Yaklaşan seçimler ve kadınların +1 oyu
17.5.2015
Sokak ortasında bıçaklanan kadının, ıslahevinde dövülen çocuğun, Soma'da ölen madencinin, işinden kovulan emekçinin, hapse atılan öğrencinin, öğrenim hakkı elinden alınan gencin, sığınma evinde oy bile kullanamayan kadın kardeşimizin. Hepsinin yarım kalan mücadelesi şimdi bizim omzumuzdadır. Yüzyıllardan günümüze uzanan bu mücadele içinde 7 Haziran günü, bizim payımıza düşen budur.

7 Haziran yaklaşıyor. 18 yaş üstü vatandaşlar bir hak ve sorumluluk olarak o gün sandık başında olacaklar. Tüm ülke için olduğu gibi kadınlar için de 2015 seçimleri  büyük önem taşıyor.

2015 seçimlerinde,  HDP 268,  CHP 103, AKP 99 , MHP 40  kadın adayla seçime girecek. Burada ‘zorunlu kadın kotası’ gibi kadına hak tanırken özünde kadını aşağılamaya ve erkek desteğine muhtaç göstermeye devam eden uygulamalar yanında HDP’nin “kadın kotası değil; eşit cinsiyet kotası” söylemi öne çıkıyor. Zaten kadın söyleminin partiler bazında gerçek hayata ve işleyişe ne kadar yansıtıldığı da aday sayılarına baktığımızda çok net ortada.

Bence 2015 seçimleri ve öncesinde kadınların siyasi temsilinden zihinlere kazınan cümle şudur: “Hayır ben onun yanındaydım.” Günlerdir sosyal medyada da paylaşılan bu sözün hikayesi şöyle; HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, canlı yayınında soruları yanıtlarken ’Seçim beyannamesini açıklarken kadın eş başkan da yanınızdaydı’ denmesi üzerine ’Hayır ben onun yanındaydım.’ diye cevap veriyor.

Belki de ihtiyacımız olan şey, tüm bu kotaların, sayısal verilerin, göstermelik temsillerin, vitrin adayların ötesinde gerçekten ‘Ben kadının yanındayım.’ diyebilme cesaretini gösteren zihniyettir. Kadının yanında olmak ise, kadın biyolojisi ve bedeni üzerinden fıtrat söylemleriyle tanımlanabilecek bir şey değildir. Günümüz siyasetinde kadının, erkeğin başının tacından elinin kiri olma noktasındaki yapay gelgitleri birbirinden hiç farkı olmayan iki samimiyetsiz yakıştırmadır. Çünkü kadın kimsenin başının tacı ya da elinin kiri değildir.

İltifat etmeye  alışırken dahi kadını aşağılamaktan, küçük görmekten, erkeğe ait bir meta olarak algılamaktan vazgeçemeyen bu eril zihniyetten kurtulmak için, önümüzde farklı bir siyaset  seçeneği olarak 2015 seçimleri kapımızda.
Bizler seçme ve seçilme hakkını büyük mücadeleler sonucu kazanmadık fakat bugün kadını bekleyen bir büyük mücadele vardır. Her gün onlarca kadın kardeşimiz öldürülürken, kadına yönelik taciz ve tecavüzlerde hala rıza arayan, indirim bekleyen medya ve siyasetin erkek egemen söylemleri devam ederken, Kadın ve Adalet Zirvesi başlıklı toplantılarda dahi "Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, o fıtrata terstir.” söylemleri geçiyorken, kadınlar gerçekten büyük bir mücadelenin ortasındadır.

7 Haziran günü hem ülkenin hem de kadınların geleceğini tayin eden 1 oy hakkımız var. Bu oyu hem kendimiz hem tüm kadın kardeşlerimiz hem de demokrasi ve özgürlükler hanesine “+1 oy” olarak kazandırmak bizim elimizde . 8 Haziran sabahı ,  bugüne dek toplumun tüm ezilenleri ve emekçilerinin yanında, kadın ve çocukların sesini de duymazdan gelen fakat sesimiz haykırışımız yükseldiğinde “sağır sultan bile duydu” diyerek şikayet eden bir siyasetle uyanmamak bizim elimizde.

Sokak ortasında bıçaklanan kadının, ıslahevinde dövülen çocuğun, Soma’da ölen madencinin, işinden kovulan emekçinin, hapse atılan öğrencinin, öğrenim hakkı elinden alınan gencin, sığınma evinde oy bile kullanamayan kadın kardeşimizin… Hepsinin yarım kalan mücadelesi şimdi bizim omzumuzdadır. Yüzyıllardan günümüze uzanan bu mücadele içinde 7 Haziran günü, bizim payımıza düşen budur.
Oy kullanmak temel bir hak ama büyük bir sorumluluktur; bunu hakkıyla yerine getirmek ümidiyle…




18.5.2015

Ayşenur İslam kadın cinayetlerinde düşüş olmadığını kabul etti