Kadınların hayatta kaldığı bir Türkiye bizlerin elinde
6.3.2015
Boşanmak istediği için öldürülen Muhtererem Göçmen'in ablası Çiğdem Evcil yazısında kadınların toplumdaki yerini anlattı. Kadın cinayetlerinin sorumlularına seslenerek kadın cinayetlerine çözümü yazdı.

 "Türkiye'de kadınsan vay haline" cümlesinden bıktım. Evet kadınız ve bu ülkedeki erkekler kadar yaşama hakkına sahibiz. Kadına korkarak yaşamak yakışmıyor. Kadına yakışan, her ortamda ve her alanda kendisini ve başarısını göstermektir. Bizim toplumumuz en büyük yanlışı, bir kız çocuğu dünyaya geldigi anda babanın kızı, varsa abinin kardeşi, evlenince evlendiği erkeğin eşi, daha sonra dünyaya getirdigi erkek evladın annesi sıfatını alıyor. Bunları hep yaşıyoruz, bu sıfatlardan kurtulmak için bir çoğumuz mücade etmişizdir. Bende kendimce çok mücade ettim. Çünkü ben benim ve herşeyden önce kadınım, bu hayat benim ama şu anda o kadar yüce bir sıfatım var ki onu ömür boyunca gururla taşıyacağım. Ben MUHTEREM GÖÇMEN' in ablasıyım. Bundan gurur duyuyorum. Muhterem  bir kadın ve yaşam hakkını alabilmek için mücade ederken hayatından oldu. Bu ülkedeki yasalar ve emniyet onun hayatta kalmasını sağlayamadı. Diğer kadın kardeşlerimiz gibi korunmak isterken ölüme terk edildi.

 

Bugün Türkiye'de öldürülen kadınların çoğu koruma altında katledildi. Çünkü devlet erkeklere bu fırsatı verecek ve onları yüreklendirecek açıklamalar yapmayı kendilerine bir görev edinmiş durumda. Ama şunu unutuyorlar. Oldukları mevkilere o kadınların oyuyla geldiler ve ilk iş olarak kadını siyasi hedef edindiler. Onlar kürsülerden kadınlar kahkaha atmasın dedi, kadınlar hamile yürümesin dedi, kadınlar sokak değil yerin evin dedi, anneliği kariyer edinin bol bol doğurun dedi,  katiller boş durmadı yukardan birileri düğmeye bastı onlar da kadınları öldürdü, öldürmeye de devam ediyorlar. Bilmiyorlar ki kendilerinin yaptıkları kadın üzerinden siyaset her gün 3 yada 5 kadının hayatıyla son buluyor. Hiç düşündüler mi dünyanın hangi ülkesinde kadın üzerinden ve kanlı siyaset yapılıyor? Bunu bilerek ve gözümüze soka soka yapıyorlar.

 

MUHTEREM'i Gezi döneminde kaybettik ve o dönemlerde sonra Cumhurbaşkanımız çıkıp aslı olmayan bir haber anlattı. Kabataş'ta benim türbanlı bacıma saldırdılar dedi.  Aynı zamanlarda MUHTEREM karakol, adliye kapılarında çığlık çığlığa beni kurtarın diye bağırıyordu. Polis yoktu. Savcı, katili alıkoymak için o kadar gerekçe varken gerek görmedi. Korumaları gereken bir kadına kapılarını kapattılar ve katilin işini bitirmesi için gereken yolları ona açtılar. Cumhurbaşkanı bacım dediği kadın için günlerce şov yaptı. Muhterem'in ve diğer kadınların ölümüne sadece seyirci kaldı. O kadınlar bu ülkenin kadınlarıydı. Kabataş'taki bacısı türbanlıydı evet. Muhterem modern ve çalışan bir kadındı. Diğer öldürülen kadınların arasında türbanlılar da var. Onları da görmediler siyasiler.

