buse Güler, ayrılmak istediği C.A. tarafından iş çıkışında sokak ortasında ateşli silahla saldırdı. Buse Güler yaşam mücadelesi veriyor.
İstanbul'da yaşayan 18 yaşındaki Selin Ç., babası Şevket Ç. tarafından başından ateşli silahla vurularak yaralandı, Selin yaşam mücadelesi veriyor.
Mersin’de yaşayan Hatun K. geçtiğimiz sene 7 yaşındaki çocuğunun gözleri önünde boşandığı erkek tarafından sokak ortasında darp edilmiş ve ateşli silahla yaralanmıştı. Bu olaya kadar 29 kez şikayette bulunan Hatun K., tutuklu yargılanan boşandığı erkek tarafından hala mektuplarla ölüm tehditleri aldığını söylüyor ve “ben ölmeden önce yetkililer bir şey yapsın, çocuklarımın annesiz kalmasını istemiyorum” diyor. Tıpkı Ayşe Tuba Arslan gibi defelarca şikayette bulunan tüm kadınların sesini öldürüldükten sonra değil, hayattayken duymak ve gerekli tüm önlemleri almak zorundasınız. Aksi kadın cinayetlerine ve kadına yönelik şiddete göz yummaktır. Ancak bu ay 6284 etkin uygulansaydı, kadınlar yaşıyor, çocuklar da annesiz kalmıyor olacaktı. Öldürülen kadınların 8‘inin çocuğu vardı.
5 Ocak’tan beri kayıp olan 21 yaşındaki Gülistan Doku ile ilgili hala bir gelişme yaşanmadı. Etkin bir soruşturma yapılması ve Gülistan’a ne olduğunun bir an önce açığa çıkarılması için #GülistanDokuNerede diye sormaya devam ediyoruz.
Mart Ayında Kadınlar ile ilgili Neler oldu?
Tüm Gelişmeler:
Korona Günlerinde de İstanbul Sözleşmesi, 6284 Yaşatır
Türkiye’de ilk ortaya çıkan koronavirüs vakası ile birlikte hep beraber olağandışı bir sürece girdik. Özellikle virüsün bulaşmaması için alınmaya başlanan karantina önlemleri birçok sorunu beraberinde getirdi.
Öncelikli olarak okulların tatil edilmesiyle beraber sanki çocuklarla ilgilenme sorumluluğu sadece kadınların üzerindeymiş gibi bazı kurum ve kuruluşlar tarafından sadece “anne” olan kadınlara evden çalışma hakkı tanındı.
Karantina, izolasyon, evden çalışma gibi uygulamalarla beraber kadınlar, özellikle ev içi şiddet tehlikesiyle daha çok karşı karşıya kaldılar. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na ulaşan kadınlar, korona nedeniyle evden çıkmaya korktukları için şikayetten vazgeçtiklerini, üniversitelerinden evlerine döndüklerinde evde kadına yönelik şiddetin artışını farkettiklerini veya failler hasta/yaşlı olduğunda korona günlerinde evden uzaklaştırma başvurusu yapma kararı vermekte zorlandıklarını söylediler. Dışarıda virüs, içeride şiddet; kadınların en birincil yaşam hakları iki tehlike arasında bırakılmaktadır. Bu nedenle de 6284 ve İstanbul Sözleşmesi etkin uygulanması ve bunlarla ilgili kamu spotu, canlı yayın ve eğitimler düzenlenmesi ve tüm kadınların haklarını ve başvuracakları yerleri öğrenmesi çok önemlidir. Kadınlar için çağrı ve destek hatları 7/24 ulaşılabilir olmalı ve bu mekanizmalar dijital ortamda da oluşturulmalıdır. Bu konuda Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve Kadın Meclisleri olarak kadınlar için “Şiddetten Korunma Kılavuzu” hazırladık ve tüm kurumlar için de yapılması gereken acil durum planlarını belirledik. Linkten kılavuzumuza ulaşabilir ve yaygınlaştırabilirsiniz.
