Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Ekim 2020 Raporu
2020 Ekim Raporu*
Ekim Ayında 21 Kadın Cinayeti, 8 Şüpheli Kadın Ölümü
Kadınların mücadelesiyle İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması tartışması kapandı. Türkiye’de kadın cinayetlerini durdurma mücadelesi 10 yıldır devam ediyor. Platform olarak, ihtiyacı tespit ettiğimiz 2010 yılından itibaren kadın cinayeti verilerini kamuoyuna açıklıyoruz. Verileri açıklamakla sorumlu olan Bakanlık ise kaç kadının, neden, nasıl, kim tarafından öldürüldüğünü açıklamak yerine, kadın cinayeti verilerinin yanlış hazırlandığını söyleyerek gerçekleri çarpıtıyor. İstanbul Sözleşmesi’ne göre devletin istatistikleri açıklama yükümlülüğü vardır. Kadın cinayeti ve şüpheli kadın ölümleri gerçekliğini açıklamakla birlikte, kadın cinayetlerini durdurmak için somut çözüm önerilerinin hayata geçirilmesi de devletin görevidir. Bu görevin yerine getirilmesi için de ilgili tüm bakanlıkların, tüm mekanizmaların harekete geçirilmesi için mücadeleye devam edeceğiz.
12 kadının neden öldürüldüğü tespit edilemedi
Bu ay 21 kadın cinayeti işlenmiş, 8 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulunmuştur. Öldürülen 21 kadından 12’sinin neden öldürüldüğü tespit edilemedi, 9’u de boşanmak istemek, barışmayı reddetmek, evlenmeyi reddetmek, ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına dair karar almak isterken öldürüldü. 12 kadının hangi bahaneyle öldürüldüğünün tespit edilememesi, kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin görünmez kılınmasının bir sonucudur. Kadınların kim tarafından, neden öldürüldüğü tespit edilmedikçe; adil yargılama yapılmayıp şüpheli, sanık ve katiller caydırıcı cezalar almadıkça, önleyici tedbirler uygulanmadıkça şiddet boyut değiştirerek sürmeye devam ediyor.
İllere göre Ekim ayının kadın cinayetleri verileri ise şöyle:
Her biri birer yaşam olan kadın kardeşlerimizin isimlerini sizinle paylaşmak isteriz:
Kadınlar kimler tarafından öldürüldü?
Ekim ayında öldürülen 21 kadının 6’sı birlikte olduğu erkek, 5’i evli olduğu erkek, 5’i tanıdık birisi, 1’i eskiden evli olduğu erkek, 1’i eskiden birlikte olduğu erkek ve 1’i de kardeşi tarafından öldürülmüştür. 2 kadının ölümüne sebep olan kişilerin yakınlık durumu tespit edilememiştir.
Kadınlar en çok evlerinde öldürüldü
Kadınların 12’si evinde, 2’si arabada, 2’si işyerinde, 2’si sokak ortasında, 1’i de ıssız bir yerde, 1’i kuaförde öldürülmüştür. 1’inin öldürüldüğü yer tespit edilememiştir. Bu ay öldürülen kadınların yüzde 57’si evlerinde öldürüldü.
Kadınlar en çok ateşli silahlarla öldürüldü
14’ü ateşli silahlarla, 5’i kesici aletle, 2’si de boğularak öldürüldü.
Kadınların çalışma durumu hala tespit edilemiyor
Kadınların çalışma durumlarını tespit etmek ise çok zor. Önemli olan bu verinin de basın mensupları tarafından dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bu ay TÜİK’in açıkladığı verilere göre, ‘ev işleriyle meşgul’ kadınların sayısı bir önceki yıla göre 1 milyon 285 bin azaldı. Böylece TÜİK’e göre işgücü dahi sayılmayan kadınların sayısı Temmuz 2020'de 10 milyon 201 bin oldu. TÜİK’in verileri bu şekilde açıklaması, kadın işsizliğinin gerçek boyutunun üzerini örtmeye çalışmaktır. Çalışma hayatına alınmayan ya da istihdamdan uzaklaştırılan kadınlar toplumda oluşan toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık, şiddet ve kadın cinayetleri tehlikelerine karşı daha korunmasız hale gelmektedir. Ulaşılabilen veriye göre kadınların 4’ü bir işyerinde çalışıyor ve 17 kadının çalışma durumu bilinememektedir.
