2025 Haziran Raporu*
1 Temmuz 2021’de İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin üzerinden 4 yıl geçti. Bu 4 yılda, İstanbul Sözleşmesi’nin kadınlar için ne kadar hayati olduğu verilerimizle görünür oldu. Haziran ayında 15 kadın cinayeti, 26 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin ardından geçen süreçte, her yılın ilk 6 ayına baktığımızda kadın cinayeti sayısının arttığını görüyoruz. 2021’in ilk 6 ayında 131, 2022’nin ilk 6 ayında 164, 2023’ün ilk 6 ayında 147, 2024’ün ilk 6 ayında 205, 2025’in ilk 6 ayında ise 136 kadın öldürüldü.

Siyasi iktidar, 2025’i “Aile Yılı” ilan etti. Üstelik bunu yalnızca sembolik bir yıl olarak değil, önümüzdeki on yıla yayılan geniş çaplı bir politika yönelimi olarak kurguluyor. Ancak bu yönelimin merkezinde, toplumsal sorunlara bütüncül çözümler üretmek değil; aile üzerinden kadınlara yeni sorumluluklar yüklemek yer alıyor.
Derinleşen yoksulluk, temel haklara erişimde yaşanan ciddi eşitsizlikler ve sosyal destek mekanizmalarının zayıflaması ortadayken, iktidarın odağını kadınları yeniden doğurmaya, bakıma ve ev içine yönlendiren uygulamalara kaydırması, hem toplumsal gerçeklikle çelişiyor hem de çözüm üretmiyor.
Doğurganlığı teşvik eden bu politikalar, kadınların ekonomik bağımsızlıklarını, yaşam tercihlerini ve beden özerkliğini görmezden geliyor. Oysa güçlü bir toplum, kadınların özgür olduğu; çocukların güvende büyüdüğü; bireylerin eşit yurttaşlar olarak haklarına erişebildiği koşullarda kurulabilir.
Bugün kadınlar hâlâ en çok “en yakınları” tarafından öldürülüyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak uzun yıllardır tuttuğumuz verilerde bunu açıkça görebiliyoruz. 2025’in ilk 6 ayında 96 kadın, aile üyesi bir erkek tarafından öldürüldü. Yaşamdan koparılan, barınamayan, geçinemeyen, korunamayan milyonlarca insanın olduğu bir ülkede aileyi merkeze alan ama bireyin haklarını yok sayan bu yaklaşım, sorunu çözmekten çok, üzerini örtmeye çalışıyor.
Eşitlik olmadan ne güçlü aile olur ne de umutlu bir gelecek. Gerçek ihtiyaç, toplumsal cinsiyet eşitliğini ve sosyal adaleti önceleyen bir dönüşümdür.

Kadınlar en çok evlerinde öldürüldü
“Aile Yılı” adı altında yürütülen politikalar, kadınların kamusal yaşamdan adım adım çekilmesini, ev içi rollerle tanımlanmasını ve bakım yükünün neredeyse tamamının omuzlarına bırakılmasını meşrulaştırıyor. Kadınlar, yeniden ve ısrarla eve çağrılıyor; fakat bu çağrının ardında eşitlik değil, kontrol ve tahakküm var.
Ev, kadınlar için bir sığınak değil, çoğu zaman görünmeyen bir şiddet alanına dönüşmüş durumda. 2025’in ilk altı ayında elde ettiğimiz verilere göre, kadınlar en çok kendi evlerinde öldürüldü. Güvende olmaları gereken yerler, hayatlarını kaybettikleri mekânlara dönüşüyor.
Kadını yalnızca evle tanımlayan her söylem, onun özgürlüğüne, emeğine ve yaşam hakkına yönelen bir tehdittir. Kamusal alanı erkeklere, özel alanı kadınlara tahsis eden bu sistem, eşitliği değil şiddeti üretir.
Eşitliğin yolu; kadını evde tutmaktan değil, hayatın her alanında güçlendirmekten geçer.

