Susmayacağız, kadın düşmanlarını susturacağız
6.8.2015
Kadınların ölümünü normal karşılayıp kahkaha atmasını ve hatta konuşmasını kabul edilemez sayan Arınç'ın bilmediği ya da görmezden gelmek istediği bir şey var: Biz kadınlar bu ayrımcı, adaletsiz zihniyet karşısında çok daha güçlüyüz.
Kadın ve erkek arasındaki ilişki dünyanın en eski eşitsizlik türlerinden biri. Egemen olan ataerkil sistem, doğuştan şefkatli ve naif ilan ettiği kadının; erkeğin her türlü bakımını yapmasını, düşünme zahmetine bile girmeyip erkeğin sözünden çıkmamasını olması gerekenmiş gibi dayatmaya çalışıyor. Bu eşitsizliğe tepki gösteren, bu duruma son vermek isteyen kadınlar ise kadını kendi himayesine muhtaç ve bu nedenle itaatkar varlık sayan zihniyet tarafından susturulmaya çalışılıyor.
Kendi hayatına kendi karar vermek isteyen, örneğin okumak, çalışmak ya da boşanmak isteyen kadınlar her gün öldürülüyor. Türkiye’de ise gelmiş geçmiş en kadın düşmanı hükümet, söylemleriyle kadına şiddeti ve kadın cinayetlerini normalleştirmeye çalışıyor. Bizler kadın cinayetlerinin çözümü için somut çözümler ortaya koydukça adım atması, açıkça kadına şiddeti kınaması gerektiğini söylediğimiz siyasi özneler ve özellikle hükümet, erkek egemen zihniyetle bezeli diliyle katilleri düpedüz cesaretlendiriyor. Herhangi birimizin sayaçtaki yeni numara olmaması için bu zihniyete karşı her gün mücadele ediyoruz.
AKP içindeki kadın düşmanlığının en istikrarlı temsilcilerinden Bülent Arınç, olağanüstü toplanan TBMM Genel Kurulu’nda HDP Diyarbakır milletvekili Nursel Aydoğan’ı ‘Hanımefendi sus, bir kadın olarak sus.’ diyerek susturmaya çalıştı. Meclis disiplinini sağlamaya çalıştığını iddia eden Arınç’ın vekil yerine kadın ifadesini kullanması kadın düşmanlığının açıkça dışavurumu esasında. Çünkü o zihniyet kadını itaat eden, susan, konuşmayan kısacası ikinci sınıf insan olarak varsayıyor. Kadından gelen herhangi bir tepkiyi başkaldırı olarak görüp ve kendi otoritesi için tehdit olarak algılıyor. İfadeleri toplumsal tepkiyle karşılanan Arınç ise zaten samimiyetsiz olacağını bildiğimiz bir özrü bile dilemeyip düşmanlığına devam etti. ‘Car car konuşan kadına hanımefendi demek de suç oldu.’ diyerek kendini, kendince savundu. Hatta bununla da yetinmeyip kadının nasıl olması gerektiğini anlattı. Arınç’a göre şefkatli ve hürmetli olması gereken kadın bağırmamalı zarif kalmalıymış. Erkeğin tepki göstermesini erkek olduğu için normal karşılayan Arınç kadının tepki vermesine bile tahammül edemiyor aslında. Hükümetin toplumun her kesiminin nasıl yaşaması gerektiğini söylemesi gibi o da kadınların nasıl davranması gerektiğini fırsat bulduğu her anda dile getiriyor.
Ve bundan hiç pişmanlık duymuyor; hala haklı olduğunu, hakaret etmediğini iddia edebiliyor.
Kadınların ölümünü normal karşılayıp kahkaha atmasını ve hatta konuşmasını kabul edilemez sayan Arınç’ın bilmediği ya da görmezden gelmek istediği bir şey var: Biz kadınlar bu ayrımcı, adaletsiz zihniyet karşısında çok daha güçlüyüz. Evlerde, sokaklarda, mecliste ve yaşamın her alanında bilinçleniyor, konuşuyor ve tartışıyoruz; kendi haklarımızı savunuyoruz ve savunmaya da devam edeceğiz. Ağzını her açtığında kadın düşmanlığını kusanlar artık susacak, bizler bir kadın olarak susmayacağız