Adalet Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı ve parti grubunda görüşülmesi için nafaka süresinin alt sınırı 2 yıl olmak üzere 6 yılla kısıtlayan bir öneri sundu. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği uçurumunun geniş olduğu ülkemizde, 11 milyondan fazla kadının işsiz kategorisine dahi alınmamakta ve "ev işi ile meşgul" olarak sayılmaktadır. Bu da toplumsal cinsiyet eşitsizliğinde ekonomik bağımsızlığı engellemekte ve ekonomik eşitsizliği artırmaktadır. Böylesi bir durumda nafaka hakkının engellenmeye çalışılması kabul edilemez bir durumdur. Kadınların yaşadığı işsizlik, güvencesiz ve yarı zamanlı iş sorununu ve hatta istihdam dahi görülmeyişine çözüm bulamayanların kadın düşmanı uygulamalarından birisi olmaktadır. Planlanan nafaka süresinden sonra çocukların bakımı ve kadınların istihdamı konusunda kadınlar daha da yalnızlaştırılmaktadır.
İstanbul Sözleşmesi’ni Uygulayın, Adaleti Sağlayın
Ekim ayında da birçok kadına yönelik şiddet ve kadın cinayeti davasında kadın düşmanı ve eşitlikçi olmayan kararların alındığını gördük. “Kaçma şüphesi bulunmadığı” gerekçe gösterilerek İpek Er’in ölümünde şüpheli olarak yargılanan Musa Orhan’ın “nitelikli cinsel istismar” suçundan tutuksuz yargılanmasına devam edilmesine rağmen kadın yönelik şiddeti durdurmaya çalışırken ölüme sebebiyet veren Kadir Şeker’e 12 yıl 6 ay hapis cezası verilmesi ülkemizde mevcut adalet sisteminin en somut yansıması oldu. Bunlar, toplumsal cinsiyet eşitsizliği gerçeğinin yok sayılarak, kadın düşmanı olduğu kadar faillerin sırtını sıvazlayan yansımalar da olduğunu biliyoruz. Adalete olan güvenin çokça sorgulandığı Ekim ayında birçok kadına yönelik şiddet ve kadın cinayeti davasında iyi hal ve haksız tahrik indirimi uygulandığını gördük. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayeti davalarında kullanılan bu indirimler ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği yokmuşçasına verilen cezalar failleri korumakta, bundan sonra gerçekleşebilecek şiddet ve cinayetlerin de önünü açmaktadır. İstanbul Sözleşmesi’nin yargılama ve kovuşturma konusunda getirdiği tedbirlerin uygulanması en önemli adımlardan birisidir.
İstanbul'da yaşayan 22 yaşındaki Fatma Erdoğan, boşanma aşamasında olduğu Eren Erdoğan tarafından araçta ateşli silahla öldürülmüş ve 2 saat boyunca ölü bedeni dolaştırılmıştı. Cinayet öncesinde "Öldürürüm. Gider 4 sene paşa paşa yatar çıkarım" diyen fail hakkında bu ay görülen davada müebbet hapis kararı çıkmasına rağmen "iyi hal indirimi" uygulandı. İstanbul’da yaşayan 29 yaşındaki Elif Özde Uzun, birlikte olduğu Erhan Taslı tarafından kesici aletle öldürülmüştü. Faile “haksız tahrik indirimi” ile beraber 18 yıl hapis cezası verildi. Muğla’da yaşayan 26 yaşındaki Sedef Berberoğlu, ayrı yaşadığı Sefa Berberoğlu tarafından ateşli silahla öldürülmüştü. Faile “tahrik indirimi” ile beraber 30 yıl hapis cezası verildi. Şüpheli bir şekilde ölü bulunan anestezi teknikeri Ayşe Karaman'ın davasında şüpheli doktor Özgür Tarhan'ın "bilinçli taksirle ölüme neden olmak" suçundan 3 yıl 4 ay hapis cezası almıştı. Bu ay gerekçeli karar açıkladı, bilinçli taksirle öldürme suçundan "iyi hal" indirimi yapılarak ceza verildiği öğrenildi. İstanbul’da yaşayan Derya Elbasan, boşanma aşamasında olduğu Erol Elbasan tarafından ateşli silahla saldırıya uğramıştı. Faile mahkeme tarafından "iyi hal indirimi” ile 2 yıl 8 ay 15 gün hapis cezası verilerek tahliye edildi.