Kadınlar öldürülürken yalnız değiller.
Yanlarında çoğu zaman çocukları, anneleri, kardeşleri ya da arkadaşları oluyor. Onlar da hedef alınıyor. Ya öldürülüyor, ya da ağır şekilde yaralanıyorlar. Çünkü ataerkil şiddet yalnızca kadını susturmakla yetinmiyor; ona el uzatanı, tanıklık edeni, yanında duranı da cezalandırıyor. 2025’in ilk 6 ayında 35 kişi kadınlar öldürülürken ya öldürüldü ya da yaralandı.
Ekonomik kriz derinleştikçe erkek şiddeti de biçim değiştiriyor.
Son yıllarda kadın cinayetlerinde “ekonomik sorunlar” giderek daha fazla bahane olarak öne sürülüyor. Ama mesele yalnızca maddi değil; kadını kontrol etme, susturma ve cezalandırma çabası. 2025’in ilk 6 ayında kadınların %10’u ‘ekonomik gerekçeler’ öne sürülerek öldürüldü. Geçen yıl aynı dönemde bu oran %6 idi. Ataerkil düzen, kriz koşullarını kullanarak erkeklerin kadınlar üzerindeki tahakkümünü meşrulaştırıyor. Kadınlar hem yoksulluğun hem de bu yoksulluğu bahane eden şiddetin hedefi oluyor.
İnfaz Yasası: Cezasızlık politikaları failleri korumaya devam ediyor.
10. Yargı Paketi kapsamında gündeme gelen af düzenlemeleri, şiddet faillerine yeniden alan açıyor. Kadınların yaşam hakkını tehdit eden erkekler, geçmişte işledikleri suçlara rağmen serbest bırakılıyor; adli sicil kayıtları şiddet geçmişiyle dolu olan bu kişiler, özgürlüklerini yeniden kazandıklarında çoğu zaman ilk olarak kadınları hedef alıyor. Bugün Türkiye'de birçok kadın, daha önce suç işlemiş, ceza almış ya da hakkında uzaklaştırma kararı verilmiş erkekler tarafından öldürülüyor.
Verilerimize göre 2025’in ilk 6 ayında 15 kadın adli sicil kaydı olan erkekler tarafından öldürüldü. Aflar, kadınların can güvenliğini sağlamıyor; aksine, faillere yeni fırsatlar tanıyor. Adaletin terazisi kadınlar için değil, erkek şiddeti için çalışıyor.

Embriyodan cenine, bebekten çocuğa, erişkinden yaşlıya kadar tüm kadın cinsiyetteki bireylerin sadece cinsiyetlerinden dolayı ya da toplumsal cinsiyet kimliği algısına aykırı eylemleri bahane edilerek, bir erkek tarafından öldürülmesi ya da intihara zorlanmasını kadın cinayeti olarak değerlendiriyoruz. Bu yılın ilk 6 ayında öldürülen kadınların 26’sı 25 yaşından küçüktü.

Kadınlar en çok ateşli silah ile öldürüldü
Bu yılın ilk 6 ayında öldürülen kadınların 78’i ateşli silahlarla, 36’sı kesici aletle, 11’i boğularak, 6’sı darp edilerek, 3’ü yakılarak öldürüldü. 2 kadının nasıl öldürüldüğü tespit edilemedi.

2025 yılının ilk 6 ayında öldürülen 9 kadının, öldürüldükleri anda koruma kararları vardı. Devlet tarafından verilen ve uygulanması gereken bu kararlar kadınlar için can simidi niteliğindedir. Ancak 9 kadın, koruma kararlarının uygulanmaması nedeniyle öldürüldü. Öldürülen 123 kadının ise tedbir kararı durumu tespit edilemiyor. Bu durum, kadınların tedbir kararı alabilecekleri kurumlara erişimde aksaklıklar yaşandığını gösteriyor.

Kadınların çalışma durumlarına dair bilgiye ulaşılamıyor. Önemli olan bu verinin de basın mensupları tarafından dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz. TÜİK’e göre işgücüne dahil sayılmayan kadınların sayısı yılın 1. çeyreğinde (Ocak-Şubat-Mart) 31 milyon 283 bin. Ev işleriyle meşgul olduğu için işgücü dahil sayılmayan kadınların sayısı 6 milyon 345 bin. Çalışma hayatına alınmayan ya da istihdamdan uzaklaştırılan kadınlar, toplumda oluşan toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık, şiddet ve kadın cinayetleri tehlikesine karşı daha korunmasız hale gelmektedir. Bu yılın ilk 6 ayında ulaşılabilen veriye göre öldürülen kadınların 16’sının bir işyerinde çalıştığı bilinmektedir; 3’ünün ise bir işyerinde çalışmadığı biliniyor.

