Türkiye’de kadınların başına gelen bütün felaketler, bugün kadınları tam bir mücadele azmi ile donatmış durumda.
Toplantılarda, eylemlerde, işyerlerinde, evlerde, her yerde kadınlar biraya geliyor, birbirine omuz veriyor. Her yeni felaket haberinde, korkmak yerine daha çok direnmeye karar veriyorlar.
“Yeter” diyen kararlı kadınların artması ile yeni bir haber daha fazla sayıda kadını bir araya getiriyor. Farklı kurumlardan kadınlar güçlerini birleştiriyor.
Sonunda şimdiye kadar Türkiye tarihinde görülmemiş biçimde tüm toplumu da arkasına aldı kadınlar. Her ilde, Özgecan nezdinde tüm kadınların hayatı için eylem yapılmış olması bunun somut örneğidir.
Bu demektir ki; biz kadınlar kazanabiliriz.
Böyle bir Türkiye’de yaşadığımız halde, kazanabiliriz çünkü bunun objektif temelleri var:
1. Türkiye’de kadın cinayetlerinin artışının temelinde paradoksal biçimde aslında olumlu bir şey var: kadınlar değişiyor, ülke tarihinde ilk kez çok büyük bir toplumsallık ile modern haklarını arıyor. Giderek daha fazla kadın, büyük topluluklar halinde belki daha önce kullanmaya cesaret edemediği hakları artık istiyor. Bu bir mücadele; yıllardır rahatlıkla kullandığı çıkarlarını elden bırakmak istemeyen erkek egemenliği, kadınların en haklı taleplerine ayak diriyor, bu hak arayışını kör bir şiddetle bastırmaya çalışıyor. Ama kadınlar kararlı. Kibritin yanan ucundalar, işin ucunda ölümü de görüyorlar, yine de vazgeçmiyorlar. Elbette hayatta kalmak için çırpınıyorlar ama teslim de olmuyorlar.
Kadınlar kazanacak çünkü Türkiye’de ilk defa kadınlar kaderlerini ele almak için böylesine toplumsallaşmış biçimde, ölümüne direniyor.
2. Türkiye’nin modernleşme tarihinin belirli bir evresindeyiz ve tarihin tekerleği tersine çevrilemez. AKP, nafile bir çaba ile bunu deniyor. Toplumun bu gerçeğini görmek, kadınların hak arayışını doğru okuyup çözümlemek yerine hala sorunu örtmeyi deniyor. Oysa kadının ayrı varlığını ve haklarını tanımayıp, kadın düşmanlığında ısrar etmesi sorunu da derinleştiriyor. Derinleşen sorun, artan şiddet, sonunda AKP’yi de zor durumda bırakıyor, bir kısır döngü içinde kendi de ne yapacağını şaşırıyor, kadınların ayaklanmasından da çok korkuyor, bu sefer olağanüstü ve mantıksız önlemler almaya çalışıyor. Kadına yönelik şiddetin artışı ve kadınların her şeyi göze alarak mücadele ediyor oluşu ile daha da zorda kalıyor, başarısızlığı apaçık ortaya çıkıyor.
3. Somut olgular da gösteriyor ki; AKP’nin kadınları eve kapatma siyaseti çökmüştür. Kadınlar evlerine gitmek, çocuk doğurmak yerine, bir gün yaşam hakkı, bir gün kürtaj hakkı, öbür gün özgürlüğü için mücadele ediyor, hiç durmuyorlar. Ne kararlarından geri duruyor kadınlar ne de mücadeleden.
4. Son dönemde daha önemli bir şey de oldur: Özgecan nezdinde tüm kadınlar için ayaklanan her kadın, bu sefer tüm Türkiye toplumunu da arkasında hissetti. Toplum, kadınların haklı mücadelesinin yanında yer aldı, Türkiye’nin bütün illerinden ses vererek en yüksek düzeyde “kadınların arkasındayız” dedi. Yani, AKP’nin hesabı tutmadı.
5. AKP’nin kadınları eve kapatmak için denediği yollar; öldürülmelerine göz yummak, şiddet için hedef göstermek, evleri ve sokakları tehlikede bırakmak bile tutmadı. Erdoğan bütün bir Türkiye’yi erkek egemen bir baba gibi yönetmeye çalıştı, tutmadı. En geniş kamuoyu önünde kadınları hedef göstererek, kadınlar için güvenli, hiç bir yer bırakmadı, yine tutmadı. Kadınları eğitimden dışlamak, istihdamsız bırakmak, kürtajı yasaklamaya, karma eğitime müdahale, laikliğe saldırmak tutmadı. Kadınların kıyafetine, yaşam tarzına karışmak, sürekli hamile kalmalarını sağlamak, erkek şiddetini cesaretlendirmek ve devamında sayabileceğimiz bilumum çağ dışı AKP tasarısı çökmüştür. Kadınlar son eylemlerde AKP’nin saydığımız tüm saldırılarına da “yeter” dediler, hiç birini unutmadıklarını gösterdiler.
AKP yenilecek çünkü bir geleceği yok.
Kadınlar kazanacak.
Güzel günler göreceğimizi en kuvvetli göstereceğimiz an ise; 8 Mart.
Dünyanın bütün kadınları ile beraber, kendi hayatımızı asla elimizden bırakmayacağımızı AKP’ye, tüm Türkiye’ye ve dünyaya çok kuvvetli biçimde göstermenin günü.
Bu sene toplum da bizden bunu bekliyor, çünkü kendi yapabileceğini yaptı, her ilde eylemler yaparak kadınların yanında olduğunu en üst seviyede gösterdi. Böyle kendini ortaya koymuş bir topluma karşı, meydanları doldurmak boynumuzun borcudur.
Henüz buluşamadığımız yaralı kadınlarla, belki ölüm tehdidi altında yaşayanlarla,
Hayatını kurtarabileceğimiz, değiştirebileceğimiz milyonlarca kadın kardeşimizle buluşmamızı sağlayacak, tüm kadınlara umut ve cesaret kazandıracak, kadın cinayetlerini durduracak olan da, işte bu meydanlar olacak.