6284 ve sonuçları
Şiddet uygulayanlara uzaklaştırma, yakın koruma gibi birçok tedbiri düzenleyen; kadınları maddi olarak güçlendirmekten kimlik bilgilerinin değiştirilmesine kadar birçok hak tanıyan ve kadın örgütlerinin yıllarca süren mücadelesi sonucu yürürlüğe giren 6284 sayılı kanun etkin uygulandığı takdirde kadınları koruyor. Kadınları korumak ve şiddeti önlemek için getirilen 6284 sayılı kanun yasalaşması İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasının ardından mümkün olabilmiştir.
Ekim ayında öldürülen kadınların 15’inin koruma kararının olup olmadığı bilinmezken; yalnızca 7 kadının polis şikayeti, boşanma başvurusu, uzaklaştırma veya koruma kararı gibi adli başvurusu olduğu biliniyor.
Kayseri’de yaşayan Tuğba D. evli olduğu Emrah D. tarafından evinde bıçaklandı. Birçok yerinden bıçaklanan Tuğba, evinin balkonundan atlayarak kendisini kurtarmaya çalıştı. Tuğba’nın yaşam mücadelesi devam ediyor.
Kırıkkale'de 30 yaşındaki Kadriye E., boşanma davasının olduğu gün adliye binası önünde evli olduğu Metin E. tarafından bıçaklandı.
Bursa'da yaşayan 2 çocuk annesi Dilek Tuncer 2011 yılında evli olduğu Adem Tuncer tarafından boşanmak istediği bahane gösterilerek vahşi bir şekilde kesici aletle öldürülmüştü. Fail tam 9 sene sonra Muş'ta saklandığı bir evde bulundu.
İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6824’ün tam ve etkin uygulanmasının kadınlar için ne kadar hayati olduğunu tüm bu örnekler göstermektedir. Kadınların etkin korunması için tedbir kararlarının uygulanmalı, süreç takip edilmeli, devletin tüm birimlerinin kadınların haklarını korumalı ve görevini yerine getirmeyen kamu görevlilerinin cezasız kalmamalıdır.
Şüpheli kadın ölümleri derhal aydınlatılmalıdır
Bir süredir raporlarımızda da açıkladığımız gibi intihar veya doğal ölüm gibi sunulan şüpheli kadın ölümleri ve şüpheli bir şekilde ölü bulunan kadın sayısında pandemi süreciyle birlikte çok ciddi bir artış yaşanmaktadır. Şüpheli kadın ölümleri, maalesef kadın cinayetlerinden daha da zorlu olabilmektedir. Kadınların öldürülüp öldürülmediği, gerçekten kaza ile mi öldükleri, kadınların toplumsal cinsiyet temelli öldürülüp öldürülmediği (kadın cinayeti olup olmadığı), intihar edip etmedikleri veya intihara sürüklenip sürüklenmediklerinin açığa çıkarılması gerekmektedir.
Gaziantep'te bir binanın 4. katından şüpheli bir şekilde düşerek ölen Duygu Delen'in davasında şüpheli hakkında “çocuğun kasten öldürülmesi” suçundan ceza alması istendi. Duygu'nun ölümüne dair şüpheleri açığa çıkartacağız.
Diyarbakır’da yaşayan 17 yaşındaki Nursin Köse, şüpheli bir şekilde ateşli silahla vurulmuş olarak ağır yaralı bulundu, hastanede yaşam mücadelesini kaybetti. Berdel usulüyle evlendirilmek istendiği iddia edildi.
İstanbul’da yaşayan 2 çocuk annesi Gülşen Kömürcü şüpheli bir şekilde ateşli silahla vurulmuş olarak yatağında ölü bulundu. Evli olduğu erkek tarafından bir süredir fiziksel ve psikolojik şiddet gördüğü, pandemi döneminde çocuklarını da alarak sığınma evine yerleştiği ve sonrasında memleketine döndüğü öğrenildi.
Samsun’da yaşayan 25 yaşındaki Kübra B., arkadaşı M.Y.’nin evinde şüpheli bir şekilde doğal gaz borusu asılı olarak bulundu.