Ulaşabildiğimiz verilere göre bu yılın ilk 6 ayında öldürülen 136 kadının 65’inin çocuğu vardı, 2’si hamileydi. 58 kadının ise çocuk sahibi olup olmadığı tespit edilemedi.

Ulaşabildiğimiz verilere göre bu yıl öldürülen kadınların 62’si evli, 31’i bekardı. 43 kadının ise medeni haline dair bilgi tespit edilemedi.
İrade Gaspına Geçit Vermeyeceğiz!
Halkın oylarıyla seçilmiş bir belediye başkanı özgürlüğünden mahrum bırakılıyor. Bu durum yalnızca Ekrem İmamoğlu’nun değil, sandığa giderek iradesini ortaya koyan milyonlarca insanın da cezalandırılması anlamına geliyor. Seçilmişlerin cezaevine gönderildiği bir düzende demokrasiden söz edilemez. İktidar, muhalefetsiz bir rejim kurma niyetini her adımıyla daha da görünür kılıyor. Ancak halkın iradesiyle kurulmuş bir gelecek, baskı ve hukuk dışı yöntemlerle engellenemez. Bir ülkede seçilmiş temsilciler cezaevindeyken, orada özgürlük yalnızca bir hak olmaktan çıkar; sınırlandırılmış bir ayrıcalığa dönüşür. Hukukun üstünlüğü askıya alındığında, ??toplumun birlikte ve güven içinde yaşama duygusu zedelenir, adalet duygusu ağır bir yara alır. Sandığın anlamı silinir, seçim sadece bir formaliteye dönüşür.
Ve biz biliyoruz ki; yılmayacağız, boyun eğmeyeceğiz, diz çökmeyeceğiz. Çünkü bu mücadele yalnızca bir kişi için değil; bu ülkenin demokrasisi, hukuku ve ortak geleceği için veriliyor.
Bu mücadeleye ses olan, dayanışma gösteren pek çok arkadaşımız ise eylemler sırasında gözaltına alındı, polis şiddetine ve işkenceye maruz kaldı. Anayasal haklarını kullanan yurttaşlara reva görülen bu muamele, sadece hukuksuzluğu değil; iktidarın korkusunu da açıkça göstermektedir. Ancak biz korkmayacağız. Adalet ve özgürlük talebimizi her koşulda dile getirmeye devam edeceğiz.
Bu ülkenin sokaklarında özgürce yürümek, meydanlarında eşitçe konuşmak ve sandık başında geleceğine birlikte karar vermek isteyen milyonlar var. Ve biz o milyonların sesi, sözü ve vicdanıyız. Geleceğimizi gasp edenlere karşı, halkın iradesini savunmaya devam edeceğiz. Çünkü biliyoruz ki; adalet bir gün herkese gerekecek, demokrasi ise yalnızca seçilmişlere değil, hepimize lazımdır.
Haziran ayında kadınlar ile ilgili neler oldu?
İstanbul’da gerçekleşen Onur Yürüyüşü’nde polis müdahalesi sonucu 53 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan 3’ü çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.
İstanbul’da Trans Onur Yürüyüşü kapsamında basın açıklaması yapmak isteyen 50’den fazla kişi gözaltına alındı. Valilik, Taksim ve Şişhane metro istasyonlarını da kapattı.
Leman dergisinin 26 Haziran sayısında yer alan karikatür nedeniyle çalışanlarına soruşturma açıldı. Derginin binası önünde şeriat yanlısı protestolar düzenlendi.
Cinsel Şiddet Artıyor, Cezasızlık Failleri Koruyor
Burdur Devlet Hastanesi’nde idrar tahlili için tuvalete giren 15 yaşındaki B.Ş., hastane personeli H.Y. tarafından kapı altından gizlice fotoğrafı çekilerek istismara uğradı. Hakkında şikayetçi olunan saldırgan tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Antalya Korkuteli’nde yaşayan 17 yaşındaki Ü.A., çok sayıda köylü tarafından cinsel istismara maruz bırakıldı. İstismar zincirini başlattığı ifade edilen 70 yaşındaki dayısı Mehmet C. tutuklandı. 6 farklı kişi hakkında da inceleme başlatıldı.
