Özel İstihdam Büroları Yönetmeliği ve çalışan kadınların hak kayıpları
13.4.2016
Her durumda hedef olarak ucuz iş gücü olan zarar gören kadın olacak. Kadınlar için işyerinde ilerleme, ücret artışı, emeklilik ve iş güvencesi imkansız olacak. Zaten evinde ücretsiz köle olan kadın işverenin de düşük ücretli kölesi haline gelecek. Kadının yaşam hakkı alanında adaletin sağlanabilmesi için, ihtiyaca uygun yasalar yapılması ve bu yasaların evrensel hukuka uygun hale getirilerek uygulanması gerekir. İktidar çevreleri ısrarla kadınların kimliklerini yalnızca aileyle tanımlamak istemekte, kadının bedenini sadece anne olarak tüketerek yine “aile özeli” diyerek kadının yaşadığı şiddetin üstünü örtmeye çalışmaktalar. Beyanatlar fetvalar ve kadını hedef alan yasalar hep bunun icin.


“KİRALIK İŞÇİLİK” imkanı ile emeğin güvencesiz şekilde işveren hizmetine sunan 
Özel İstihdam Bürolarına(ÖİB) işçi kiralama yetkisi veren “İş Kanunu ile Türkiye İş 
Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” Meclis Genel 
Kurulu’nda. Tasarı bu haliyle geçerse kuşkusuz kadınlar, kiralık işçi olarak 
çalıştırılacak en büyük kitleyi oluşturacaktır.
2016 yılında 91 günde 94 kadın öldürülmüşken, kaçak yurtlarda onlarca çocuk cinsel 
istismar karşı karşıya iken, Halkın “Özgecan Yasası” ismini verdiği TCK ve İnfaz 
Yasa’sının, İstanbul Sözleşmesine uygun hale getirilmesi ile ilgili Kanun önergeleri 3 
yılı aşkın süredir ele alınmazken, İktidar Milletvekillerinin çabası ile  emek örgütlerinin 
tüm itirazlarına rağmen kadınların büyük mağduriyet yaşayacağı “Kiralık İşçilik” 
yasallaşmak üzere.
Kiralık işçi tasarısının yasallaşması halinde kadının güvencesiz ve düşük ücretle 
çalıştırılması için tasarlanan yolun tüm taşları döşenmiş olacaktır. 
Özel istihdam bürolarının oluşumu, 4904 Sayılı Kanun ile AKP tarafından yapılmıştır. 
Hali hazırdaki hukuki düzenlemenin yasal dayanağı 4904 Sayılı Türkiye İş Kurumu 
Kanunu’nun 32’nci maddesidir. “Özel İstihdam Büroları Yönetmeliği” 1 Ağustos 2008 
tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu hali ile ÖİB, İşverenlere işçi bulmakta ve komisyon 
almaktadır.  Oysa “İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik 
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Yasallaşması halinde, işçiler direkt olarak 
İşverene kiralanabilecek. 
İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 
Tasarısı’ ile Geçici iş ilişkisi, ÖİB’ler aracılığıyla ya da holding bünyesi içinde veya 
aynı şirketler topluluğuna bağlı başka bir işyerinde görevlendirme yapılarak 
kurulabilecek. Türkiye İş Kurumu’ndan geçici iş ilişkisi kurma yetkisi alan ÖİB’ler, 
işveren ile sözleşme yaparak işçisini geçici olarak işverene devredebilecek. 
Mevsimlik tarım işlerinde veya temizlik işleri, hasta, yaşlı ve çocuk bakım hizmetleri 
gibi ev hizmetlerinde, süre sınırı aranmadan işçi kiralanabilecek. Doğum izni ve 
doğum sonrası kısmi çalışma hakkı kullanan, askerlik hizmetini yapan ve iş 
sözleşmesi askıya alınan çalışan yerine başka bir işçi ile geçici iş ilişkisi, bu hallerin 
devamı süresince kurulabilecek.
