8.7.2015
Kalabalık içinde birbirimizi her kaybettiğimizde gözlerimi onu ararken buldum. Özge diye seslenecek olduğum her seferde boğazım düğümlendi. Sanki Özge dersem, her şeyi kabul edecektim. Özge olduğumu, bir sonraki kişinin ben olacağımı, o olacağını...
Nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Sanki zihnimden geçen düşünceleri, içimde hissettiğim öfkeyi yazıya dökersem hissettiğim duyguların hakkını veremeyecekmişim gibi geliyor. Özgecan cinayetinin üzerinden uzunca bir zaman geçti, ancak kadın cinayetleri durmadı hala devam ediyor. Özgecan Aslan cinayetinin ardından büyük bir eylem de oldu,Kadıköy’de.
14 şubattaki bu eylem, erkeklerle doluydu . Kadınların seslerini bastırıyorlardı erkekler, erkekliklerini haykırıyorlardı. Kendilerince herkesin mücadelesiydi bu. Sanki bir ben gibi, sanki bir başka kadın arkadaşım gibi her gün eve dönerken yaşadığımız o sayısızca korkulardan birini yaşamışlar gibi. Sesleriyle sesimizi kısmaya çalıştı bu erkekler.
Özgecan için isyan ederken yanımda Özge diye bir arkadaşım daha vardı. İki Özge yan yana yürüyorduk ve Özge’nin gözlerine bakarken korkuyu iliklerime kadar hissettiğimi fark ettim. Bilirsiniz, eylemlerde arkadaşını kaybetmemek bazen kendinden önce gelir. Kalabalık içinde birbirimizi her kaybettiğimizde gözlerimi onu ararken buldum. Özge diye seslenecek olduğum her seferde boğazım düğümlendi. Sanki Özge dersem, her şeyi kabul edecektim. Özge olduğumu, bir sonraki kişinin ben olacağımı, o olacağını...
Münevver Karabulut,Özgecan Aslan, Cansu Kaya ve niceleri… Bu kadar şiddetin bu kadar katliamın ortasında insan bazen şöyle bir dünyanın hayalini kuruyor;“Kadınların sokaklarda taciz edilmeden,peşlerine kimse takılmadan ya da saldırıya uğramadan yürüdüğü bir günün,şiddete maruz kalan kadınlar için sığınma evlerine ihtiyaç duymadığımız bir günün,devletin genel evlerden vergi alarak kadınları erkeklere pazarlamadığı bir günün ya da kız çocuklarının para karşılığı, babaları yaşlarında adamların koynuna sokulmadığı bir günün,kocalarından dayak yemedikleri bir günün, istedikleri gibi giyinip istedikleri gibi kahkaha atabildikleri bir günün hayali…”
Nasıl olacak böyle bir dünya?
Kadını erkeğin kölesi yapmaya çalışan tüm ataerkil dayatmalardan ,kadını aşağılayan tüm söylemlerden, hareketlerden,erkeğin kadından üstün olduğu zihniyetten kurtulursak;çocuklarımızı önce kadın ya da erkek olarak değil de önce bir birey olarak yetiştirmeyi başarabilirsek ve en önemlisi kadınların da artık kendilerine güvenmeleri gerektiğini fark etmelerini ,kadınların bir şeyleri değiştirebileceklerini fark etmelerini sağlayabilirsek eğer böyle bir dünya mümkün.