Benzer sorunları, farklı ülkeler de tecrübe ediyor. Ancak farklı ülkelerde kadına yönelik şiddete karşı yaptırımları takip ederken, İtalya’da Roma Belediye Başkanı’nın şiddete karşı mücadele biriminin 24 saat çalıştığını duyurduğunu, Avusturya Adalet Bakanı’nın özel yasa çıkarılacağını söylediğini gördük. Türkiye’de ise henüz ek ve acil bir önlem paketi yayınlanmadı. Hem Türkiye hem de dünyada yapılan araştırmalar gösteriyor ki, evler kadınların en çok şiddet gördüğü ve öldürüldüğü yerler. Bu nedenle kadınların ve çocukların yaşam hakları ertelenmeden, acil önlemlerle korunmaya alınmalıdır.
Bizler koronavirüs nedeniyle karantinada kaldığımız evlerde güvenliğimizi sağlamaya çalışırken, yeni bir ceza infaz düzenlemesiyle yine bir kadın düşmanı uygulamayla karşı karşıya kaldık. Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlara bu yeni infaz düzenlemesi kapsamında indirim yapılacağı haberlerine tüm kamuoyu “cinsel suçlarda indirime izin vermeyeceğiz” diyerek karşı çıktı ve büyük tepki gösterdi. İtirazlar üzerine yeniden ceza infaz paketi yeniden düzenleme yapılacağı açıklandı. Cinsel suçlarda indirim olamaz, bu nedenle infaz paketi sürecinin takibindeyiz. Cinsel suçlara yönelik hiçbir indirimin olmaması için mücadelemiz sürecek.
Korona günlerinde ek bir önlem paketi beklerken Hakimler ve Savcılar Kurulu, yayınladığı Genel Kurul Kararları’na göre koronavirüs tedbirlerinden biri olarak 6284 kapsamındaki tedbir kararlarının yükümlülerin sağlığını etkilemeyecek şekilde değerlendirileceğini açıkladı. Bu karar doğrultusunda kadınlar için önemli bir kazanım olan uzaklaştırma kararları zorlaştırılmamalıdır. Kadınların yaşam hakları karantina döneminde ertelenemez, ötelenemez. Devlet bu tür acil durumlarda uzaklaştırılan kişiye barınması için olanakları geliştirmelidir. Ayrıca sığınma evlerinin koşulları da karantina tedbirlerine uygun olarak organize edilmeli, işlemler tüm kurum ve kuruluşlar tarafından kolaylaştırılmalıdır.
Korona günlerinde mücadelemizle olumlu gelişmeler de yaşandı. Olcay Senem, Kars Kültür Turizm İl Müdürlüğü’nde yaşadığı tacizi açıkladığı ve şikayetçi olduğu için önce Müze Müdürlüğü’ne, daha sonra da Kültür Bakanlığı tarafından açılan soruşturma sonucunda bu kez de Kütüphane’ye adeta sürgün edilmişti. Görüşmelerimiz ve mücadelemiz sonucunda arkadaşımız Kars Kültür Müdürlüğü'ndeki eski görevine geri döndü. Hakkında taciz şikayeti bulunan fail ile ilgili soruşturmanın sonucu henüz açıklanmadı, bu soruşturmanın da takipçisi olmaya devam edeceğiz.
Kadınlar bu yıl da 8 Mart’ta dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanında meydanları doldurdu
Bu yıl 8 Mart’ı birbirinden ilginç açıklamalarla karşıladık. Cumhurbaşkanı Erdoğan 8 Mart için yaptığı bir konuşmada “Kadını insan değil meta olarak gören, sırf cinsiyeti yüzünden eziyet eden toplumların geleceği aydınlık olamaz” dedi. Diyanet İşleri Başkanı Erbaş 8 Mart mesajında “Kadının onurunu ve toplumsal konumunu hedef alan, onu cinsiyeti üzerinden ayrımcılığa tabi tutan her türlü düşünce ve davranış İslam’a aykırıdır” dedi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise yaptığı bir açıklamada “Kadın cinayetlerinde geçen yılın aynı dönemine göre iki aylık dönemde yüzde 32 azalış elde ettik” diyerek, "Biz, her şeyi onlarla başardık. Ama artık onlar için bir şey başarmak istiyoruz. Kadına şiddetin son bulduğu, yaşanmak şöyle dursun, hatırlanmadığı bir dünya ve Türkiye için çalışıyoruz" dedi.