Antalya Gazipaşa’da 15 yaşındaki F.Ç.’nin, okul servis şoförü A.K. tarafından 2 yıl önce cinsel istismara maruz kaldığı ortaya çıktı. Saldırgan hakkında ‘çocuğun zincirleme şekilde nitelikli cinsel istismarı’ suçundan dava açıldı. F.Ç.’nin ailesinin avukatı ise şikayetten vazgeçmeleri için baskı altında olduklarını söyledi.
Haziran Ayı Dava Gelişmeleri
Erzurum’da Anastasiia Emelianova’yı bıçaklayarak öldüren ve ‘kadına karşı kasten öldürmek’ suçundan yargılanan Mohammad Nizar Arbaneh hakkında görülen davada, “yeterli kanıt olmadığı” gerekçesiyle beraat kararı verildi. Failin emniyete verdiği, cinayeti itiraf eden ifadelerini daha sonra duruşmada yalanladığı öğrenildi.
Bursa’da 2023 yılında kendisinden ayrılmak isteyen Büşra G.’yi ateşli silahla vurarak yaralayan Erol G. hakkında görülen davada, sanığın yere doğru ateş ettiği ve öldürmeye teşebbüs değil kasten yaralama dosyası olduğu söylenerek tahliyesine karar verildi.
Geçtiğimiz yıl Çorum’da evli olduğu Gülten Ataklı’yı öldüren Mürsel Ataklı hakkında görülen davada, sanık hiçbir pişmanlık veya iyi hal göstermediği halde gerekçesiz şekilde ceza indirimi uygulandı. Fail hakkında ‘eşi kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenirken, 24 yıl hapis cezasına çarptırıldığı öğrenildi.
Aydın’da Semra Kocaman’ı bıçaklayarak öldüren N.B. hakkında görülen davada, failin ‘tasarlayarak bir suçun işlenmesini kolaylaştırarak bir kadının ölümüne neden olma’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasına karar verildi.
Şüpheli kadın ölümleri derhal aydınlatılmalıdır
Bir süredir raporlarımızda da açıkladığımız gibi intihar, kaza veya doğal ölüm gibi gösterilen şüpheli kadın ölümleri ve şüpheli bir şekilde ölü bulunan kadın sayısında pandemi süreciyle birlikte çok ciddi bir artış yaşanmaktadır. Şüpheli kadın ölümleri, maalesef kadın cinayetlerinden daha da zorlu olabilmektedir. Kadınların öldürülüp öldürülmediği, gerçekten kaza ile mi öldükleri, kadınların toplumsal cinsiyet temelli öldürülüp öldürülmediği (kadın cinayeti olup olmadığı), intihar edip etmedikleri veya intihara sürüklenip sürüklenmediklerinin açığa çıkarılması gerekmektedir.
Şubat ayında Antalya’da evinde cansız bedeni bulunan 33 yaşındaki Düriye Çiğdem Keklik’in evli olduğu Hüsamettin Keklik tarafından tüfekle vurup intihar süsü verdiği iddia edildi.
Gaziantep’de 38 yaşındaki iki aylık Emel Akbaş, 3. kattaki evinden düşmüş olarak bulundu. Emel’in son mesajının “Boşanacağım senden” olduğu ortaya çıktı. Aile, Emel ile evli olduğu erkek M.Ş.B.’nin şiddetli geçimsizlik yaşadığı ve daha önce uzaklaştırma kararı aldığını belirterek olayın cinayet olduğu gerekçesiyle başvuruda bulundu.
Trabzon’da 23 yaşındaki Yeşim Yılmaz evinin yaklaşık iki kilometre uzağında ölü olarak bulundu. Cumhuriyet Savcılığı, Yeşim’in ölümüyle ilgili soruşturma başlattı.
Bilecik’te yaşayan Sibel Güneş evinde ölü olarak bulundu. Evli olduğu İbrahim Güneş’e ulaşamayan polis ekipleri ise şüpheli hakkında arama başlattı.
Haziran ayında öldürülen 15 kadının yaşam mücadelesi hikayeleri
Sakarya’da yaşayan 48 yaşındaki Emir Kocasoy, eskiden evli olduğu R.D. tarafından ateşli silahla 6 defa vurularak öldürüldü. Emir’in, Zonguldak’tan Sakarya’ya çocuğunun yanına bayram ziyaretine geldiği sırada öldürüldüğü öğrenildi.
