Kadınlar kimler tarafından öldürüldü?
Eylül ayında öldürülen 16 kadının 9’u evli olduğu erkek, 4’ü birlikte olduğu erkek, 3’ü de tanıdık birisi tarafından öldürülmüştür.
Kadınlar en çok evlerinde ve sokak ortasında öldürüldü
Kadınların 9’u evinde, 3’ü sokak ortasında, 2’si arazide, 1’i arabada, 1’i de işyerinde öldürülmüştür. Bu ay öldürülen kadınların yüzde 56’sı evlerinde, yüzde 19’u sokakta öldürüldü.
Kadınlar en çok ateşli silahlarla öldürüldü
8’i ateşli silahlarla, 6’sı kesici aletle, 2’si de boğularak öldürüldü.
Kadınların çalışma durumu hala tespit edilemiyor
Kadınların çalışma durumlarını tespit etmek ise çok zor. Önemli olan bu verinin de basın mensupları tarafından dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bu ay TÜİK’in açıkladığı verilere göre, ‘ev işleriyle meşgul’ kadınların sayısı bir önceki yıla göre 1 milyon 240 bin azaldı. Böylece TÜİK’e göre işgücü dahi sayılmayan kadınların sayısı Haziran 2020'de 10 milyon 075 bin oldu. TÜİK’in verileri bu şekilde açıklaması, kadın işsizliğinin gerçek boyutunun üzerini örtmeye çalışmaktır. Çalışma hayatına alınmayan ya da istihdamdan uzaklaştırılan kadınlar toplumda oluşan toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık, şiddet ve kadın cinayetleri tehlikelerine karşı daha korunmasız hale gelmektedir. Ulaşılabilen veriye göre kadınların 2’si bir işyerinde çalışıyor ve 13 kadının çalışma durumu bilinememektedir.
Manipülasyonu Bırakın, İstanbul Sözleşmesi’ni Uygulayın!
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk da bu ay kadın cinayetleri ve şüpheli kadın ölümleri ile ilgili gerçekleri çarpıtan açıklamalarda bulundu. Yaptığı açıklamalarda veri tutması, bu verileri analiz etmesi, sorunlara uygun gerekli çözümleri bulması, 6284’ü ve İstanbul Sözleşmesi’ni uygulaması ve yaptırımları takip etmesi gereken makamlarda kendilerinin olduğunu göz ardı etti. Bizler Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak 2010 yılından beri kadın cinayeti ve şüpheli kadın ölümlerini kamuoyuna da açıklamış olduğumuz kavram ve kapsam dahilinde sadece medyadan ve ailelerden ulaşabildiğimiz bilgilere göre topluyor, analiz ediyor ve yayınlıyoruz. İlk defa 2018 Kasım ayında “kadın cinayeti” kavramını telaffuz edip veri paylaşan İçişleri Bakanlığı’dır. Platformumuzun bu zamana kadar yaptıkları ve bundan sonra üstlendiği görev ve sorumlulukları Bakanlıkların yetki, görev ve sorumluluklarıyla karıştırılmamalıdır. Bir Bakanlığın böylesi bir durumu bile bir çarpıtmaya dönüştürmesi tutarsızdır. Manipülasyonlarla uğraşmak yerine bizden daha iyi bir veri tutan ve bunları güvenilir ve şeffaf bir şekilde açıklayabilen bir Bakanlık olmalıdır. Ancak 2018’den bu yana Bakanlıkların açıkladığı veriler ve bizim verilerimizin uyuşmaması nedeniyle açıklama istediğimiz kavram ve kapsam bilgileri hiçbir zaman yayınlanmadı. Bakan’ın yaptığı bu açıklamanın, onu sahip olduğu sorumluluktan kurtarmadığını hatırlatmak isteriz. Toplumsal cinsiyeti bahane gösterilerek şiddete maruz bırakılan ve öldürülen her bir kadın ilgili Bakanlıkların sorumluluğundadır.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da katıldığı bir televizyon programda manipülatif açıklamalar yaptı. Soylu, kadın cinayetlerini azaltmak için gece gündüz çalıştıklarını ve azaltılmasını başardıklarını söyledi. “1 kadın bile bizim için önemli” diyen Soylu, bu durumda 6284 sayılı Koruma Kanunu ve İstanbul Sözleşmesi’ni eksiksiz bir şekilde uygulamalıdır.