2020 yılında toplumsal cinsiyet eşitliğini Türkiye’de henüz yakalayamamış durumdayız. Bu eşitliğin sağlanması için bütün kurum ve kuruluşların hem söylemde hem de uygulamada cinsiyetçiliği bırakıp eşitlikçi politikaları uygulaması gerektiğini her zaman söylüyoruz.
6284 koruma kanununun ve İstanbul Sözleşmesi’nin etkin uygulanmıyor oluşunu her raporumuzda, her sokağa çıktığımızda, her sosyal medyaya girdiğimizde söylüyoruz. Özellikle kadınların en çok öldürüldüğü ve şiddet tehdidi altında olduğu evlerde kalmak zorunda olduğu bu günlerde 6284 ve İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasının önemini üstüne basa basa bir kez daha söylüyoruz. Eğer ülke yöneticilerimiz de böyle düşünüyorsa neden biz bugün hala kadın cinayetlerinden ve kadına karşı şiddetten konuşuyoruz? Nasıl ki, Koronavirüsü için olağanüstü önlemler alınıyor, kadınlar için de olağanüstü önlemler derhal alınmalıdır.
Evet doğrudur, bu sene geçtiğimiz seneye göre kadın cinayeti verilerinde anlamlı bir düşüş görülmektedir. İşte bunu biz kadınların mücadelesi sonucu, “6284’ü uygulamak zorundasınız” diyerek başardık. Katiller kravat takıp indirim alamasın, hiçbir şüpheli ölümün üzeri kapatılamasın, adalet sağlansın diye mahkeme mahkeme, dava dava dolaşırken biz kadınlar başardık. Şiddet gördüğümüzde ilk başvurmamız gereken kurumlarda “eşindir barışırsınız” dediklerinde “Hayır! 6284 sayılı kanundan faydalanmak istiyorum” diyerek başarmaya devam ediyoruz. Ama ilgili kurum ve kuruluşlar görevlerini yerine getirmediklerinde kadınlar şiddet görüyor ve öldürülüyor. Her gün ayrı bir kadın düşmanı söylemle karşılaşırken, eşitsizliğe, ayrımcılığa, kadına karşı şiddete, kadın cinayetlerine bu kadar karşı olan yöneticilerimizden de daha somut adımlar ve uygulamalar bekliyoruz.
Kadın Meclisleri bu sene sadece Türkiye’de değil dünyanın dört bir yanında mücadeleyi bir adım daha ileri taşıdı. Adana, Afyon, Ankara, Antalya, Antalya - Alanya, Aydın, Balıkesir - Bandırma, Bayburt, Berlin, Bingöl, Bursa, Çorum, Denizli, Düzce, Erzurum, Eskişehir, Franfurt, Gaziantep, Giresun , Isparta, İstanbul, İzmir, Kars, Kayseri, Kıbrıs, Kırklareli, Kocaeli, Konya, Kütahya, Malatya, Manisa, Mersin, Muğla, Nevşehir, Sakarya , Samsun, Sivas, Tekirdağ, Tokat, Trabzon, Uşak, Van ve Yalova’da Kadın Meclisi gönüllüsü kadınlar kadın cinayetlerini durdurmak, ekonomik eşitsizliğe son vermek, adalet istemek için bir araya geldi. Kadınlar sokakları, caddeleri, meydanları boş bırakmayarak bir kez daha toplumsal cinsiyet eşitliği için taleplerini haykırdı. En güçlü sloganlar 6284 koruma kanunu ve İstanbul Sözleşmesi’nin etkin bir şekilde uygulanması için atıldı. Hiçbir şiddetin karanlıkta kalmayacağını ve üstü kapatılmaya çalışılan bütün şüpheli ölümlerin aydınlatılması için mücadeleye devam edileceği meydanlarda sloganlarla yankılandı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bu ay bir televizyon kanalında yaptığı konuşmada “Artık ters kelepçe yapmayacağız” dedi. Bu ifadelerin üzerinden birkaç gün geçmeden 8 Mart’ta kadınların İstanbul Taksim’de yapmak istediği gece yürüyüşüne polis saldırdı.