Ekim ayında öğrendiğimiz 8 kadının şüpheli ölümleri bir an önce açığa çıkarılmalıdır. Yapılacak şey bellidir; 6284 sayılı koruma kanunu ve İstanbul Sözleşmesi tüm kurum ve kuruluşlarla beraber etkin ve bütünlüklü uygulanmalıdır. Şüpheli kadın ölümlerinin soruşturmaları dikkatli bir şekilde incelenmeli ve hızlıca sonuçlandırılmalıdır.
Ekim Ayında Kadınlar ile ilgili Neler oldu?
Kadın düşmanı söylemler ve uygulamalar devam ediyor:
İngiltere ve Galler'de Kraliyet Savcılık Hizmetleri, cinsel şiddet davalarında izlenecek kurallara yeni güncellemeler kazandırdı. Yeni kurallara göre iddianame hazırlanırken karşılaşılabilecek birçok yanlış bilgi ve önyargılı ifadeler ("Bir erkekle internet üzerinden ya da çöpçatan uygulaması üzerinden tanıştıysanız, cinsel ilişki arıyorsunuz demektir ve buna hazır olmanız gerekir" gibi önyargılı ve kadın düşmanı açıklamalar) konusunda uyarıyor.
ABD'de Çalışma Bakanlığı'nın yaptığı 2012-2014 yılları arasındaki inceleme neticesinde Princeton Üniversitesi'nde 106 kadın profesöre erkek profesörlere göre daha az ücret ödendiği belirlendi. Üniversite geçmişe dönük olarak 1 milyon dolar ödeme yapmayı ve sonrası için de maaş eşitliğini sağlamaya yönelik çalışma yapmayı kabul etti.
Polonya'da Anayasa Mahkemesi'nin bu ay imza attığı kadın düşmanı karara göre kadınlar artık fetüste ciddi bozukluklar olsa bile kürtaja erişemeyecek.
İran'ın Necefabad kentinde yaşayan bir kadın başörtüsü takmadan bisiklete bindiği gerekçesiyle tutuklandı.
GATA’nın Başhekim Yardımcısı Ali Edizer, Medeni Kanunu hedef alarak erkeklere “ikinci eş almayı” önermesi büyük tepki topladı, Edizer söylemleri nedeniyle görevinden alındı.
Resmi Gazete'de yayımlanan 2021 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı'na göre sadece kadınlara yönelik açılması planlanan bir "kadın üniversitesi" projesi olduğu öğrenildi. Hayatın her alanında toplumsal cinsiyet eşitliğinin yok sayıldığı, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik hazırlanan İstanbul Sözleşmesi’ne saldırıların olduğu bir ülkede “kadın üniversitesi” kabul edilemez. Bu proje, kadınları sınırları belli bir alana eşitliksiz ve düşmanca hapsetmek amacı taşımaktadır. Kadınlar hayatın bütün sosyal alanlarında eşit ve özgür yaşam ve eğitim hakkı için mücadele ediyor, sınırlandırılmış alanlarda bireysel kurtuluşun peşinde koşmuyor. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri, kadınları güvenli olduğu iddia edilen dört duvar arasına kapatmakla durdurulamaz. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve toplumsal cinsiyet temelli şiddetin durdurulmasına yönelik hazırlanan İstanbul Sözleşmesi etkin ve bütünlüklü uygulanmalıdır. Sözleşmenin etkin olarak uygulanmadığı bir durumda “kadın üniversitesi” konuşmak, kadınlara yönelik şiddetin yeni bir boyutu olarak karşımıza çıkacaktır.
Ekim ayında öldürülen 21 kadının yaşam mücadelesi hikayeleri
Adana’da yaşayan 35 yaşındaki 1 çocuk annesi Tuğba Keleş, hakkında uzaklaştırma kararı aldırdığı Erdoğan Küpeli tarafından arkadaşlık teklifini reddettiği bahane gösterilerek işyerinde ateşli silahla öldürüldü. Küpeli daha önceden de Gülay Mübarek’i taciz ve tehdit ettiği için gözaltına alınmış ve adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı.
Osmaniye’de yaşayan Emel Orhan, evli olduğu Gökmen Orhan tarafından evinde ateşli silahla öldürüldü.