Toplum da kadınlar da değişiyor
Konda'nın yapmış olduğu araştırmanın bu ay açıklanan sonuçlarına göre güncel olarak toplumun sadece %7'si İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasını savunuyor. Sözleşmeden çıkılması gerektiğini düşünenlerin büyük çoğunluğunu ise erkekler oluşturuyor. 5 yıllık değişimin de gösterildiği sonuçlarda, toplumun kadınlara yönelik eşitsizlik doğuran önyargılarının önemli ölçüde azaldığı görülüyor. Kimsenin cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimi bahane gösterilerek şiddete maruz bırakılmadığı ve öldürülmediği günler için mücadelemiz devam ediyor. İstanbul Sözleşmesi'nin tartışmaya açılmasıyla beraber mücadelemiz daha da büyüdü ve güçlendi. Ama unutulmamalıdır ki araştırmada gördüğümüz sonuç sadece 2 aylık mücadelenin sonucu değildir. Geçmişten günümüze toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesi veren, kadına yönelik şiddete ve kadın cinayetlerine karşı mücadele eden, modern haklarına sahip çıkan örgütlü kadın hareketinin başarısı olduğunun altını çizmek gerekiyor.
Eylül ayında Bakanlıklardan gelen açıklamalar bu başarıların sonuçlarını gösterir niteliktedir. Adalet Bakanlığı, İstanbul Sözleşmesi’ne yapılan saldırılar aylardır devam ediyorken bu ay ilk defa bir hatırlatma mesajı yayınladı. Sosyal medyada yaptıkları paylaşımda “Kadına yönelik şiddetle daha etkin mücadele için yeni uygulamaları hayata geçiriyor” denildi ve İstanbul Sözleşmesi kapsamında zaten yapıyor olmaları gereken şeyleri yeni bir şey gibi sundu. Adalet Bakanlığı unutmamalıdır ki kadına yönelik şiddetle etkin mücadele, İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284’ün etkin ve bütünlüklü olarak tüm kurum ve kuruluşlar tarafından uygulanmasıyla mümkündür. Adalet Bakanlığı hatırlatma yapmanın da ötesinde üzerine düşen görevleri yapmalıdır.
6284 ve sonuçları
Şiddet uygulayanlara uzaklaştırma, yakın koruma gibi birçok tedbiri düzenleyen; kadınları maddi olarak güçlendirmekten kimlik bilgilerinin değiştirilmesine kadar birçok hak tanıyan ve kadın örgütlerinin yıllarca süren mücadelesi sonucu yürürlüğe giren 6284 sayılı kanun etkin uygulandığı takdirde kadınları koruyor. Kadınları korumak ve şiddeti önlemek için getirilen 6284 sayılı kanun yasalaşması İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasının ardından mümkün olabilmiştir.
Eylül ayında öldürülen kadınların 12’sinin koruma kararının olup olmadığı bilinmezken; yalnızca 4 kadının polis şikayeti, boşanma başvurusu, uzaklaştırma veya koruma kararı gibi adli başvurusu olduğu biliniyor.
Kayseri'de yaşayan Ayşe Taşdöven, boşanma aşamasında olan ve hakkında uzaklaştırma kararı aldırdığı Okan Taşdöven tarafından bir mağazada 16 yaşındaki kızının gözleri önünde vahşiçe kesici alet ile yaralandıktan sonra boğulmaya çalışıldı.
Kayseri’de yaşayan 24 yaşındaki 5 aylık hamile Buket T., evli olduğu ve boşanmak istediği Mustafa Aykut T. tarafından karnından bıçaklandı. Buket T. yaşam mücadelesi veriyor.
Diyarbakır'da yaşayan 35 yaşındaki Sevda Y., ayrı yaşadığı Samet Y. tarafından bıçakla yaralandı. Sevda Y. yaşam mücadelesi veriyor.
Samsun’da yaşayan 1 çocuk annesi 36 yaşındaki N.Ç., evli olduğu Z.Ç. tarafından kesici aletle yaraladı. N.Ç. yaşam mücadelesi veriyor.
Reddettiği erkek tarafından öldürülen Pınar Gültekin'in otopsi raporunda Pınar'ın eziyet edilerek öldürüldüğü ortaya çıktı.
İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6824’ün tam ve etkin uygulanmasının kadınlar için ne kadar hayati olduğunu tüm bu örnekler göstermektedir. Kadınların etkin korunması için tedbir kararlarının uygulanmalı, süreç takip edilmeli, devletin tüm birimlerinin kadınların haklarını korumalı ve görevini yerine getirmeyen kamu görevlilerinin cezasız kalmamalıdır.
Şüpheli kadın ölümleri derhal aydınlatılmalıdır
Bir süredir raporlarımızda da açıkladığımız gibi intihar veya doğal ölüm gibi sunulan şüpheli kadın ölümleri ve şüpheli bir şekilde ölü bulunan kadın sayısında pandemi süreciyle birlikte çok ciddi bir artış yaşanmaktadır. Şüpheli kadın ölümleri, maalesef kadın cinayetlerinden daha da zorlu olabilmektedir. Kadınların öldürülüp öldürülmediği, gerçekten kaza ile mi öldükleri, kadınların toplumsal cinsiyet temelli öldürülüp öldürülmediği (kadın cinayeti olup olmadığı), intihar edip etmedikleri veya intihara sürüklenip sürüklenmediklerinin açığa çıkarılması gerekmektedir.
Şüpheli bir şekilde ölü bulunan ve takipsizlik kararı verilen Nadira Kadirova dosyasındaki bu ay gündeme gelen bir videoya göre Nadira'nın avukatı odada boğuşma yaşanmış olabileceğini belirtti.
Aleyna Çakır’ın ölümünde şüpheli olarak ifadesi alınan Ümit Can Uygun’un annesi Gülay Uygun Ankara'da boş bir alanda ateşli silahla şüpheli bir şekilde vurulmuş olarak ölü bulundu.
Aleyna Çakır soruşturmasında aynı kameraya ait iki farklı polis raporu hazırlandı. Olayın üstünü kapatan ya da görevini ihmal eden polisler, polislere yaptırım uygulamayan İçişleri ve Adalet Bakanlığı, Aleyna Çakır'ın ölümünden ve tüm şüpheli kadın ölümlerinden sorumludur.
Duygu Delen’in ölümüne ilişkin bilirkişi raporu açıklandı. Rapora göre, düşme anında hayatta ama bilinci kapalı olduğu değerlendirildi, vücudunda darp izleri tespit edildi, düşmeden önce çarptığı çamaşır ipinde kan tespit edildi. Rapor sonucu ortaya çıkan ciinayet şüphesini artıran bulgular titizlikle incelenmelidir.
Gaziantep'de yaşayan Sezay Koçak, boşanma aşamasında olduğu Ali Özahi ile evde tartıştıktan sonra balkondan şüpheli bir şekilde düşerek öldü.
İstanbul'da yaşayan 43 yaşındaki Larysa Kuzkyk, bir binanın çatı katından şüpheli bir şekilde düşerek öldü.
Adana'da mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan 25 yaşındaki 4 çocuk annesi Rihab el-Rihabi evinde şüpheli bir şekilde ateşli silahla vurulmuş olarak ölü bulundu.
İstanbul’da yaşayan 42 yaşındaki Yağmur Eker, birlikte yaşadığı polis memuru Bekir Özdemir’in silahıyla şüpheli bir şekilde vurulmuş olarak ölü bulundu.
Eylül ayında öğrendiğimiz 20 kadının şüpheli ölümleri bir an önce açığa çıkarılmalıdır. Yapılacak şey bellidir; 6284 sayılı koruma kanunu ve İstanbul Sözleşmesi tüm kurum ve kuruluşlarla beraber etkin ve bütünlüklü uygulanmalıdır. Şüpheli kadın ölümlerinin soruşturmaları dikkatli bir şekilde incelenmeli ve hızlıca sonuçlandırılmalıdır.
Eylül Ayında Kadınlar ile ilgili Neler oldu?
Kadın düşmanı söylemler ve uygulamalar devam ediyor:
Fransa'nın başkenti Paris'te bulunan Orsay Müzesi'ni ziyarete giden bir öğrenci göğüs dekoltesi bahane gösterilerek gişe görevlisi tarafından müzeye alınmadı. Müze genç kadından özür diledi.
Japonya Hava Yolları, Ekim'den itibaren anonslarında cinsiyetçi bir şekilde "bayanlar ve baylar" demek yerine sadece "günaydın" ya da "iyi akşamlar" denileceğini açıkladı.