Diğer ülkelerdeki gelişmeler:
İspanya'da binlerce kadın koronavirüsü korkularına rağmen 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için bir araya geldi.
8 Mart nedeniyle Paris’te kadınlar tarafından düzenlenen gece yürüyüşüne polis saldırdı.
Azerbaycan'da yaşayan Aysel Elekberzade, 8 Mart’ta açtığı pankart bahane gösterilerek toplumsal lince maruz kalmasının ardından intihara teşebbüs etti.
İngiltere’de bir düşünce kuruluşunun yaptığı araştırmaya göre, koronavirüsü krizinin tetiklediği ekonomik sorunların yükünü taşıyor.
Kadın düşmanı söylemler ve uygulamalar devam ediyor:
Televizyonda yayınlanan bir programda konuşan İlahiyatçı Ali Rıza Demircan, koronavirüsün nedeninin “evlilik dışı ilişki ve eşcinsellik” olduğunu iddia etti. Demircan açıklamasını bilim düşmanı, kadın düşmanı ve homofobik bir şekilde “Zina, evlilik dışı ilişki, eşcinsellik, evlilik hayatında anal ilişki ve regl döneminde ilişki. Bu yasaklar rahim olan rabbimizin koyduğu yasaklardır. Bu yasaklara riayet ederseniz pek çok hastalığın önlemini henüz daha oluşmadan almış olursunuz” şeklinde yaptı.
TRT EBA TV yayınlarıyla görünürlük kazanan kadın öğretmenler de kıyafetleri bahane edilerek, kadın düşmanı ve cinsiyetçi tartışmalarının hedefi haline geldi. Yine EBA TV'de öğrencilere cinsiyetçi bir eğitim verildi. Videoya göre "masayı hazırlama" ve "ütü yapma" gibi farklı ev işleri erkek seslendirmesi tarafından komut veriliyor ve kadın oyuncu tarafından bu işler uygulanıyor şekilde sergilendi. 2020 senesinde hala kadınların kıyafetleri üzerinde tahakküm kurmaya çalışılıyor olmasını kabul etmiyoruz. Ev işlerinin sanki sadece kadınların yapması gereken bir şeymiş gibi çocuklara öğretilmesini de kabul etmiyoruz. Biz kadınlar kolektif bir şekilde, giydiğimiz kıyafetlere bakmadan omuz omuza toplumsal cinsiyet eşitliği için mücadele ediyoruz. Kadın düşmanı ve cinsiyetçi söylemlere hiçbir şekilde müsaade etmiyoruz.
Düşünce kuruluşu Freedom House’un hazırladığı “Dünyada Özgürlükler 2020” raporuna göre Türkiye son 10 yılda dünya genelinde özgürlüklerin en çok gerilediği ikinci ülke oldu.
Kadınlar kadın cinayetlerine karşı mücadeleye devam ediyor:
İstanbul’da yaşayan 25 yaşındaki Lale Bayram evinin banyosunda ölü bulundu. İnceleme sonucunda Lale Bayram’ın boşandığı erkek Yasin A.’nın arkadaşı Servet K. ile bu cinayet için para anlaşması yaptığı ortaya çıktı.
Rize’de yaşayan 46 yaşındaki Hatice Kurt, sosyal medya hesabı açtığı bahanesiyle, 17 sene önce boşandığı Ali Rıza Havuz tarafından sokak ortasında ateşli silahla başından vurularak öldürüldü.
İzmir’de yaşayan 53 yaşındaki Nuray Varol, evinde vücudunun farklı yerlerinden bıçaklanmış olarak ölü bulundu.
Bursa’da yaşayan 39 yaşındaki Özlem Mutlu, çalıştığı fabrikada ayrıldığı erkek Osman Kariman tarafından barışma teklifini reddetmesi bahane gösterilerek başından tabancayla vurularak öldürüldü.