Adana’da 44 yaşındaki Zukaa Mahmoud, çalıştığı restoranda 24 yaşındaki oğlu Ali B. tarafından boğazından ve vücudunun çeşitli yerlerinden bıçaklanarak öldürüldü.
İzmir’de 70 yaşındaki Şerife Erdal, evli olduğu Mehmet Ömer Erdal tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü. Fail daha sonra aynı silahla intihar etti.
Hatay’da 45 yaşındaki Feryal İşçimen ve 12 yaşındaki kızı İrem İşçimen, Hasan İşçimen tarafından pompalı tüfekle vurularak öldürüldü.
Bursa’da yaşayan 53 yaşındaki Hatice Canbolat, evli olduğu Murat Canbolat tarafından ateşli silahla başından vurularak öldürüldü. Fail daha sonra aynı silahla intihar etti.
Tokat’ta yaşayan Saliha Çelik akrabası Halim Çelik tarafından miras bahanesiyle ateşli silahla vurularak öldürüldü.
Adana’da 53 yaşındaki Müyesser Kızıloluk, 22 Aralık’ta komşusu Mustafa Kaan Ergen tarafından gasp edilip ateşli silahla vurularak yaralanmıştı. Müyesser yaşam mücadelesini 6 ay sonra kaybetti.
Antalya’da Elena Beyder Usluca 2018’den bu yana kayıptı. Bu haziran ayında Elena’nın evli olduğu M.E.U. tarafından darp edilerek öldürüldüğü ve ormanlık alana gömüldüğü ortaya çıktı. Fail tutuklanırken faile yardım eden kardeşi R.U. adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Şırnak’ta 29 yaşındaki Gülizar Yıldız, aynı işyerinde çalıştığı Remzi Kayaalp tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Fail tutuklandı.
Şanlıurfa’da 20 yaşındaki Yaprak Türk, birlikte olduğu Ömer Kilimci tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü. Fail ayrıca Yaprak’ın annesini ve iki kardeşini de ağır yaraladı. Olay yerinden kaçan fail daha sonra intihar etti.
İstanbul’da 18 yaşındaki Oya Budak, eskiden birlikte olduğu Samet T. tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü. Oya, eskiden birlikte olduğu Anıl Ö. tarafından cinsel şiddete uğradığı için 5,5 aylık hamileydi. Fail Samet T. gözaltına alındı. Anıl Ö. ise tutuklandı.
İstanbul'da 61 yaşındaki Hüsniye Metin, birlikte olduğu Mustafa Gül tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü. Fail uzun süredir Hüsniye'yi tehdit ediyordu. Bu yüzden "tehdit" suçlamasıyla şikayetçi olmuştu. Fail olayın ardından intihar etti.
Adana’da 33 yaşındaki Sebahat Atabey, evli olduğu erkeğin kardeşi Eyüp Atabey tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Fail tutuklandı.
Adıyaman’da 69 yaşındaki Leyla Dolaş, evli olduğu Ahmet dolaş tarafından ateşli silahla vurularak öldürüldü. Fail gözaltına alındı.
*Raporumuz: Her ay basına yansıyan kadına yönelik şiddet haberlerinde davalar, yeni yaşanan olaylar ve kadın hareketine dair ayrıntılar yer almaktadır. Bizler, basına yansıyan haberleri ve doğrudan bize gelen başvuruları derleyerek bir sayıya ulaşıp, bu çerçevede raporumuzu hazırlıyoruz. Kadın Cinayeti raporumuzu Femicide kavramına göre ele alıyor, bir araya getiriyor ve değerlendiriyoruz. Yani Femicide kavramına göre; “embriyodan cenine, bebekten çocuğa, erişkinden yaşlıya kadar tüm kadın cinsiyetteki bireylerin sadece cinsiyetlerinden dolayı ya da toplumsal cinsiyet kimliği algısına aykırı eylemleri bahane edilerek, bir erkek tarafından öldürülmesi ya da intihara zorlanmasıdır. Femisidler salt kadın cinsiyetteki insanların öldürüldüğü cinayetler olarak algılanmamalıdır. Nefretle işlenen bu cinayetlerde, saldırıya uğrayan şey kadın kimliğidir.”