Mersin’de yaşayan 2 çocuk annesi 33 yaşındaki Seher Aslan Özkurt, dini nikahlı birlikte yaşadığı S.S. tarafından ateşli silahla silahla öldürüldü. Seher’in daha öncesinde defalarca uzaklaştırma kararı aldırdığı, failin bu kararları ihlal ettiği için cezaevine girdiği ve cezaevinden çıkınca cinayeti işlediği öğrenildi.
Aydın’da yaşayan 33 yaşındaki 2 çocuk annesi Sinem Kaya, çöp dökmeye çıktığı sırada ayrı yaşadığı ve hakkında uzaklaştırma kararı aldırdığı dini nikahlı birlikte yaşadığı Dinçer Ö.’yü görünce kaçarak sığındığı kuaför dükkanında ateşli silahla öldürüldü. Failin, daha önce Sinem'i tehdit etmesi nedeniyle koruma kararını ihlal ettiği için 3 günlük zorlama hapis kararı olduğu ortaya çıktı.
Adana’da yaşayan 39 yaşındaki Hülya Güllüce dini nikahla birlikte yaşadığı ve ayrılmak istediği Abdullah Kaya tarafından telefonuna gelen bir mesaj bahane gösterilerek ateşli silahla evinde vurularak öldürüldü. Hülya G.’nin daha öncesinde şiddet gördüğü için boşandığı ama dini nikahla birlikte yaşamaya devam ettiği öğrenildi.
İzmir’de yaşayan 31 yaşındaki Bihter Yalçınsoy, boşanma aşamasındaki Rahman Yalçınsoy tarafından konuşma teklifini reddettiği bahane gösterilerek boşanma davasına saatler kala evinde kesici aletle öldürüldü.
İstanbul’da yaşayan 33 yaşındaki Gül Gülsüm, imam nikahlı birlikte olduğu ve şiddet gördüğü için hakkında uzaklaştırma kararı aldırdığı Fikret Çakmak tarafından barışma teklifini reddettiği bahane edilerek boş bir arazide boğularak öldürüldü, ardından metruk bir eve bırakıldı.
İstanbul’da yaşayan Hiba Yusuf, evli olduğu Fadi El Haddah tarafından 4 yaşındaki çocuğunun gözleri önünde kesici aletle evinde öldürüldü.
Isparta’da yaşayan 23 yaşındaki Gamze Esgicioğlu yaşadığı evde kalbinden bıçaklanmış halde ölü bulundu. Soruşturma neticesinde birlikte olduğu Hasan Bölüm tarafından kıskançlık bahane gösterilerek öldürüldüğü ortaya çıktı.
Antalya’da yaşayan 64 yaşındaki Makbule Can, kızının evli olduğu M.İ. tarafından kızıyla barıştırması için arabuluculuk teklifini reddettiği bahane edilerek ateşli silahla öldürüldü. Makbule Can’ın kızının sığınma evinde olduğu ortaya çıktı.
Aydın’da yaşayan 59 yaşındaki 2 çocuk annesi Hatice Tusu, tacizleri nedeniyle uzaklaştırma kararı aldırdığı Suat Aksoy tarafından hayatına dair karar almak istemesi bahane edilerek boğularak öldürüldü, kayıp olarak arandığı 4 günün sonunda bedeni bataklığa gömülü bir şekilde bulundu.
Düzce’de yaşayan 25 yaşındaki Mahide Güneş Anıl, birlikte olduğu Kemal Anıl Şenol tarafından evinde ateşli silahla kalbinden vurularak öldürüldü. Mahide'nin öldürülmeden önce 112 Acil Çağrı Merkezi'ni arayarak bir evde kapalı tutulduğunu ve kurtarılmasını istediği ortaya çıktı.
Erzurum’da yaşayan 76 yaşındaki Melek Bulut, iddiaya göre tamir için evine gelen Mustafa Kuvvetli tarafından hakaret ettiği bahane gösterilerek evinde boğazı kesilerek öldürüldü.
İstanbul’da yaşayan 19 yaşındaki Hazal Tektaş, ısrarlı takibe maruz kaldığı, ölüm tehditleri aldığı ve evlilik teklifini reddettiği erkek Mehmet Ali Atış tarafından sokak ortasında ateşli silahla vurularak öldürüldü.