Karabük’te yaşayan 37 yaşındaki Vildan Akkaya Yılmaz, hakkında uzaklaştırma kararı olan, evli olduğu Aydın Yılmaz tarafından çalıştığı dükkanda tabancayla başından vurularak öldürüldü.
Konya’da yaşayan 30 yaşındaki Münevver Şahin, 12 yıl boyunca şiddet gördüğü, boşanma aşamasında olduğu ve hakkında 1 aylık koruma kararı olan Bayram Şahin tarafından, çalıştığı hastanede, başından vurularak öldürüldü. Cinayetin, önceden planlandığı ortaya çıktı.
Kadınlar cinsel şiddete uğramaya devam ediyor:
İstanbul’da bir kadın, metrobüste yolculuk yaptığı sırada tacize uğradı. Yolcular tarafından dövülen fail, kadının şikayetçi olmaması nedeniyle serbest bırakıldı.
Gaziantep'te yaşayan A.N., üst komşusu H.S. tarafından önce tacize uğradı daha sonra ziynet eşyaları çalındı. Fail tutuklanarak cezaevine gönderildi.
İstanbul Taksim’de bir grup kadın, sokak ortasında H.E.’nin cinsel tacizine maruz bırakıldı.
Samsun’da yaşayan Laıla Khaleefah Maran, Ramazan Ç. tarafından taciz edildi. Aynı failin 8 aylık hamile Fawaza Muhammed Abduljabbar Abdulgabbar’ı da darp ettiği ortaya çıktı.
Çocuk istismarları devam ediyor:
Sinop’ta Belören Ortaokulu’nda öğrenim gören 2 öğrenci, müdür olarak görev yapan Bayram Demirci tarafından istismar edildi. Bayram Demirci tutuklandı.
Zonguldak’ta yaşayan 13 ve 16 yaşlarındaki iki kız, sözleşmeli imam olarak görev yapan A. A., A. S. C. ve A. T. tarafından istismara maruz kaldı. Failler adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı, İlçe Müftülüğü tarafından açığa alındı.
Antalya’da yaşayan 14 yaşındaki kız çocuğu, onu takip eden R.F.T. tarafından asansörde taciz edildi. Olayın görüntülerinin sosyal medyaya yansımasının fail yakalnıp tutuklandı.
Siirt’te yaşayan 15 yaşındaki bir çocuğun, şantaj ve tehdit ile O.R. tarafından cinsel istismara maruz kaldı. Tutuklanan O.R.'nin avukatının, aileden davadan vazgeçmelerini istediği ortaya çıktı.
Manisa’da yaşayan 14 yaşındaki A.C.S. arkadaşlarıyla görüşmek üzere evden ayrıldıktan 13 gün sonra eve dönebildi. Bu sürede bir evde zorla tutulduğu, uyuşturucu verildiği ve cinsel istismara maruz kaldığı ortaya çıktı. 25 yaşındaki Y.K. tutuklandı.
Mart ayı davaları:
Takip ettiğimiz davalardan 51 davanın duruşması Mart ayındaydı. Bu duruşmalardan, faillerin tutuksuz yargılandığı 16’sı korona salgını nedeniyle alınan önlemler çerçevesinde ileri tarihe ertelendi. 35 duruşma ise gününde yapıldı. Gününde yapılan duruşmaların bir kısmı seyircisiz yapılırken, bir kısmında sadece tutukluluk incelemesi yapılarak tarih erteleme kararları verildi. Kimi duruşmaya ise sanıklar mahkeme salonuna getirilmedi, sesli ve görüntülü sistem olan SEGBİS sistemi ile katıldı.
Ordu’da öldürülen Ceren Özdemir’in davası, fail Özgür Arduç’a ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesiyle sonuçlanmıştı. Özgür Arduç’un cezaevinden firar etmesiyle ilgili ihmal soruşturması başlatıldı. Failin, daha önce 8 disiplin dosyası olmasına rağmen açık cezaevine geçirildiği, cezaevi psikoloğuna firar edeceğini söylediği ortaya çıktı. Hazırlanan raporda “iyi hal” kararı verilerek kapalı cezaevinden açık cezaevine aktarıldığı öğrenildi.