Özel İstihdam Büroları yüzlerce işçinin işvereni olacak. Kiralama süresi bittiğinde 
ÖİB’YE dönen işçi ikinci bir işe başlatılmazsa ücret alamayacak ve ÖİB ile iş akdi 
askıya alınacak. İş Kanunundaki bir çok hak söz gelimi “işe iade” konularında bir 
düzenleme yok. ÖİB kurulurken istenen teminat miktarı ve yeterlilik düzenlemeleri 
düşük olduğundan işçilerin kıdem, ihbar tazminatları vb…yasal hakları güvencesiz 
kalacak. Emek örgütleri haklı olarak bu tasarının geçmemesi için sokaklara inmiş 
durumda. 
Bilindiği üzere kısa süre önce “esnek çalışma” adı altında yine kadını hedef alan 
yasal düzenlemeler meclisten geçmişti. Esnek çalışma adı altında yasalaşan 
düzenlemelere göre; Doğum yapan memurlar, analık izni sonrasında birinci doğumda 
2 ay, ikinci doğumda 4 ay, sonraki doğumlarda ise 6 ay, günlük çalışma süresinin 
yarısı kadar çalışabilecek bu süre içinde süt izni verilmeyecek, mali ve sosyal 
haklarda herhangi bir kesinti yapılmayacak.
İşçi kadınlarla ise yarı zamanlı çalışan kadın işçilerin ücretleri ve çalıştıkları süreye 
tekabül eden kısmın prim ve ücretleri işveren, çalışmadıkları süreye tekabül eden 
prim ve ücretleri İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacak. Ödenecek ücret, günlük 
asgari ücretin brüt tutarı kadar olacak.
Kadın işçilerin bu ödemeyi alması için, doğum tarihinden önceki 3 yılda en az 600 
gün işsizlik sigortası primi bildirilmiş olması, haftalık çalışma süresinin yarısı kadar 
fiilen çalışması ve doğum sonrası iznin bittiği tarihten itibaren 30 gün içinde kuruma 
doğum sonrası yarım çalışma belgesi ile başvuruda bulunması gerekiyor. Görüldüğü 
üzere belirli şartları taşımayan kadın işçiler bu düzenlemelerden faydalanamayacak.
Kadın-erkek eşitliği, ILO’nun “Bütün Erkek ve Kadınlar için İnsana Yakışır İş”  
gündeminin ana öğesidir. ILO’nun 183 Sayılı Anneliğin Korunması Sözleşmesi’nde 
mevzuattaki sosyal yardımlardan a-tipik işlerde çalışan; yani taşeronda, yarı zamanlı, 
gündelik işlerde çalışan kadınları da kapsadığı yazılıdır.  Ancak Ülkemiz ILO’NUN 
kadınlar için önemli bu düzenlemeleri hala imzalayıp yürürlüğünü sağlamış değil.
Yine kadınlar için önemli konulardan biri de doğum borçlanması ama bu konuda da 
herhangi bir değişiklik yapılmamış yasada. Önceden olduğu gibi, sadece doğum 
öncesi SGK’LI olan annelere borçlanma hakkı tanınırken, bunların da yalnızca sigorta 
başlangıcından sonraki doğumları borçlanma kapsamında. Ülkemizde bir çok kadın 
çocuk yaşta evlendirildiğinden doğum öncesi SGK’LI olması mümkün değil.
Kiralık içi yasa tasarısı da yasallaşırsa, yarı zamanlı çalışmaya geçen kadın işçinin 
tam zamanlı çalışmaya dönmesi durumunda, yerine işe alınan geçici kadın işçinin iş 
sözleşmesi kendiliğinden sona erecek. 
Her iki kadın da az ücretle, kıdemsiz, emekli olma şansı yok olarak çalışmış olacak. 
Her durumda hedef olarak ucuz iş gücü olan zarar gören kadın olacak. Kadınlar için 
işyerinde ilerleme, ücret artışı, emeklilik ve iş güvencesi imkansız olacak. Zaten 
evinde ücretsiz köle olan kadın işverenin de düşük ücretli kölesi haline gelecek.
