Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak bu hafta yoğun bir hafta geçirdik.
Önce medyada kendine çok az yer bulan bir basın açıklaması yaptık. Sonrasında da 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında 22 Kasım’da Tünel’de Galatasaray Lİsesi önüne kadar yürüdük.
Bırakmayın, bir şey anlatacağım.
Yürüdük yürümesine de biz yürürken 3 kadın cinayeti haberini daha servis etti medya.
Daha sonra yürüyüşün haberini yapmasını istediğim gazeteci bir arkadaşım talebimi “Kadına şiddet haberleri de hiç reyting almıyor ki” diyerek reddetti.
Belki kendi açısından haklı.
Türkiye’de ortalama ayda 30 kadın ölüyor. Bu her güne bir kadın cinayeti demektir. Medya da bunu “Aşk cinayeti/namus cinayeti/töre cinayeti” gibi sıradan haberler olarak geçiyor.
Yani artık haber başlığını gören okuyucu, bilindik bir hikaye olduğundan,bu haberleri tıklamıyor. Çünkü herkes bu haberlerden BIKTI. Haberlerden bıktığı gibi cinayetlerin adeta cezasızlık olarak algılanan indirimlerinden, suçu işleyenin kuşa dönmüş cezalarla işin içinden sıyrılmasından ve her şeyden önce yapılan sinir bozucu savunmaların mahkemelerde karşılık bulmasından BIKTI.
Bu durum insanlarda adalete olan inancı da sarsıyor. Çünkü kadın erkek, akıl sağlığı yerinde olan herkes “Bu nasıl bir adalet sistemidir?” sorusunu soruyor. Bunu bir avukat olmama rağmen zaman zaman ben de soruyorum. Çaresiz kalıyorum. Ama ümitsizliğe kapılmak gibi bir lüksüm yok.
İnsanlar çözüm üretemediği, değiştiremediği; değişmeyen ve aratarak devam eden bu durumdan rahatsız oluyor. Sinirleniyor. Bu durum bir kesimi daha da duyarsızlaştırırken bir kesimi de isyan ettiriyor.
Peki sorun nasıl çözülür?
Türk Ceza Kanunu’na göre bir madde Takdiri İndirim Nedenlerini bir madde de Haksız Tahrik halini düzenliyor.
Tahrik indirimi maddesi o kadar genel ki, haberlerde gördüğümüz o can yakan indirimlerin verilmesine müsaade ediyor. Yani kişinin aşırı sevgisinden kaynaklanan öfkesi, erkeklik gururunun incinmesi, izlediği porno filmdeki kadını karısına benzetti diye öldürdüğünde (!) tahrik indirimi almasının önünü açıyor.
İyi hal indirimi ise ezberden verilen bir indirim. Çünkü Yargıtay indirim verilmeyen dosyayı bozuyor ve kararı veren mahkemeye geri gönderek neden indirim verilmediğini soruyor (eğer gerekçelendirilmediyse).
Yahu şimdi kim uğraşır neden indirim verilmediğine dair gerekçe yazmaya diyen tembel hakimler de böyle gelmiş böyle gider diyerek basıyor takım elbise indirimini.
Tahrik indirimi maddesinin TCK’dan tamamen kaldırılması yahut bu maddenin kadın cinayetlerinde uygulanmaması (Burada İstanbul Sözleşmesinin maddelerini devreye sokacağız ve bu durumda bu değişiklik ayrımcılık sayılmayacaktır) yahut Kasten öldürme/yaralama maddelerinde değişiklikler yapılarak öldürülenin kadın olması halinde takdiri indirim yahut haksız indirim uygulanmaması sağlanması söz konusu olabilir.
Ve ben Türkiye’de intihar kılıfına sokularak öldürülen kadınları düşünerek kesinlikle İntihara Yönlendirme maddesinde de değişiklik yapılması gerektiğini düşünüyorum. (Üstü kapatılan yüzlerce şüpheli ölüm var)
Bizim platform olarak hazırladığımız ve 3 seneden beri hükümet tarafından bekletilen bir tasarımız var.
Bu tasarının tam anlamıyla eksiksiz ve ihtiyacı karşılar bir yasa metnine dönüştürülmesi için Ceza Hukukçularının, Baroların ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilgili komisyonlarının ve platform olarak bizim birlikte aktif bir çalışma yürütmemiz gerekiyor.
Biz varız. Bizi destekleyen kadın ve erkekler de var.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 5 senedir bunun savaşını veriyor. Platform üyeleri uçak biletlerini ceplerinden karşılayıp davalara gidiyor, avukatlar senelerdir ücretsiz dava yürütüyor, grafikerler afiş hazırlıyor, psikologlar danışanlara yardım ediyor. Her şey gönüllülük esasında insan üstü bir çaba ile ilerliyor.
Yani bizler elimizden geleni yapıyoruz.
Bu durumda iş iktidar partisine kalıyor:
Ve ben de diyorum ki: YASAYI ÇIKART KADINI YAŞAT!
Avukat Feyza Altun'un Gerçek Gündem'de yayınlanan yazısından alınmıştır.