AKP İstanbul Milletvekili Şirin Ünal’ın evinde şüpheli bir şekilde yaşamını yitiren Nadira Kadirova’nın dosyasına takipsizlik kararı verildi. “Erkek DNA’sı yok” denilerek dosyanın üstü kapatılmaya çalışılmasına rağmen Nadira’nın anal bölgesinde sadece erkeklerde olan PSA bulunduğu ortaya çıktı.
Mersin’de yaşayan 37 yaşındaki Kübra Aşkın geçtiğimiz sene boşandığı erkek Davut Demir tarafından sokak ortasında öldürülmüştü. Görülen davada “kadın cinayetleri son bulsun, çok pişmanım” diyerek indirim almaya çalıştı. Mahkeme sanığa “kasten insan öldürme” suçundan müebbet, “ruhsatsız ateşli silahlarla mermileri satın alma veya bulundurma” suçundan da 1 yıl hapis cezası verdi. Davada herhangi bir indirim uygulanmadı. Tasarlamanın dikkate alınmadığı karar üst mahkemeye gidecek.
Hakkında koruma kararı olmasına rağmen, boşandığı erkek tarafından öldürülen Habibe Çevik ve kızkardeşi Fatma Akta’nın karar duruşması görüldü. Faile 2 kez müebbet hapis cezası verildi. Cezada hiçbir indirim uygulanmadı.
Yüzme öğretmeni tarafından cinsel istismara maruz bırakılan 5 yaşındaki çocuğun davası görüldü. Mahkeme heyeti failin tutuklanma talebini reddetti, adli kontrol tedbirlerinin devam etmesine karar verildi.
Geçen yıl Haziran ayında Bursa’da öldürülen Nazan Kırkgöz’ün davası görülmeye devam etti. Nazan’ı boş bir arazide ateşli silahla vurarak öldüren fail Yusuf Mıcık, mahkemelerde duymaya alışık olduğumuz gibi ceza indiriminden faydalanmak için “kaza ile” öldürdüğünü iddia etti.
*Raporumuz:Her ay basına yansıyan kadına yönelik şiddet haberlerinde davalar, yeni yaşanan olaylar ve kadın hareketine dair ayrıntılar yer almaktadır. Kadın cinayeti haberleri şikayete bağlı olmaksızın direkt kamuya yansırken; cinsel şiddet ve çocuk istismarı haberlerinin ortaya çıkması, gerek bu suçların üstünün örtülmesi gerek soruşturma ve dava süreçlerinin devam ediyor olmasından dolayı net sayının belirlenmesi zorlaşmaktadır. Dolayısı ile çocuk istismarı ve cinsel şiddet verileri açıkladığımız ve basına yansıyan haberlerden çok daha fazla olduğunu belirtmek isteriz. İstanbul Sözleşmesi kapsamında devletin ilgili mercilerinin tespit etmesi ve buna göre şiddetle mücadele yöntemlerini belirlemesi gerekirken; söz konusu makamlar bunları düzenli yapmamaktadır. Bizler, basına yansıyan ve doğrudan bize gelen başvurular halini derleyerek bir sayıya ulaşıp, bu çerçevede raporumuzu hazırlıyoruz. Kadın Cinayeti raporumuzu Femicide kavramına göre ele alıyor, bir araya getiriyor ve değerlendiriyoruz. Yani Femicide kavramına göre; “embriyodan cenine, bebekten çocuğa, erişkinden yaşlıya kadar tüm kadın cinsiyetteki bireylerin sadece cinsiyetlerinden dolayı ya da toplumsal cinsiyet kimliği algısına aykırı eylemleri bahane edilerek, bir erkek tarafından öldürülmesi ya da intihara zorlanmasıdır. Femisidler salt kadın cinsiyetteki insanların öldürüldüğü cinayetler olarak algılanmamalıdır. Nefretle işlenen bu cinayetlerde, saldırıya uğrayan şey kadın kimliğidir.”