Diyarbakır’da yaşayan 24 yaşındaki Melek Aslan, kardeşi Mustafa Aslan tarafından hayatına dair karar alması bahane gösterilerek sokak ortasında ateşli silahla vurularak öldürüldü. Eskiden birlikte olduğu ve hakkında uzaklaştırma kararı aldırdığı Orhan Vatansever de cinayette azmettirici olduğu iddiasıyla tutuklandı.
İstanbul’da yaşayan S.Ü., evli olduğu M.Ü. tarafından evinde kesici aletle öldürüldü.
Konya’da yaşayan Büşra Gizem Güzelsoy (27) ve annesi Gülya Barutçu (48), Büşra’nın bir süre önce ayrıldığı nişanlısı Ömer İğret tarafından otomobil içerisinde ateşli silahla öldürüldü. Failin, ayrılıktan sonra Büşra’yı ve ailesini rahatsız etmesi üzerine Büşra mahkemeye başvurdu. Tedbir kararına rağmen fail Büşra’nın evini taşladı, savcılık soruşturma başlatmasına rağmen beyanların dışında delil olmadığı için savcılık tarafından takipsizlik kararı verilerek dosya Uzlaştırma Bürosu'na gönderildi. Fail, 2 ay önce bu büro aracılığıyla Büşra ve annesini rahatsız etmeme sözü vererek anlaştığı öğrenildi. Büşra’nın öldürülmeden 2 saat önce annesiyle birlikte tekrar polise gidip, fail hakkında şikayetçi olarak koruma kararı aldırdığı ortaya çıktı.
İzmir’de yaşayan 26 yaşındaki Gizem Önal, patronu Handan Doğru’nun boşanma aşamasındaki Köksal Doğru tarafından vurularak ağır bir şekilde yaralanmıştı. 55 gündür yaşam mücadelesi veren Gizem bu ay hayatını kaybetti.
Çankırı’da yaşayan 40 yaşındaki 3 çocuk annesi Gülay Güneş, 1 ay önce boşandığı Mesut Açıkgöz tarafından evine gizlice çilingir yardımıyla girilerek ateşli silahla öldürüldü.
Kahramanmaraş’ta yaşayan 52 yaşındaki Nuran S., evli olduğu erkek Cuma S. tarafından evinde ateşli silahla öldürüldü.
*Raporumuz:Her ay basına yansıyan kadına yönelik şiddet haberlerinde davalar, yeni yaşanan olaylar ve kadın hareketine dair ayrıntılar yer almaktadır. Kadın cinayeti haberleri şikayete bağlı olmaksızın direkt kamuya yansırken; cinsel şiddet ve çocuk istismarı haberlerinin ortaya çıkması, gerek bu suçların üstünün örtülmesi gerek soruşturma ve dava süreçlerinin devam ediyor olmasından dolayı net sayının belirlenmesi zorlaşmaktadır. Dolayısı ile çocuk istismarı ve cinsel şiddet verileri açıkladığımız ve basına yansıyan haberlerden çok daha fazla olduğunu belirtmek isteriz. İstanbul Sözleşmesi kapsamında devletin ilgili mercilerinin tespit etmesi ve buna göre şiddetle mücadele yöntemlerini belirlemesi gerekirken; söz konusu makamlar bunları düzenli yapmamaktadır. Bizler, basına yansıyan ve doğrudan bize gelen başvurular halini derleyerek bir sayıya ulaşıp, bu çerçevede raporumuzu hazırlıyoruz. Kadın Cinayeti raporumuzu Femicide kavramına göre ele alıyor, bir araya getiriyor ve değerlendiriyoruz. Yani Femicide kavramına göre; “embriyodan cenine, bebekten çocuğa, erişkinden yaşlıya kadar tüm kadın cinsiyetteki bireylerin sadece cinsiyetlerinden dolayı ya da toplumsal cinsiyet kimliği algısına aykırı eylemleri bahane edilerek, bir erkek tarafından öldürülmesi ya da intihara zorlanmasıdır. Femisidler salt kadın cinsiyetteki insanların öldürüldüğü cinayetler olarak algılanmamalıdır. Nefretle işlenen bu cinayetlerde, saldırıya uğrayan şey kadın kimliğidir.”