Kadının yaşam hakkı alanında adaletin sağlanabilmesi için, ihtiyaca uygun yasalar 
yapılması ve bu yasaların evrensel hukuka uygun hale getirilerek uygulanması 
gerekir. İktidar çevreleri ısrarla kadınların kimliklerini yalnızca aileyle tanımlamak 
istemekte, kadının bedenini sadece anne olarak tüketerek yine “aile özeli” diyerek 
kadının yaşadığı şiddetin üstünü örtmeye çalışmaktalar. Beyanatlar fetvalar ve kadını 
hedef alan yasalar hep bunun icin. 
Toplumumuzda adalet ve özgürlük cinsler arası adalet bu amaca uygun toplumsal 
değerler yerleşmeden gerçekleşemez. Bu toplumun yarısıyız ancak yönetimden, 
ekonomiden, yaşamdan uzak tutularak kapalı alanlara hapsedilmek isteniyoruz. 
Çağrılmadan sahneye çıkmamıza ve verilen roller dışında roller almamıza izin 
verilmiyor. Kiralık işçi, kısmi, çağrı üzerine çalışma gibi güvencesiz, yetkisiz ve düşük 
ücretle çalışan kesimler haline getiriliyoruz.
İktidarın kadının varlığını, sözünü sansürleyen söylemleri eylemleri her gecen gün 
artarak devam etmektedir. Emek örgütlerinin ve kadınların taleplerini, ihtiyaçlarını 
görmezden gelerek kendi yol haritalarına uygun şekildeki yasalar apar topar 
çıkartılmaktadır. 
Her iki cinsiyet için de eşdeğer bir hukuk sistemi gerçekleştirilmedikçe toplumsal 
sorunlar ya da adaletsizlikler çözümlenemeyecektir.
Kadına ancak doğum yaptıktan sonra var olma hakkı tanınmakta, varlık alanı ev içi 
olarak sınırlanmakta ve kadının anneliği siyasal olarak da tepe tepe kullanılmaktadır.
Kadınlarla ilgili en önemli yasalar erteleniyor. Kadını ve haklarını dikkate almamak 
için her türlü bahane kullanılıyor. Kadınların insan olmanın doğal sonucu olan asgari 
haklarını talep etmelerini özellikle “marjinal” taleplermiş gibi gösteriliyor.
ANAYASA’MIZIN Çalışma hakkı ve ödevi başlıklı; MADDE 49.  “Çalışma, herkesin 
hakkı ve ödevidir. (Değişik: 3.10.2001-4709/19 md.)Devlet, çalışanların hayat 
seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri 
korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam 
yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.” ANAYASAr ve İş 
Kanun’undaki düzenlemelere rağmen,
Kadınlar; ağır işlerde çalıştırılmakta, gece mesaileri uzun tutulmakta, çalışmaları 
bordrolara yansıtılmamakta, doğum borçlanması yapılmamakta, kreş uygulaması 
yerleştirilmemekte, tacize veya istismara uğradığında suçlu kadınmış gibi işten 
çıkartılmaktadır. 
Uygulamadaki bu sorunlara çözüm bulmak yerine esnek çalışma, kiralık işçilik gibi 
düzenlemelerle kadının eve kapanmasına, ev ve bakım işlerini ücretsiz yaptırılmaya 
devam edilmesine, güvencesiz, düşük ücretli,  yarı zamanlı, çağrıya bağlı, kısmi 
sözleşmeli işlerde veya kiralık işçi olarak çalışmasına sebep olacak yasalar arka 
arkaya çıkarılmakta. 
Kadınlar yaşamak istiyor. Kendi belirledikleri yerde; evde işte sokakta gece gündüz 
doğuştan var olan haklarını kullanmak, nerede olmak istiyorsa orada olmak ve Özel 
İstihdam Büroları yaratan, Esnek çalışma diye, esnek güvenceli iş diye süslenen, 
kadınları evde ücretsiz işte güvencesiz düşük ücretli köle yapan kanunlar yerine 
sosyal güvenceleri tam, eşit haklarla, eşit ücretli iş sağlayan yasalar istiyor.