28 Eylül Uluslararası Güvenli Kürtaj Günü’nde Meksikalı kadınlar kürtaj hakkının yasallaştırılması için meydanları doldurdu.
Fatih Erbakan katıldığı bir televizyon programında İstanbul Sözleşmesi’ne ve toplumsal cinsiyet eşitliğine dair yine düşmanca açıklamalarda bulundu. Hatta “kadın doğulmaz, kadın olunur” sözüyle de bildiğimiz Simone de Beauvoir’ın biseksüel bir erkek olduğunu iddia etti.
Eylül ayında öldürülen 16 kadının yaşam mücadelesi hikayeleri
Mersin’de yaşayan 17 yaşındaki 5 aylık hamile Zeynep Sarıaydın, ailesini görme isteği bahane edilerek evli olduğu Erdoğan Sarıaydın tarafından evinde ateşli silahla öldürüldü.
İzmir’de yaşayan Handan Doğru, boşanma aşamasında olduğu Köksal Doğru tarafından çalıştığı kuaför dükkanında ateşli silahla vurularak öldürüldü.
Kocaeli’de yaşayan 39 yaşındaki 2 çocuk annesi Özlem Güneş, boşanma aşamasında olduğu Zülküf Güneş tarafından evinde boğularak öldürüldü. Özlem Güneş’in daha öncesinden birçok kez fail hakkında darp ettiği için polise başvurarak şikayetçi olduğu ortaya çıktı.
İstanbul’da yaşayan 18 yaşındaki Sevilay Kaya, birlikte olduğu erkek Vüsal Oruçov tarafından kıskançlık bahane gösterilerek vahşi bir şekilde kesici aletle öldürüldü.
İzmir’de yaşayan 50 yaşındaki 2 çocuk annesi Meryem T., evli olduğu İrfan T. tarafından kesici aletle evinde öldürüldü.
2013 yılında 22 yaşındayken kaybolan Zeynep Söğüt’ün öldürüldüğü dosyanın yeniden açılmasıyla ortaya çıktı.
Malatya’da yaşayan 30 yaşındaki Döndü G., evli olduğu A.G. tarafından evinde bıçaklanarak öldürüldü.
Konya’da yaşayan 66 yaşındaki Fatma Altuner, evli olduğu Hüseyin Altuner tarafından evinin bahçesinde ateşli silahla vurularak öldürüldü.
Sivas’ta yaşayan 40 yaşındaki Ebru Aksu ve annesi 68 yaşındaki Şükran Aksu, Ebru’nun evlilik hazırlığı yaptığı Şenel Bulut tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü.
Bilecik’te yaşayan 23 yaşındaki Handan Bul, ayrılmak istediği Yusuf Uğur tarafından ormanlık bir alana götürülen otomobil içerisinde ateşli silahla vurularak öldürüldü.
İstanbul’da yaşayan 30 yaşındaki Elif Yılmaz, evli olduğu Ersin Yılmaz tarafından başka bir ilişkisi olduğu bahane edilerek ormanlık alanda ateşli silahla vurularak öldürüldü.
Uşak’ta yaşayan 38 yaşındaki Mahsune Kanbere, kızı ile evlenmek istediği iddia edilen Muhammet Fahim Kaderi tarafından evinde kesici aletle öldürüldü.
Antalya’da yaşayan 30 yaşında 2 çocuk annesi Duygu Çelikten 13 gün kayıp olarak aranırken kesici aletle öldürülmüş bedeni ormanlık bir alanda toprağa gömülü olarak bulundu. Birlikte olduğu erkek Veli Ünver tarafından kendisine hakaret ettiği bahane gösterilerek vahşice öldürüldüğü ortaya çıktı.
Muğla’da yaşayan 35 yaşındaki Meltem Dağ, uzaklaştırma kararı aldırdığı ve boşanma aşamasında olduğu Hüseyin Dağ tarafından evinin bahçesinde ateşli silahla vurularak öldürüldü.
Adana’da yaşayan 26 yaşındaki 2 çocuk annesi Serap Öner, boşanma aşamasında olduğu ve hakkında uzaklaştırma kararı aldırdığı Ali Ö. tarafından kesici aletle bir süre önce çocuklarını da alarak döndüğü ailesinin evinde öldürüldü.