7.1.2018
Şunu medyaya hatırlatmak gerekir ki bizler birer 3. Sayfa haberi değiliz, bizler birer magazin olayı görünümlü "aşk cinayeti" kurbanı olarak gösterilemeyiz. Bizler, kadınız. İşlenenler de kadın cinayetleri.
Türkiye, bir hukuk devletidir ve Anayasa ile temel hak ve özgürlüklerimiz güvence altına alınmıştır. Hatta haklarımızdan biri madde 10’da şöyle ifade ediliyor: "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir." Öyleyse sorarım size, neden hala herhangi bir kadın cinayetinde, kadına karşı şiddette veya cinsel saldırıda biz kadınlar olarak toplumun bu suçlara tepki göstermesini beklerken tam tersi bir tepkiyle karşılaşıyoruz? Cevap, çok basit: Medyanın büyük öneme sahip bu haberler için seçtiği “Aşk Cinayeti”, “Cinnet Geçirdi, Sevgilisine Kezzap Attı” başlıkları, biz kadınları bir kere daha psikolojik şiddetin kollarına atıyor. Biliyoruz ki medya, bir kadının canını toplum içerisinde önemsiz ve sadece birer magazin olayından ibaretmiş gibi göstermeye elverişli bir etkiye sahip. Bunun sonucunda ise "O saatte orada ne işi varmış?", "Evli değilse o erkekle evde ne yapmaya gitmiş?", “O kadar kısa şort giyerse tabii tekme atarlar, az bile yapmış.”, “Su testisi, su yolunda kırılır.” tepkileriyle de basitleştirilmeye çalışılan kadın cinayetleri ve kadına karşı işlenen diğer suçlarla mücadelede en başa dönerek asıl hedefimizin erkeklerle eşit haklarımızın olduğunu ve bunlara saygı duyulması gerektiğini Kadın Meclisleri olarak tekrar tekrar anlatmak zorunda kalıyoruz.
Şunu medyaya hatırlatmak gerekir ki bizler birer 3. Sayfa haberi değiliz, bizler birer magazin olayı görünümlü “aşk cinayeti” kurbanı olarak gösterilemeyiz. Bizler, kadınız. İşlenenler de kadın cinayetleri. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre 2017’de 409 kadın öldürüldü. Bu da geçtiğimiz yıl erkekler tarafından yaşama hakkının ihlal edildiği her gün neredeyse 2 kadın arkadaşımızı kaybettik, demek oluyor. Halbuki medya kötü yazılan haber dili ile kadın cinayetlerini ve kadına karşı işlenen diğer suçları çarpıtmasa, kadın cinayetlerini olağanlaştırmasa, bizler bu suçlarla ettiğimiz mücadelenin hedefine daha rahat ulaşabileceğiz. Aynı zamanda medyanın sergilediği bu tutum, cinayetlerin özel hayatı ihlal edecek derecede en ince ayrıntısına kadar, bazen de kulaktan dolma bilgilerle haber yapılmasına sebebiyet veriyor. Örneğin; 18 Aralık 2017 sabahı bir erkek tarafından bıçaklanarak öldürülen üniversiteli kadın arkadaşımız Zülal Tütüncü için haberlerde şu çirkin dil kullanıldı: “Barda Tanıştı, Kılıçla Öldürdü”, “Genç kız çıplak halde yatakta ölü bulundu.” Bu haberi yaparken Zülal’in ailesini düşünmediler, toplumdan gelecek olan tepkiyi meşrulaştırdıklarını düşünmediler veya düşünmek işlerine gelmedi. Sırf bu şekilde yayınlanan haberler yüzünden cenazesi ailesi tarafından reddedilen başka kadınlara da şahit olduk. Sadece cinayetler için değil; aynı haber dili tecavüze uğrayan kadınlar için de onur kırıcı nitelikte oldu. Çıkan haberlerle toplumda gördüğü baskıya dayanamayıp intihar eden kadınları unutmadık ve artık başka intiharlar görmek istemiyoruz. Buradan son bir çağrı olsun medyaya: Kadına karşı işlenen her türlü suçta odağınız kadınlar olsun, o kadının o suça neden maruz bırakıldığını dillerinize pelesenk etmeyi bırakın ki kadına karşı artık hiçbir suç işlenmesin, toplumun her alanında kadın ve erkekler eşit haklarla var olmaya devam etsin.