 

Bu kadınların suçu neydi? Evliydiler ve uğradıkları şiddetten saldırıdan kurtulmak insan gibi kadın gibi yaşamak istediler, ayaklarının üzerine basıp kendi hayatlarını yaşamak istediler. Suç bu mu? Ayrılmak istiyolar efendim, evlilik kurumunu kadınlar yıkıyor dediler. Boşanmak isteyen kadınlara bunu hak görmediler. Boşanamazsın, annelik kariyerini yap, evde otur, her türlü şiddete gögüs ger, sokağa çıkma dediler. Bunu istersen senin cezan ölüm diyor devlet kadına. Katiller de yerine getiriyor isteklerini. Ama son yaşananlar gözlerimizin önüne seriyor ki kadınlar hiç tanımadığı erkekler tarafından ve bir yerden bir yere giderken bile sokaklarda vahşice katlediliyor. Devlet buna bir kulp takamadı. Yaptıkları açıklamalarla yetindiler. Birisi hadım dedi, birileri idam diye ayaklandı. Bir kadın bakanı ve aile bakanı olan Ayşegül İslam en komiğini yaptı. Elektronik kelepçeyle bu işi çözeriz dedi. Bir kadının hayatının karşılığı bir metal parçası mı? Yeni Türkiye bu mu? Öldür, üç beş sene cezaevinde yat çık, metali tak evde otur. Bunlar azılı katil, o metalden kurtulmak onlara çocuk oyuncağı. Bilir ki onu çıkarsa alacağı ceza hiç yok denecek kadar az. Bunları bu şekilde cezalandırmanın yetersiz olduğunu anlamak için alim olmaya gerek yok. O kelepçeleri hayatta kalmak için mücadele veren kadınlara ve hayatından olan kadınlara ve biz ailelerin yüreklerimize takacaklar. Kelepçe değil yapmaları gereken. Kadının yaşam hakkına sahip çıkmaları ve bu katillerin yaptıklarını en ağır cezayla yargılamak. Bunu yapmak ve bu cinayetlere son vermek devletin elinde. Bunu Cumhurbaşkanı Amerika'ya kendi ağzıyla söyledi. Biz siyasiler ülkemizdeki cinayetlerden sorumluyuz dedi. Evet sorumlusunuz. Her kadının ölümünden o fıtrat adı altında yaptığınız açıklamalarınızla sorumlusunuz. Açıklamalarınız her gün bir kaç katile kuvvet veriyor. Onlar da kadınları acımadan bu hayattan kopartıp alıyor. Sorumlusunuz çıkardığınız yasaları uygulamadıgınız için. sorumlusunuz tacizden tecavüzden bu ülkede kadınlara yapılan bütün haksızlıklardan, siz sorumlusunuz. Bunu takdiri illahi kader diyerek geçiştirmek hiç bir inanca ve hiç bir vicdana sığmıyor. Hele ki ben kardeşimin ölümüne asla takdiri illah demiyorum. Demeyceğimde. Onun kaderi ölüm degildi. Sadece sorumluların görevini yerine getirmek işlerine gelmedi, her kadın gibi öleme terk ettiler.

 

Bizlere evinde otur çocuk yap kariyer sahibi ol diyenler, sizlerin kızları neden okudu ve meslek edindiler? Onları da evlendirin, onlar da bol bol doğurup annelik kariyeri yapsınlar. Onlara herşey mübah bize günah mı? Toplumdaki kadınlar buna layık değil mi? Okuyup meslek edinip kendi hayatını yaşama hakkı yok mu? Eşit değilsiniz dediniz, kahkaha atmayın dediniz, hamileysen sokakta yürüme dediniz, kadın erkek aynı evde yaşayamaz dediniz, kaç çocuk doğurucağımızı söylediniz. Hep kadın üzerinden siyaset yaptıkça katilleri sokaklara siz saldınız, güç verdiniz. Alcakları cezanın az olduğunu indirim alcaklarını bilerek kadınları katlettirdiniz. Boyun eğmeyeceğiz.

 

İstediğim gibi istediğim yerde kahkaha atarım, istediğimi giyerim, istediğim insanla aynı evde yaşarım, doğurup doğurmamak da bizim elimizde. Bedenimiz üzerinden siyaset yapmaktan vazgeçin. Biz kaçak saraylarda yaşamak değil kendi hakkımız olan hayatımızı yaşamak, kararlarımızı hür irademizle vermek istiyoruz. Acıların bittiği, bir tek kadının değil canından olduğu bir tırnağının kırılmadığı bir Türkiye yaratmak bizlerin, kadınların elinde. Mücadelemizle bunu elde edeceğiz. Umudum var, hep de var olacak.